Şimdi kendimi Atila’ya yamama girişimimi düşününce gülüyorum. Onun hep yanımda olmasını, yanımda olmayı istemesini istiyordum. Acaba yarına dair ne diyecek diye ağzının içine bakıyordum. Ondan öncekilere de yaptığım gibi. Kendime hiç sormuyordum, “Ben acaba gelecekte hep onun yanında durmak istiyor muyum?” diye. Ne zaman kafamda çizdiğim gelecek resmine baktım, o zaman gördüğüm geleceği istemediğimi anladım. O, ben, çocukları, eski karısı ve bir ton sorun!
Bu hayat benim. O zaman onu niye bir başkası, iki dudağının arasından çıkacak bir çift lafla şekillendirsin ki? Ben buna niye izin vereyim ki? Bu kadar mı acizim? Bu kadar mı bilmiyorum ne yapmak istediğimi?
Sahi, ben nasıl bir gelecek istiyorum? Yalnız olmak istemiyorum, tamam. Ama kiminle, nasıl biriyle bir gelecek istiyorum? “Gelecek” deyince aklıma neden hep “biriyle birlikte olmak” geliyor. Neden yalnız kalmaktan korkuyorum? Bu korku nereden geliyor?
Gelecek deyince aklıma neden mesela nasıl geçineceğim gelmiyor? Nasıl bir iş yapacağımı, bu işi sürdürüp sürdürmeyeceğimi niye düşünmüyorum? Nasıl bir kadına dönüşeceğime dair neden fikrim yok? Niye bunun resmini kafamda hiç çizmemişim?
Hayatımın merkezine hep erkekleri koydum bugüne kadar. Aslında –bugünlerde anlıyorum ki– erkekleri değil, beğenilmeyi, sevilmeyi, onaylanmayı, kabul görmeyi. Ben kendimi yeterince beğenmediğim için beğenildiğimi görmeye, duymaya, bilmeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden o kadar ağır makyaj yapıyordum, fark edilmek için. Bu yüzden yeni bir kıyafet giydiğimde, karşımdaki erkek üstümdekinin bana yakıştığını söylesin istiyordum. Bu yüzden söylemediğinde suratımı asıyor, onu duymak istediğimi söylemeye zorluyordum. Bana beğeniyle baksın istiyordum, beklediğim bakışları göremeyince onu yapmadığı başka bir şeyle suçlayıp huzursuzluk çıkarıyordum.
Bugün geriye baktığımda, her şey çok net görünüyor. Bir kadının beğenilme arzusunun ötesinde bir şeydi hepsi. Onaylanma, kabul görme ihtiyacıydı. Ben kendimi hep eleştirdiğim için, başkaları beni onaylasın istiyordum. Ben kendimi olduğum gibi kabul etmediğim için, başkaları beni her halimle –içten içe bunu hak etmediğime inansam da– kabul etsin istiyordum. Kendi kendimin aynası olduğumun farkında değildim. Ben nasıl hissediyorsam öyle görünüyordum, başkaları da bana baktıklarında neysem onu görüyorlardı. Bana geri yansıttıkları da gördükleriydi. Beni başta beğenseler de sonradan eleştirmeye başlamaları, sevmek için beni değil başkalarını seçmeleri, hayatlarına kabul etmemeleri hep bunlardandı. Kendini değerli bulmayan bir kadın, ona mücevher muamelesi edecek birini arıyordu ve tabii ki bulamıyordu!
İşte bugün geldiğim nokta. Muhtemelen karşıma çıkan, benimle ilgilenen erkeklerde yeni yansımalarımı göreceğim.
Spor aletleri kralı (!) Erhan’ın da karşıma bunun için çıktığını düşünüyorum. Onu sahilde bırakıp evime döndüğüm günün üstünden bir hafta geçtikten sonra tekrar spora başladım. Salonda yine onu gördüm. Bana yürürken yüzündeki ifadeyi gördüm. Son maçta yenilmiş de rövanşını almaya geliyor gibiydi. İlk sözü,
“İyileşmişsin, formdasın” oldu.
Spor yaparken ilk kuralın sakatlanmamak olduğundan girip, doğru aletleri kullanmanın şart olduğundan çıktı. Yani sattığı mallara bağladı konuyu. Güldüm, sanki müşterisi benim de, bana övüyor yürüyen merdivenlerini. Yanımdan ayrılmadan önce bana iltifat etti. Formda olduğumu söyledi. Memnuniyetimin yüzüme yansıdığını biliyorum. Sonra bu memnuniyeti, elinin tersiyle siler gibi dedi ki:
“Saçlarını biraz kestirip uçlarına renk katsan sana çok yakışır.”
Bingo!
Bugünlerde saçlarımdan da pek memnun değilim. Fazla uzun ve rengini de biraz koyu buluyorum. İşte yeni ruh halimi bana tercüme eden insan Erhan.
İğnesini sokup yanımdan ayrıldı. Karnımdan yükselen öfkeyi bastırmak için koşu bandına çıktım. Sırıtışına bakılırsa ona öfkelendiğimi anlamıştı.
43. bölüm 24 Ağustos 2018 Cuma hthayat.haberturk.com’da...
Diğer bölümler
Kıskançlığın diğer adı: Kendini kıyaslamak
Her kadının nadasa ihtiyacı var
Ağzı iyi laf yapan erkeğe gıcığım var
Erkek, sonu gelen bir şey mi?
Babam seninle evlenmeyecek
İtiraflar... İtiraflar...
Her şey çok güzel olacak
Kadınların anlamadığı bir erkek dili var
Tarçınlı zencefilli kahve zayıflatır mı?
İlginin, fedakarlığın fazlası erkeği bozar
İşte güzel kadının hiç olduğu an!
?
Garantici değilim, gayet insani bir durum
Mutluluktan eriyorum
Hesapsız sevgililik güzel şey
Yeni yıla ne istediğimi bilerek giriyorum
Acımakla âşık olmak arasında gidip gelmek
Teşekkürler hayat
“Müsait değilim Atila, teşekkürler. Sinem.”
Sevgili değil pansuman arıyor!
Bazen bir erkeğe haddini ânında bildirmek gerekir
Güçlü kadın, erkek gibi olan kadın değildir
Belki de o kadar üzülecek bir şey yoktur
“Atila Bey, eşiniz aradı, telefonunuzu bekliyor”
Bazen birkaç saniye ne çok şeyi değiştirir
Hayatın sürprizlerle dolu olduğu doğrudur
Bileğimdeki paket lastiğine güveniyorum!
Mutluluğa layık olduğuma nasıl ikna olacağım?
“O olmazsa ben bir hiçim” ya da muhtaçlık duygusu
İlk gelene gene yapışacak mıyım?
Her yalnız kadın arada bir salaklaşır
Ruh eşimi hayatıma nasıl çekerim?
Bekâr kadın bazı gerçekleri hemen kabul etmek istemez
Sahtekardan sevgili olmaz
Çapkın mı, yoksa çapkın olmaya mı çalışıyor?
Hilmi’ye misilleme
Erkeklerin kafası kadınlarınki gibi çalışmıyor
Bir erkeğin sol elinden önce gözlerine bakmak
Ben bekarsam kimse evlenmesin
Erkekler güçlü kadından korktuğu için yalnızım
Koca adamsın ne yapacaksın 1+1 daireyi