Sinemanın karanlık perdesinde en derin yankıyı bırakan arketiplerden biri, hiç kuşkusuz Akrep’tir. Jung’un arketip kuramında “gölge”nin en yoğun biçimlerinden birini temsil eder Akrep. Yani bastırılmış dürtülerin, ölüm ve yeniden doğuş döngüsünün, tutkuyla yıkım arasındaki o ince çizginin simgesidir bir nevi. Bu figür, kendi karanlığının içine bakmaktan korkmayan, aksine orada dönüşümün kaynağını bulan bir ruh hâlini taşır. Sinema, Akrep’in bu içsel laboratuvarına benzeyen dünyasına ışık tutar: bastırılmış arzuların patladığı, gücün tutkuyla harmanlandığı, yıkımın arınmaya dönüştüğü sahnelerle. “Black Swan”ın bedensel çözülüşü, “The Godfather”ın iktidar sarmalı, “Gone Girl”ün manipülatif zekâsı… hepsi Akrep’in sinemadaki yankılarıdır; tehlikeli, büyüleyici ve de kaçınılmaz biçimde dönüştürücü. Hadi şimdi sinemadaki bu arketipsel yansımalara bakalım.
1-Gone Girl: Amy Dunne, Akrep’in, gücün stratejik, sezgisel ve intikamcı tarafının modern bir yorumudur. Görünürde sakindir ama derinde ölümcül bir hesabı vardır. Kimliğini yok eder ve yılanın deri değiştirmesi gibi yeni versiyonuna sessiz sedasız dönüşür.
2-Fatal Attraction: Alex Forrest burada Akrep enerjisinin gölge yönünü taşır. Tutku, sahiplenme ve saplantı arasındaki sınır kaybolduğunda, sevgi yıkıma dönüşür. Ve hikaye özünde bu denli duygusal yoğunlukla baş etmenin imkânsızlığını anlatır. Akrep’in gücü burada artık dönüşemez, kendi üzerine çöker.
3-Drive: Driver, Akrep arketipinin sessiz derinliğini temsil eder. Oldukça içe dönük, duygularını saklayan ama sevdiği için her şeyi yakabilecek kadar yoğun bir karakterden bahsediyoruz. Sevgi, kontrol ve şiddet birbirine karışır; Akrep’in doğasında olan ölüm ve dönüşüm gerilimini görürüz burada da...
4-The Godfather: Vito Corleone, Akrep’in güç, sadakat ve kontrol üçgeninde yaşayan olgun figürü olarak düşünülebilir. Her kararı ölümle, her sessizliği bilgelikle ilgili zira. Onun dünyasında sevgi bile stratejik; ama her şeyin temelinde de derin bir bağlılık duygusu vardır. Akrep’in karanlık sularındaki dinginlik ve güç onda vücut bulur adeta.
6-Blue Velvet: Sinemanın üstatlarından David Lynch‘in filmi Mavi Kadife, Akrep’in bastırılmış gerçekleri açığa çıkarma doğasını, gizemli yanını, çarpık doğamızı burada çok güzel temsil eder. Güzelliğin altındaki karanlık, masumiyetin altındaki şiddetle karşılaşırız. Gerçek ancak gölgenin içinden görünür hale gelir bize…
7-Basic Instinct: Catherine Tramell, Akrep’in erotik zekasını yansıtır. Arzu, ölüm ve bilgi onda birbirine karışır. Gücü baştan çıkarmaktan öte insanların içgüdülerini çözmekten gelir. Akrep’in daha çok karanlık bilgisini taşır. Çekim, tehlike ve sezgi bir aradadır..
8-Black Swan: Nina, Akrep’in içsel dönüşüm yolculuğunu yaşar. Masumiyetle tutku, kontrolle özgürlük çatışır. Kendi gölgesiyle yüzleştiğinde yıkım yaşar ancak aynı anda bütünleşir de. Ölümle yeniden doğuşun dansı bir aradadır.
9-The Girl with the Dragon Tattoo (2009): Lisbeth Salander, Akrep'in hayatta kalma içgüdüsünün ve adalet arayışının bir sembolü olarak okunabilir. Kendi travmasını güç kaynağına çevirir ve zayıflığından doğan keskin bir sezgiyle hareket eder. Onun ücü yine sessiz ama sarsıcıdır..
10- Ve Gone with the Wind: Scarlett O'Hara burada Akrep'in dayanıklılığını ve yeniden doğuş enerjisini taşır. Her kayıpta bir kimliğini bırakır böylece yenisini yaratır. Duygusal olarak acıya dayanma gücü, onun dönüşüm biçimi olur. Nihayetinde Akrep'in kararlılığı onda dünyevi bir biçim alır…
YORUMLAR