“O ne yaptı sen ‘Kolumu hemen bırak’ deyince?”

“Bırakmadı. Ben de dedim ki: ‘Bak karakol şurada, güvenlik kamerası da hemen karşıda. Seni şikâyet ederim.’ Önce inanmamış gibi baktı. ‘Adının taciz vakasına karışmasını ister misin?’ deyince çekti elini.”

“Sonra?”

“Bir daha karşıma bu şekilde çıkarsan, kapıma dayanırsan, beni mesajla veya sözle tehdit edersen hemen polisi arayacağımı bil. Şimdi hemen dön arkanı, benden uzaklaş.”

“Gitti mi?”

“Gitti ama bana düşmanca bakarak. Sanki ‘Bu iş burada bitmedi’ der gibi. Aklım almıyor. Eski sevgilisini kendi yatağında, en yakın arkadaşı sırtına merhem sürerken görünce çılgına dönmeyen adam, bir gece beraber olduğu kadına şiddet uygulamaya nasıl hazır olabilir?”

“Eğer bir süredir beraber olsaydınız ve sen ayrılmak isteseydin, bu kadar gurur meselesi yapmazdı bence. Sen yeni bir ilişkiye hazır gibi görünürken ve öyle de davranırken, beraber geçirdiğiniz gecenin ertesinde ‘Yeni bir ilişkiye hazır değilim’ deyince, tek bir şey düşünmüştür.

“Ne?”

“Onunla geçirdiğin geceden memnun olmadığını.”

“Onunla beraber olmak istememin sebebi bu değil ki...”

“Ama o buna inanıyordur. Her erkek buna takılır kalır. Aslında kadınlar da... Kendini onun yerine koyarsan anlarsın.”

“İyi de, ben sabah yatakta eski sevgilimle ailesinden bahsetmezdim!”

“Ne yaptığının farkında değildir. Bir erkek olarak, performansına kilitlenmiştir, aklına başka bir şey gelmiyordur.”

“Ne yapayım şimdi ben?”

“Bir şey yapma. İş öyle bir noktaya gelmiş ki, konuşmanız mümkün değil. Müfit kendini aşağılanmış hissediyordur şu an. Fakat bu onun kendine dair hissi, sen onu aşağılamadın ki... Evini de taşıdığın için, onu görmeye tahammül edemediğine inanıyor. Ama gerçekten senin yapabileceğin bir şey yok.”

“Şimdi benim marka işimi de bozmaya çalışır.”

“Bozabileceğini sanmam. Yatırımcı, seninle ikili görüşmek istediğini söylediğine göre Müfit’in taş koymak isteyeceğini zaten öngörmüştür. Akıllıysa zaten kararını değiştirmez. Unutmadan, ver sen şu sözleşmeyi, ben avukat arkadaşa bir göstereyim.”


İçimdeki kalkışmayı anlatacak kelime bulamıyorum. Ayaklarım yere basamıyor, yeri hissedemiyorum, bir türlü yerleşemiyorum gibi bir duygu içindeyim. Hayatımda kendiliğinden yenilikler oluyor, ben bu yenilikleri nasıl karşılayacağımı bilemiyorum. Yeni bir ev, yeni bir iş anlaşması, daha fazla paramın olması... Bunların hepsi, aslında olmasını açıktan ya da içimden geçirerek istediğim şeylerdi. O zaman niye tadını çıkaramıyorum?


Düşündüm biraz. Tadını çıkaramıyorum, çünkü her şeyin yerli yerine oturmasını istiyorum, en ufak bir pürüzle karşılaşmak istemiyorum, hayatımda her şey aynı anda iyi ve güzel olsun istiyorum. Sözleşme imzalıyorum ama Müfit isminde bir sorunum var. Güzel bir eve taşındım ama ev alacak param olunca yeniden taşınmam gerekecek, çünkü bu evi satın alamam. Ne iş yapacağım? İşim, sevgilim olmayınca ne yapacağım? Cevaplarını hemen bulamayacağım sorular sorarak, içimde endişe ve korku uyandırıp duruyorum. Yeni endişe ve tohumları ekiyorum. Ben böyle yaptıkça ruh halim yere seriliyor. Halbuki iyi adımlar atabilmek için iyi bir ruh halinde olmaya ihtiyacım var. Biraz rahat bıraksam kendimi, her şeyi öngörmeye ve kontrol etmeye çalışmasam, hayatım basitleşecek. Her şeyi kontrolüm altında tutma alışkanlığından vazgeçmeliyim. Ancak bu alışkanlıktan vazgeçebilmem için önce bu alışkanlığın beni zeki kıldığı fikrinden vazgeçmeliyim.


Bunları yazarken Ertan’dan haber geldi. Sözleşmeyi göstermiş avukata, bir sorun yok. Belki biraz pazarlık yapabilirim.


İkinci görüşmeyi akşam üzeri ajansında yaptık. Telaffuz ettiğim fiyatın biraz altına sözleşmeyi imzaladım. Ödememi tek seferde alacağım. İyi iş çıkardım, kendimi takdir ediyorum. Yatırımcı Erhan ya da gerçek ismiyle Bedrettin, anlaşmamızı kutlamak için akşam yemeğine davet etti. Bir an "Ya Müfit de gelirse" diye korktum. Sanki anlamış gibi dedi ki:


“Ajans koordinatörüm, sen, ben... Üç kişi olacağız.”


Ajans koordinatörüyle bugün sözleşmeyi imzalarken tanıştım. Yemekte onun da olması normal. Fakat neden öğle yemeği değil de akşam yemeği? İmzaladık, bitti, yollarımız ayrılacak, neden öğle yemeğinde birbirimize teşekkür edip kendi yollarımıza gitmiyoruz? Akşam yemeği, genellikle sürecek ilişkileri sağlamlaştırmak, karşı tarafı bir şeye ikna etmek için yenir. Beraber iş yapan insanlar, profesyonel ilişkilerin sınırlarını flûlaştırmak için iş saatleri dışında bir araya gelir.


İmzaladığımız sözleşmeyi neden akşam kutladığımızı, ana yemekler geldiğinde anladım.



74. bölüm 11 Aralık 2018 Cuma hthayat.haberturk.com’da...


Diğer bölümler


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.