Sevgili kızım,


Başkalarının arkasından konuşurken, hatalarına gülerken, kusurlarıyla eğlenirken aklına bu mektup gelsin.


Bil ki başka birileri de senin arkandan konuşacak, hatalarına gülecek, kusurlarınla dalga geçecek. Üstelik senin ötekilerle alay ederken kullandığın kelimelerin aynılarını kullanarak. Çünkü aynı yanlışlara düşeceksin ve bugün ihtimal vermediğin o kusurlar sivilce gibi sende de bitiverecek.


Hayatın garip bir adalet mekanizması vardır. Bir eylemi hangi duyguyla yaparsan sana onu geri verir. Kötücül duygularla birini küçümsedin mi? Küçümsenirsin. Bile bile haksızlık mı ettin? Hakkını yerler.


Eskiler boşuna “Ne ekersen onu biçersin” dememiştir. Ya da “Gülme komşuna, gelir başına” sözünü öylesine etmemişlerdir. Tecrübelerinin sonucudur. Deneye yanıla, öle yaşaya faydasından emin oldukları merhemler kadar gerçektir. Dikkate almak gerekir.


Hayat bize türlü yollarla, ektiğimizi biçtiğimizi hatırlatır. Nasıl mı? Eğer insan anlamak isterse, örnek boldur.


Biri fikrine güvenir, sorar: “Bilmem kimi nasıl buluyorsun?” İçinde kabaran kibirle “Yaramaz” dersin ya da zarif laflar etmeyi seviyorsan, onun yeterli olmadığını anlatan sözleri bir araya getirirsin. Sonra bir gün işini bitirirler işyerinde ve sen çekmecelerini boşaltırken, civarından birinin o masalarda oturmak için senin yetersiz olduğunu söylediğini duyarsın. Birini zengin koca arıyor diye kıyasıya eleştirirsin, bir bakarsın kendin zengin koca peşine düşmüşsün. Kocası boşamasın diye çocuk yaptı dersin başka birinin arkasından, kendini ikinciye hamile kalma planları yaparken bulursun.


Alay ettiklerimize mecbur kalırız, bunu da onlara mecbur kaldığımız âna kadar anlamayız.

Yolda tıngır mıngır yürürken ayağın burkulur, düne kadar “Sümüğümü silmem” dediğin biri gelir, seni yerden kaldırır. Ona yaslanırken kendinden utanırsın. Beş parasız kalır, tırım tırım iş ararsın, “Cahil, cühela” dediklerinin verdiği işe sarılırsın, öğle tatilinde tuvalete gittiğinde aynada kendi yüzüne bakamazsın. Kanlı canlı atlayıp zıplayarak, enerji fazlasından koşup duvarlara tırmanarak form tutarken birden bir kasın minicik yırtılıverir, aylarca iyileşmeyi beklerken “Şişko” diye alay ettiklerine dönüşürsün.


Kızım, başkalarına bakma, kendine bak. Başkalarıyla ilgilenme, kendinle ilgilen. Başkalarında eksik, kusur, yanlış arama. Yanıldın, bak şimdi ”ille de arıyorsan kendinde ara” demeyeceğim. Bunları kendinde de arama. Gördüklerini de sadece düzeltmeye bak, gerçekten düzeltmek gerekiyorsa.


Hata, kusur, eksik aramayı, ona buna bakıp arkasından atıp tutmayı bıraktığında tuhaf hissedeceksin. Bu arada, atıp tutma derken sadece konuşmaktan değil, aynı zamanda düşünmekten de bahsediyorum. Bu, zararlı bir alışkanlığı, mesela sigara içmeyi bırakmaya benzer. Yerine bir şey koyman gerekir. Başkalarını eleştirmek bir alışkanlıktır ve bu alışkanlığı bıraktığında, insan boş kalan zamanı nasıl geçireceğini bilemez. Sana tavsiyem, kendi istek ve ihtiyaçların üzerine yoğunlaşman. Kendine kısa, orta ve uzun vadeli hedefler koyman ve vaktini bu hedeflerin gerçekleşmesi durumunda hayatının nasıl değişeceğini hayalinde canlandırarak geçirmen. Eğer bunu yapmayı başarabilirsen, zamanını eleştirip yıkarak değil hayal edip yaparak, tüketerek değil yaratarak geçirdiğini görecek, duyguların yumuşarken iyileştiğini hissedeceksin.


İyi düşün, iyi olsun, iyi ol kızım.


17. mektup, 19 Temmuz 2019 Cuma hthayat.haberturk.com’da


Önceki mektuplar:


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.