“Nasıl hissediyorsun kendini?”

“İyi.”

“Pek heyecanlı değilsin.”

“Sarılıp uyuduk, iyi geldi.”

“Ona sarılıp uyumak mı iyi geldi, yoksa birine sarılıp uyumak mı?”

“Bilmem.”

“'Bilmem' diyorsan, ikincisidir.”

“Ne fark eder? Sonuçta kendimi iyi hissediyorum.”

“Yapma Sinem. Aynı şey olmadığını biliyorsun.”

“...”

“Sabah ilk kim çıktı evden?”

“O. Niye sordun?”

“Evini sana bırakıp çıkmış, yani sana güveniyor.”

“İlk mesaj yazan kim oldu?”

“O. Bunu niye sordun?”

“Sinem, belki hoşuna gidiyor ama sen Müfit’i sevmiyorsun.”

“Kim önce sevip ilişkiyi sonra başlatıyor ki Ertan? Zamanla severim.”

“Seni tanıdığım için biraz garip geliyor. Kızını, oğlunu görücü usulü, zorla evlendirenler de böyle der: Zamanla birbirinizi seversiniz.”

“...”


Ertan yabancım değildi. Söküldüm.

“Ertan, kendimi çok huzursuz hissediyorum. Göğsüme bulut çökmüş gibi. Pişmanım. Onun tam karşısına taşındığıma pişmanım. O binaya taşındığıma pişmanım. Geceyi onunla geçirdiğime pişmanım. Kafesine gitmek istemiyorum. Bir anda elli kafeye sipariş hazırlamak istemiyorum. Bunun için bana dükkân tutulsun, yanıma yardımcı alınsın istemiyorum. Bunlar, Müfit’le arkadaşının benim için kurdukları hayaller, benim hayallerim değil. Ben ağır ağır ilerlemek istiyorum.”


“Sinem, ne o evde oturmak, ne Müfit’in kafesine gitmek, ne onunla beraber olmak, ne de birden beş katına çıkacak siparişleri hazırlamak için dükkân açmak zorundasın. Kimse boğazına çökmüyor ki.”

“...”

“Eğer söyledikleri mantıklı geldi, beş kuruş yatırım yapmadan para kazanacaksın diye bu işe girersen, bu iş yürüsün diye de Müfit’le beraber olursan, kendine saygını yitirirsin. Çok mutsuz olursun. Ne kurduğun iş yürür ne de Müfit’le ilişkin.”


Ağlamaya başladım.

“Niye ağlıyorsun şimdi?”

“Bilmem. Her şey yoluna giriyor gibiydi.”

“Her şey yoluna giriyor gibi değildi Sinem. Sen istediğini, içinden geleni değil, makul olanı yapmaya çalışıyordun, tosladın.”

“...”

“Taşınmak istiyor musun?”

“Evet.”

“Ev sahibine ödeme yaptın mı?”

“Hayır. Yarın sabah yapacaktım.”

“Tamam. Beğendiğin bir ev daha vardı. Aç bak internetten hemen şimdi, hâlâ kiralık mı, değil mi?”

“Biraz önce aradım emlâkçıyı, hâlâ boş.”

Ertan güldü.

“O zaman zaten bulunduğun daireye sığamıyorsan. Diğer eve taşın. Bu evin sahibine üç günü ödersin.”

“Öyle mi diyorsun?”

“Hadi hemen al randevunu, ben bekliyorum.”

Ertan hatta beklerken randevuyu aldım.

“Müfit’e kafeden ayrılacağımı söylemem lazım.”

“Acele etme. Önce evi bağla.”

“Tamam. Ertan...”

“Efendim?”

“Bir şey soracağım.”

“Sor.”

“Başka kafe bulabilirim değil mi?”

“Daha önce bulmadın mı? Seni hiç tanımayan kafelerden sipariş almıyor musun? Senin yatırımcıya ihtiyacın yok. Kendine güvenmeye ihtiyacın var. Bir dakika bile düşünme.”


Sanki sırtımda, ağırlığı ağırlığıma yakın yük varmış gibi hissediyordum. Müfit’e ondan ayrılacağımı nasıl söyleyecektim?

Ertan güldü.

