Sevgili kızım,


Mesafe koymayı bil. Koyduğun mesafeyi koru. Bu kendi kendine kalmayı, kimseye değil, kendine yaslanmayı, kendinden güç almayı, kendinden beslenmeyi bilmek, kendine güvenmek demektir.


“Kimseyi kendine yaklaştırma, kibirlen, insanları kendinden nefret ettir, hiç yakın arkadaşın olmasın” demiyorum. “Hissettiğin her duyguyu, girdiğin her ruh halini, hayatında bütün olup biteni anlatma ihtiyacını gözden geçir” diyorum.


Duygularını biraz kendi içinde yaşamayı öğren. Girdiğin dalgalı, gri ruh hallerinden kendi kendine çıkmayı bil. Hayatındaki gelişmeleri izlemeyi, yönetmeyi öğren. “Nasıl?” diyeceksin şimdi. Çok mu sevindin ya da çok mu üzüldün? Umutsuz mu hissettin? Yaşadıklarını kontrol edemediğini mi düşünüyorsun? Hemen telefona sarılma. İçindeki her şeyi telefonun ucundakine boca edip sana akıl vermesini bekleme. Senin gibi etten kemikten ve sihirli değneği olmayan birinden, senin kendin için yapamadıklarını senin için yapmasını bekleme.


Senin kendine söyleyemediğin iyi, güzel sözleri başkası söylese ne kadar, nereye kadar işe yarar? Senin kendi içinde yaratamadığın gücü başkası sana ne kadar verebilir? Bir başkası, senin içinde olmayan umudu nereye kadar sana aşılayabilir? Bir başkası, düştüğün yerden seni kaç kere kaldırabilir?


Duygularını hep birine anlatma ihtiyacı ve işine yarayacak sözler duyma beklentisi, bağımlılıktır kızım. Geçici rahatlık sağlar ve düzenli takviye gerektirir. Anlatıp durduğun kişilerin hiçbiri, bu takviyeyi gerçekleştirecek güce, sabra, zamana sonsuz sahip değil. Bunu kabul etmemen, farklı dönemlerde farklı kimselere bağımlılık geliştireceğin anlamına gelir. Dikkat et, bu kimselere uygun göreceğin sıfat “en yakın arkadaş” olacak. İhtiyaç ve beklentilerini karşıladıkları sürece onları çok sevecek, “en yakın” olarak görecek, sana güç, moral, motivasyon takviye etmekten yorulduklarında onlara kırılacak, kızacak ve sırtını döneceksin.


Bağımlılık geliştirmemek, kendini belgesel gibi izlettirmemek senin elinde kızım.


Merkezine kendini yerleştirdiğin bir çember hayal et. Başka her şey ve herkesin o çemberin dışında olduğunu farz et. Senin kendinle baş başa kaldığın bir alan olsun bu. Kendini dinlediğin, duyduğun, anladığın, kabul ettiğin bir alan. İçinde taşıyamadığın ne varsa taşmasına izin ver. Sonra çık çemberin içinden. Telefona sarıldığın anlarda bu çember aklına gelsin.


Denediysen ve işe yaramıyorsa, hayatta hiçbir şeyin aynı kalmadığını, değişimin daim olduğunu hatırla. Olayları, insanları, durumları değiştiremezsin ama onlara bakış açını değiştirmeyi deneyebilirsin.


Eğer bunu da yapamıyorsan su gibi ol. Ak git. Önüne çıkan çukuru sakin doldur, yoluna devam et. Kayaysa karşılaştığın sabırlı ol, onu eritecek güce sahipsin, bunu görmek için kendine izin ver.


Su gibi ol, ak git kızım.



Onuncu mektup 7 Haziran 2019 Cuma hthayat.haberturk.com’da...


Önceki mektuplar:


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.