Modern bilgisayar biliminin babası kabul edilen İngiliz matematik dehası Alan Turing, “Makineler düşünebilir mi?” diye sormuştu. Bu soru, insan ile makine arasında bir varoluş diyaloğu başlattı. Günümüzde bu diyaloğun en vizyoner tercümanlarından biri, Tesla’nın eski yapay zeka direktörü, OpenAI kurucu üyesi ve şimdilerde Eureka Labs adlı bir yapay zeka okulu inşa eden Andrej Karpathy’dir. Üstelik en karmaşık teknik konuları en sade dille anlatma yeteneğiyle milyonlarca kişiye ulaştıran Slovak kökenli olağanüstü bir eğitmen. Nitekim kendisinin de bildiği üzere ona “dijital yapay zeka öğretmenim” diyorum. Dahası Andrej Karpathy’yi yalnızca teknik zekasıyla değil, yapay zekaya felsefi bir derinlik kazandıran yaklaşımıyla da değerlendiriyorum. Bu yönüyle onu ‘’yapay zeka filozofu’’ olarak adlandıran ilk kişiyim; daha önce hiçbir yerde onun adına bu unvan kullanılmamıştı. Hatta bunu da kendisine ilettim. Çünkü Andrej Karpathy, özellikle teknolojiyle entegre ettiğim projelerimde yaratıcı vizyonumu şekillendiren başlıca ilham kaynağımdır.


Andrej Karpathy’nin asıl sihrinin yapay zekayı bilimsel bir alan olmanın ötesinde bir düşünme biçimine dönüştürmesinde saklı olduğunu düşünüyorum. O sadece kod yazmıyor; kodları bir labirent bulmacasına çevirip oyun haline getiriyor. Bulduğunuz her ipucunda kodun gizemini keşfetmeye bir adım daha yaklaşıyorsunuz. Onun kodlarını okumak bir puzzle yapmak gibidir; doğru parçaları birleştirdikçe sonunda tüm resmi görebiliyorsunuz. Bir bakıma Karpathy’nin kodlarını çözmek, bana Yapay Oyun (2014) filminde Alan Turing’in İkinci Dünya Savaşı’nda en gizemli aygıt olan Enigma makinesinin şifresini çözme sürecini hatırlatıyor; çok boyutlu, heyecan verici ve derin bir zihinsel yolculuğun izlerini taşıyor. Ayrıca her parça, Karpathy’nin kendine özgü dilinin bir parçasını da taşıyor; onları bir araya getirdikçe hem düşünce dünyasını hem de kodun içsel ritmini fark ediyorsunuz. Kodların salt komutlardan ibaret olmadığını, içinde duyguları da içerdiğini anladığınız anda kodun ruhuyla tanışıyorsunuz.


Peki, kodların sahiden ruhu var mı? Evet! Mesela Karpathy’nin kodlarında saf mantıkla sınırlı kalmayan bir enerji, neredeyse ruhsal bir frekans hissediliyor. Zira Karpathy de bunun farkında ki Şubat 2025’te X üzerinde şunu açıklamıştı: “''Vibe coding'' adını verdiğim yeni bir kodlama türü var, burada tamamen hislere teslim oluyorsunuz, üstel büyümeleri kucaklıyorsunuz ve kodun varlığını bile unutuyorsunuz.”


Karpathy’nin “Vibe Coding” tanımı öyle büyük bir yankı uyandırdı ki Collins Sözlüğü 6 Kasım 2025’te “Vibe Coding”i yılın kelimesi ilan etti.


Doğrusu Andrej Karpathy’nin paylaşımlarını okurken ya da incelerken kendimi bazen bir arkeoloji keşfinde antik bir dilde yazılmış tabletleri veya kadim sanat eserlerini deşifre eden bir arkeolog gibi bazen de bir yapay zeka filozofunun görüşlerini analiz eden bir psikanalist gibi hissediyorum. Ondan öğrendiklerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.