Sana bir önceki mektupta hayatta becerdiğin, başardığın işleri hatırlamanı tavsiye ettim, yaptıklarından cesaret alarak ileride yapabileceklerini görebil diye.
Bunu yaparken geçmişte yaptıklarınla övünme tuzağına düşme. Koşup koşup yorulan, biraz duran herkesin önünde bekleyen kapandır bu. “Hımm, bir bilseler, ben bugüne kadar neler neler yaptım” diye tekrarlamak, seni görmüyorlar diye hayıflanmaktır. Arkanda bıraktıklarını, bugün etrafında olanların fark etmesini beklemektir. Fark edip seni takdir etmelerini istemektir. Oturduğun yerden, hiçbir şey yapmadan, bir fikir üstüne yeni bir fikir koymadan, ortaya hiç yeni bir şey çıkarmadan eskisi gibi parlamıyorsun diye yerinmektir.
Geçmişte yaşama kızım. Bugüne, bugününe gel. İnsanı canlı tutan yaptıklarıdır, ama bugün yaptıklarıdır. Birilerine kendinden bahsetmek istediğinde, bugün meşgul olduklarından, şimdiki zamandan konuş, fi tarihinde olanlardan, geçmiş gitmiş zamandan değil.
Eğer hep geride bıraktıklarınsa diline gelenler, bugününde dişe dokunur bir hareket yok demektir. Türlü sebeplerden kıpırdamıyorsun demektir. Kapana kapıldın kurtulamıyorsun, tuzağa düştün çıkamıyorsun demektir. İkisini de kuran sensin, istersen kendini azat edebilirsin.
Günler geçer, zaman ilerler, her şey değişir, evrilir, yenilenir. Basitçe güneşle aydan, dört mevsimden ibaret diyebileceğin, kendini tekrarlar görünen doğa bile yıllar içinde değişir.
Yorulduğunda durakla, ama durma. Yorgunluğun geçmiyorsa kendi hızında gitmiyorsun, çok dağıldın demektir. O zaman yapman gereken hızını ayarlamak, biraz sadeleşip toparlanmaktır, kendini olduğun yere çivilemek değil.
Derin nefes al. Soğuk duşa gir. Kendine dokun. Dışarı çık, etrafına bak. Bunlar seni bulunduğun ânda tutar. Aklında, yüreğinde, hayatında yeni bir şeyler uyansın, filizlensin istiyorsan ama üzerindeki ölü toprağını atamıyorsan, önce bulunduğun âna gel. Yenilenme, deri değiştirme ânda başlar.
Geçmiş gitmiş zamanın sözcükleri dilinin ucuna geldiğinde, o gün yaptığın bir şeyi getir aklına. İlle de yaptıklarından konuşmak istiyorsan, ama bugünden çok da bir şey bulamıyorsan, o gün gerçekleştirdiğin bir şeyden konuş. Ve böyle devam et. Göreceksin, her şey yavaş yavaş değişecek.
36. mektup, 1 Ekim 2019 Salı hthayat.haberturk.com’da
Önceki mektuplar:
Yeteneklerini, güçlü yönlerini bil
Hırslı değil azimli ol
Şarz değil şarj!
Bırak, hayal gücün seni uçursun
Sevgi ve şefkat görmek için çocuk kalınmaz
Ezberini boz biraz
Arkadaşlık biraz sevgililiğe benzer
Ne zaman ki “oldun” o zaman doğur
Annenin her bildiği doğru olmayabilir
Kimse aptal değil
Asıl zenginlik bildiklerindir
Rahat nasıl batar?
Bildiğin çektiğine yetmiyorsa yeni bir şeyler öğren
Erkek taklidi yapmana gerek yok
Tazelen, yenilen, özgürleş
Vücudunla iş görme
Evlenmiş olmak için evlenme
Su akar, yolunu bulur
İyi düşün, iyi olsun
Mükemmel insan diye biri yok
Bir kapı kapanır, başka bir kapı açılır
Şükret
Herkes parmak izi gibidir, bir eşi daha yoktur
Çıkarcı arkadaştan uzak dur
Kendini paralama, kimseyi mutlu edemezsin
Su gibi ol, ak git kızım
Aklından geçen başından geçer
Sen sen ol, kendini bırakma
Gökyüzü gibi ol kızım
Bağışla ki kalbin hafiflesin
Kendini dinle, etrafını değil
İnsansız olma ama insana da yaslanma
Hayallerin için emek ver ve hayata güven
Yara izini bile sev kızım
Dinlemesi harikaydı!! Okuması da bir o kadar güzel geldi❤