Sevgili kızım,
Bırak hayal gücün seni uçursun. Bir ihtiyacını gidermen, eksik bir şeyi tamamlaman gerektiğinde ya da durup dururken “Şöyle bir şey olsaydı ne güzel olurdu” dediğin an orada kal. Bu senin yaratma yeteneğinin ortaya çıkmak istediği zamandır. Ona izin ver. Başka düşüncelere zıplama ki içinden akıp görünür olsun.
Aklından geçiveren ve gerçekleştirme arzusu duyduğun her neyse gözünün önünde canlandır, zihninde biraz evirip çevir, sonra biraz kıpırda. Sonucun nasıl olduğu önemli değil, mühim olan düşündüğünün boşa akıp gitmemesi, hayata geçmesi. İstersen sonra iyileştirir, geliştirirsin. Bir kere kendine izin verdin mi yaratmak için, peşinden gelecekleri tahmin edemezsin.
Haftada bir yaptığın makarna sosuna zencefil rendelesen nasıl olur diye mi geçirdin aklından? Bekleme, akşama zencefili o sosa rendele. Belki sonrakine ince ince kıymayı denersin ya da havanda ezip suyuyla beraber katmayı. Karton kolileri eski gazetelerle kaplayıp eşya mı stoklamak istedin, durma, git bakkaldan iste kolileri, getir eve kapla, eşyaları yerleştir içine. Sonrakiler için desenli kâğıt kullanırsın belki.
Ya da daha basit gibi görünen şeyler mi yapmak geldi içinden? Bir kâğıda renkli kalemlerle spiraller çizmek, şarkı söylemek, masaya vurup ritim tutmak, masal uydurmak mı istedin? Hiç durma. Yap. Kaydedip koy kenara, belki sonra üstüne bir şey daha eklersin.
Üstüne bir şey daha koyacaksın da ne mi olacak?
Ne olmasını bekliyorsun?
Muhtemelen şöyle diyorsun şimdi:
Yeni makarna sosu yapıp da restoranda şef mi olacağım?
Kutu almayıp evde kendim yaparak dehâmı kime göstereceğim?
Kâğıtlara hiç olmamış şeyler çiziktireceğim de içimden Picasso mu çıkacak?
Şarkı söyleyip ritim tutacağım da dünya beni mi dinleyecek?
Uydurduğum masalları kim dinleyecek?
O zaman ben de sana şunu sorayım: Her ne yapıyorsan görülmek, fark edilmek, alkışlanmak, bilinmek, tanınmak için mi yapıyorsun? Yani başkaları için mi? Sen önce kendin için yap, içinden geldiği gibi yapmaya başla, başkaları zaten fark eder.
İnsanın kendi kendine kalıp içinden geleni çıkarması, kendini ifade etmesidir. Yapabildiğini görmesidir. Kendisi olmasına izin vermesidir. Üretirsen tıkanmazsın, su gibi akar gidersin. Bir fikri kendinden çıkarıp hayata kattığında özgürleşirsin. İçinde bir yenisi, bir yenisi için daha yer açılır ve giderek özüne ulaşırsın. Kendini tanırsın. Kendine inancın, güvenin artar. Yaratmak hayata bir şeyler vermektir ve verdikçe, verebildiğini, verecek ne çok şeyin olduğunu gördükçe cömertleşirsin.
Aklından yeni bir şeyler geçtiğinde, gözünün önüne yeni bir şeyler geldiğinde ve içinde bunları gerçekleştirme isteği duyduğunda, sakın “Aman, adı üstünde, hayal işte” deyip geçme. Bütün gerçekler geçmişte hayaldi. Bırak hayal gücün seni uçursun. Hayal et ve hareket et. Hayal et ve yap. Başkalarının varlığına, beğenisine, onayına gerek duymadan hayatının anlam bulmasına, ışıldamasına izin ver. Yaratmak için bir kere izin verdin mi kendine, içinden çıkaracağın yeni renklere, “senlere” inanamayacaksın.
32. mektup, 17 Eylül 2019 Salı hthayat.haberturk.com’da
Önceki mektuplar:
Sevgi ve şefkat görmek için çocuk kalınmaz
Ezberini boz biraz
Arkadaşlık biraz sevgililiğe benzer
Ne zaman ki “oldun” o zaman doğur
Annenin her bildiği doğru olmayabilir
Kimse aptal değil
Asıl zenginlik bildiklerindir
Rahat nasıl batar?
Bildiğin çektiğine yetmiyorsa yeni bir şeyler öğren
Erkek taklidi yapmana gerek yok
Tazelen, yenilen, özgürleş
Vücudunla iş görme
Evlenmiş olmak için evlenme
Su akar, yolunu bulur
İyi düşün, iyi olsun
Mükemmel insan diye biri yok
Bir kapı kapanır, başka bir kapı açılır
Şükret
Herkes parmak izi gibidir, bir eşi daha yoktur
Çıkarcı arkadaştan uzak dur
Kendini paralama, kimseyi mutlu edemezsin
Su gibi ol, ak git kızım
Aklından geçen başından geçer
Sen sen ol, kendini bırakma
Gökyüzü gibi ol kızım
Bağışla ki kalbin hafiflesin
Kendini dinle, etrafını değil
İnsansız olma ama insana da yaslanma
Hayallerin için emek ver ve hayata güven
Yara izini bile sev kızım