Sevgili kızım,


İnsan bazen sıkıntılarını, dertlerini taşıyamaz ve rahatlamak için yakın bulduğu, güvendiği birine anlatır. Başından geçenlerin, ortaya döktüğü hislerinin onda kalacağına inanır. Sen de zaman zaman sevdiklerinin, yakınlarının veya seni yakın bulanların onlara fazla gelen hikâyelerini dinleyeceksin. Sonra bir başka yerde, başkalarıyla konuşurken aklına dinlediklerin gelecek. Ya konuya uygun düştüğünü düşündüğünden, ya karşındakine yardımı olacağına inandığından, ya çok ilginç diye ya da dayanılmaz bir anlatma isteği duyduğundan dinlediklerini anlatmak isteyeceksin.


Başkalarıyla sohbet ederken açılan konuya uygun düştüğü için bildiklerini anlatmak istediğinde, “Bir arkadaşımın başına da benzer bir şey gelmişti” diye hemen konuşmaya girişme. Bu, “bir arkadaşının” sana duyduğu güveni suiistimal etmektir ve ismini gizlemen onun özelini açık ettiğin gerçeğini değiştirmez. Karşındakine yardımı olacağına inandığın için bildiğini ona aktarmak istiyorsan, yine “Bir arkadaşım da tıpkı senin gibi..." türünden bir girizgâh yapma. Bu durumda da sana anlatılanı ifşa etmiş olursun. “Ama birbirlerini tanımıyorlar ki” deme. O gün için birbirini tanımayan kişiler, meselâ senin aracılığınla tanışabilirler ve anlattığın hikâyenin sahibinin o olduğunu, bazı açık ipuçları nedeniyle tahmin edebilirler.


İnsanlar sıkıntılarından, dertlerinden bahsederken, her zaman “kimseye anlatma”, “sende kalsın” demezler kızım. Bunu anlamak, dinleyene düşer.


Kimse ağırlığından kurtulmak için açtığı sıkıntısıyla sohbet konusuna dönüşmek, derdiyle dilden dile dolaşmak, özeliyle başkalarının ağzına sakız olmak istemez. İsminin gizlenerek anlatılmasını da tercih etmez.

Bildiğini, açık etmemen gerektiğini bildiğin halde ilân etmek, emanete ihanet etmektir.


Anlamakta zorlanıyorsan, kendini onun, “bir arkadaşının” yerine koy. Ona güvenip açtıkların, bir masada tanıdığın veya tanımadığın kimselerin sohbetine meze olmuş meselâ. Dinleyenler sana acıyorlar veya seni ayıplıyorlar meselâ. Hoşuna gider mi?


Biraz daha mı açık olayım kızım? Sevgilinin seni nasıl terk ettiğini, kaç para kredi kartı borcun olduğunu, seni aldatanı nasıl yakaladığını başkaları bilsin, konuşsun ister miydin?


Kendi sıkıntılarını unutturduğundan, yalnız olmadıklarını fark ettirdiğinden ya da sadece keyiften, insanlar başkalarının hayatından konuşmayı severler. İnsan sıfatı taşıyan kimse bundan muaf değildir. Gelgelelim, kendini frenlemek de insanın isterse taşıyabileceği erdemlerdendir.


Tekrar etmeme gerek var mı kızım? Sana anlatılan sende kalsın.


50. bölüm 29 Kasım 2019 Cuma hthayat.haberturk.com’da


Önceki mektuplar:


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.