Bazen öyle akıllı uslu laflar ediyorum, sonra bu laflara ters düşen öyle bir şey yapıyorum ki, kendime inanamıyorum. Spor aletleri kralı Erhan’ın bir şeyler içme teklifini kabul etmem gibi!
Ona neden “Olur tabii” dediğimi anlamadım. Tavırlarına sinir olduğum, varlığıyla şişindiği için küçümsediğim, gülünç bulduğum bir adamla, hem de kendi mahallesinde ne işim vardı?
Çıkarken kapıda yakaladı beni. Duşumu almışım, tertemizim, adrenalinim yükselmiş, bir anda değişik bir şey yapma, rutinimin dışına çıkma fikri cazip geldi galiba. Ait olmadığım bir düzenin içine kısa bir süreliğine girmek, yaşam tarzı ve dünyaya bakışı farklı biriyle biraz konuşmak istedim sanırım. Yürüyerek gitmiştim o gün, onun arabasıyla geçtik beni davet ettiği yere.
Bahçedeki masalardan birine oturduk. Garson “Hoş geldiniz Erhan Bey” derken ona baktım. Memnundu. İnsanların duymaktan en hoşlandıkları şey kendi isimleriymiş.
Hafif serindi. Ürperdiğimi fark edince garsona elini kaldırdı.
“Hanımefendiye polar lütfen.”
Etkilenmedim yaptığından, aksine bir kat daha sinir oldum. Sanki mekânın sahibi gibi oturuyordu karşımda. Hareketlerinin alt yazısı şuydu: Burada beni tanırlar. Ne istersem, ne dersem yaparlar.
Bahçeyi çevreleyen, bulunduğu ara sokaktan mekânı ayıran bodur pembe güllerin kokusu öyle güzeldi ki, kokuyu içime çekerken kendime söz verdim. Bir saat burada olmanın tadını çıkaracaktım. Erhan’a da bir markette karşıma çıkan, otomatik ve aralıksız konuşan ilginç bir objeye bakar gibi bakacaktım.
Erhan bana, bana dair bir sürü soru sordu. Soruların yarısı işime dairdi.
Neden bir kafe açmıyordum?
Kendi kafemi açmak istemez miydim?
Daha fazla kazanmak mümkünken neden azla yetiniyordum?
Yanıma iki kişi alıp daha fazla kahve üretemez miydim? Kendime şöyle güzel bir site tasarlatıp internetten satışları arttıramaz mıydım?
Yeni bir logo ve paketle yüzümü yenileyerek pazara çıkamaz mıydım?
Gazetelerde yılın girişimcisi olarak fotoğraflarım çıksın istemez miydim?
Bütün bunlar için uygun geri ödemeli kredi alamaz mıydım?
Risk almaktan mı korkuyordum?
Yanıma iki kişi almak mı? Kahve üretmek mi? Pazar mı? Yılın girişimcisi mi? Ben mi?
Söylediklerine gülmeme engel olamadım.
“Erhan ben hayatımı sadeleştirmek istediğim için bu işe başladım. Riske girebilirim ama strese girmek istemiyorum. İşten bu yüzden ayrıldım. Benim kahveyle aramda duygusal bir ilişki var. Kahvelerimi iki kişiye karıştırtıp, ellerimi göğsümde kavuşturup fönlü saçlarımla röportaj fotoğrafı çektirmeye hiç hevesli değilim. Kendi kahvelerimi kendim hazırlamak istiyorum.”
“Bence küçük düşünüyorsun. Biri bu kahvelerin patentini alıp seri üretime geçerse, büyük küçük bütün zincir marketlere girerse, endüstriyel boy üretime de geçerse ne yapacaksın? Para eden bir şeyi sana bırakırlar mı sanıyorsun?”
Akşam uyuyamadım. Kendi kafemi açma fikri makul geliyordu ama ben o kadar büyümeyi hayal bile edemiyordum. İçinden çıktığım sisteme patron olarak geri dönmekten bahsediyordu. Bunu kesinlikle istemiyordum. Gelgelelim, patent alma konusunda haklıydı. Gerçi ben patenti aldıktan sonra, yine de birileri farklı dozlarda karışımlarla “pazara” girebilirdi.
