Sevgili kızım,


Herkes gibi sen de seni yetiştirenlerin düşünce ve yargılarını benimseyerek büyüdün. Annenle babanın, model aldığın meselâ öğretmen gibi diğer yetişkinlerin fikirlerini ve hükümlerini doğru kabul ettin. Başkalarını bu fikir ve hükümlere göre değerlendiriyorsun. Arkadaşlarını, uzak ve yakın aile fertlerini, tanıştığın yeni kimseleri hep annenle babanın, sevdiğin yetişkinlerin süzgecinden geçiriyorsun. Diğer herkes gibi.


Meselâ biri, birinden bahsederken “Beş para etmez” diye kestirip atıyorsun. Ya da tam tersi “Dünyanın en karakterli insanıdır” diye noktayı koyuyorsun. “Çok kötü” ile “Çok iyi” arasında gidip geliyorsun, ortası yok senin için. Seni büyütenlerden öğrendiğin kıstasları kullanarak, bir kalemde insanların üzerini çiziyorsun.


Kızım, söyleyen ben bile olsam, duyduğun bir sözü doğru kabul etmeden önce iki kere düşün. Seni ne kadar seversem seveyim, sen zarar görme diye sana bildiğim doğruları ne kadar aktarmaya çalışırsam çalışayım, yanılabilirim. Bunlar bildiğim değil, bildiğimi sandığım doğrular olabilir. Koruma güdüsüyle seni yanlış yönlendirmiş, yönlendiriyor olabilirim. Ben de zaman zaman beni yetiştirenlerin kelimeleriyle konuşuyor olabilirim. Ağzımdan çıkan her sözden şüphe et ve bana duyduğun bütün güveni kaybet demiyorum. Başkalarına dair yargılarımdan, insan değerlendirmelerimden bahsediyorum.


Ben pek esnek değilim, sen biraz daha hoşgörülü olabilirsin. Ben sözlerden, davranışlardan mânâ çıkarıyor olabilirim, sen duyduklarını, gördüklerini o kadar ciddiye almak, onlara o kadar anlam yüklemek zorunda değilsin. Ben bir insana, bir tek davranışına bakarak olumsuz bir sıfat buluyor olabilirim, sen kimseye etiket yapıştırmak zorunda değilsin. Ben herkese bir kulp takıyor olabilirim, sen herkesi olduğu gibi kabul edebilirsin. Ben en yakınlarıma bile kolayca düşman kesiliyor olabilirim, sen yakınlarının kıymetini bilebilirsin. Ben az arkadaş edinmeyi tercih edebilirim, sen çevreni biraz daha geniş tutabilirsin. Ben günlük ve dar düşünebilirim, sen daha ileri görüşlü olabilirsin. Ben hep kendimi haklı , başkalarını haksız buluyor olabilirim, kendimi masum görüp başkalarını suçluyor olabilirim; sen birini suçlamadan önce dönüp biraz kendine bakabilirsin. Ben pek hatırşinas olmayabilirim, sen sana yapılan iyilikleri hatırlayabilirsin.


Ben bu söylediklerimin hepsiyim ve sen de tam tersi ol demiyorum kızım. “Ben nasıl olursam olayım, sen benim gibi olmak zorunda değilsin” diyorum. Sen başka birisin. Annenin her bildiği doğru olmayabilir. Beni dinleyebilirsin ama benim düşüncelerimi, doğrularımı, yargılarımı kendi süzgecinden geçirmelisin. Bu, duyduğun bütün doğrular için de geçerli.


Kendi özgün fikirlerin, değerlendirme kriterlerin olmalı, kendi fikirlerinle konuşmalısın ve kimse hakkında peşin hüküm vermemelisin.


İnsanın, anneliğin babalığın, kardeşliğin, demek istediğim ömrün tapusu yok kızım. Yarın yanında olacak mıyım bilmiyorum, kendini yalnız bırakma, insansız kalma istiyorum. Sana bu mektupları bu yüzden yazıyorum.


27. mektup, 30 Ağustos 2019 Cuma hthayat.haberturk.com’da


Önceki mektuplar:



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.