“Siz beraber değilsiniz ki ayrılasınız?”

Doğru. Biz beraber değiliz ki ayrılalım.

“Kendini kötü hissedecek. Yetersiz olduğunu düşünecek.”

“Sen gerçek duygularını ve düşüncelerini söylersen öyle hissetmez.”


Gerçek düşüncelerim ve duygularım... Her şeyin fazla hızlı ilerlediğini düşünüyorum. Makinisti olmayan bir trende son sürat gidiyorum ve raydan çıkacağım gibi geliyor. Beraber olduğum kişiyle beraber çalışacağımı düşününce, boğulacakmış gibi oluyorum. Müfit beni heyecanlandırmıyor.

“Bu sonuncuyu söyleme istersen” dedi Ertan.

Gözyaşlarımı silerken güldüm.

Ekledi:

“Yani heyecanlandırsa, her şeye rağmen yanında kalırsın, çevresinde olursun. Arif olan anlar.”

“Tamam.”

“Sinem, bana söylemediğin bir şey var mı dün geceye dair? Yani sanki bir şey olmuş da Müfit’ten soğumuşsun, bir dakika bile yanında durmak istemiyor gibisin.”

“Aslında küçük bir şey var. Ondan olduğunu sanmam ama...”

“Ne oldu?”

“Sabah yatak odasında gardırobunu açtı. Bir çift siyah lastik ayakkabı gördüm. Hani şu çarık gibi, köylerde giyilenden.”

“Evet.”

“ ‘A-a o ne öyle, senin mi?’ diye sorarken gülmeme engel olamadım. Bozuldu. Anlam veremedim. İkimiz de sustuk. Üzerini giyindi. Yatağa oturdu. Ayakkabının hikâyesini anlattı.”

“Neymiş? Çok merak ettim.”

“Eski sevgilisi, bir gün ailesiyle tekneyle açılırlarken onu da davet etmiş. Müfit teknenin ahşap zeminine zarar vermesin diye bu siyah lastik ayakkabıları yanında götürmüş. Kadının annesi onunla alay etmiş, ‘Köylüsün’ demiş.”

“Çok ilginç. Niye kara lastik seçmiş ki Müfit?”

“Müfit Karadenizliymiş, ben de sabah öğrendim, çocukken tekneyle balığa çıkarken bu ayakkabılardan giyerlermiş. Sevgilisinin annesi, onu ailelerine uygun bulmuyormuş, her fırsatta da bunu belli ediyormuş.”

“Akşam sen eski sevgilisinden bahsederken, ‘Önemli olan bugün’ deyip, sabah kalkıp bu hikâyeyi mi anlattı?”

“Evet.”

“Sinem, sen Müfit’ten kibarca uzaklaş.”

“Neden?”

“Anlatacağım ama şimdi işim var. Akşam konuşalım mı?”

“Tamam.”


Müfit toplantı ayarlamıştı bu sabah. Yatırımcı, o, ben konuşacaktık. İçimden hiç gitmek gelmiyordu. Aradım. Öğleden sonra işlerim olduğunu, görüşmeyi başka bir güne ertelememizin beni rahatlatacağını söyledim.

“Nasıl istersen” dedikten sonra sordu:

“Akşam yemeği için yer ayırtıyorum. Herhalde hayır demezsin.”

Durdum, ne diyeceğimi düşündüm.

“Teşekkür ederim, ben de seninle konuşmak istiyordum.”

Bu sefer o durdu, bekledi.

“Hangi konuda?”

“Görüşünce anlatacağım.

Bir süre sessiz kaldık.

“Olur.”

Öğleden sonra gidip o beğendiğim evi tuttum. Göğsümün üzerindeki bulut kalktı. Sırada akşam Müfit’le konuşmak var. Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum ama olsun.



71. bölüm 4 Aralık 2018 Salı hthayat.haberturk.com’da...



Diğer bölümler



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir ilk yazıdan bu yana takip ediyorum ve son bölümlerde karakterin o kadar dönüşüm yaşadıktan sonra tekrar eski özelliklerine dönmesine şaşırıyordum. Tabii bu bana gelişimin arada bocalamak ve bunu fark etmek olduğunu yeniden öğretti. Elinize sağlık.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.