“Girerse girsin, ben kendi kafemde takılırım” dedikten sonra uykuya dalıyordum ki, başucumdaki telefona mesaj geldi. Açtım, Erhan.
“Sedef’le ayrıldık.”
Gecenin bu saatinde mesaj yazdığına göre konuşmaya ihtiyacı vardı.
“Gel istersen, evdeyim” diye cevap verdim.
Kalkıp üzerimi giyindim. Yarım saate kalmadan Erhan geldi.
“Önce sen anlat” dedi, “biraz kafam dağılsın.”
O gün olanları, aklımda uçuşan düşünceleri anlattım.
“Hayatının erkeğini buldun mu yani?”
Şaşırdım.
“ ‘Bütün hayatımı değiştirecek biriyle olmak istiyorum’ diyordun. Sedat biraz değiştirdi ama ondan çok etkilenmemiştin. Bu adamdan bayağı etkilenmişsin.”
“Nasıl böyle bir yargıya vardın?”
“Adamla kahve içip kafe açmaya karar vermişsin!”
Ertan’ı tanımasam, beni kıskandığını söyleyebilirdim. Bir şeylere öfkeliydi ve bu öfkenin sebebi bu gece vakti anlattıklarımla ben olamazdım.
“Benden bu kadar. Sen anlat biraz?”
4 Eylül 2018 Salı hthayat.haberturk.com’da...
Diğer bölümler
Bu erkekler nereye bakıyor?
El âleme bakmayınca çiçek açıyorum
Beğenilme, sevilme isteği = Onaylanma ihtiyacı
Kıskançlığın diğer adı: Kendini kıyaslamak
Her kadının nadasa ihtiyacı var
Ağzı iyi laf yapan erkeğe gıcığım var
Erkek, sonu gelen bir şey mi?
Babam seninle evlenmeyecek
İtiraflar... İtiraflar...
Her şey çok güzel olacak
Kadınların anlamadığı bir erkek dili var
Tarçınlı zencefilli kahve zayıflatır mı?
İlginin, fedakarlığın fazlası erkeği bozar
İşte güzel kadının hiç olduğu an!
?
Garantici değilim, gayet insani bir durum
Mutluluktan eriyorum
Hesapsız sevgililik güzel şey
Yeni yıla ne istediğimi bilerek giriyorum
Acımakla âşık olmak arasında gidip gelmek
Teşekkürler hayat
“Müsait değilim Atila, teşekkürler. Sinem.”
Sevgili değil pansuman arıyor!
Bazen bir erkeğe haddini ânında bildirmek gerekir
Güçlü kadın, erkek gibi olan kadın değildir
Belki de o kadar üzülecek bir şey yoktur
“Atila Bey, eşiniz aradı, telefonunuzu bekliyor”
Bazen birkaç saniye ne çok şeyi değiştirir
Hayatın sürprizlerle dolu olduğu doğrudur
Bileğimdeki paket lastiğine güveniyorum!
Mutluluğa layık olduğuma nasıl ikna olacağım?
“O olmazsa ben bir hiçim” ya da muhtaçlık duygusu
İlk gelene gene yapışacak mıyım?
Her yalnız kadın arada bir salaklaşır
Ruh eşimi hayatıma nasıl çekerim?
Bekâr kadın bazı gerçekleri hemen kabul etmek istemez
Sahtekardan sevgili olmaz
Çapkın mı, yoksa çapkın olmaya mı çalışıyor?
Hilmi’ye misilleme
Erkeklerin kafası kadınlarınki gibi çalışmıyor
Bir erkeğin sol elinden önce gözlerine bakmak
Ben bekarsam kimse evlenmesin
Erkekler güçlü kadından korktuğu için yalnızım
Koca adamsın ne yapacaksın 1+1 daireyi
Yorumlar
erhan değil ertan yazılacaktı:)
erhan değil ertan yazılacaktı:)