Bir iş görüşmesi sırasında tanıdığım müzisyenle de iyi anlaşıyorduk. Akşamları barlarda çalan bir grubun bateristiydi. Bir ayı henüz bitirmiştik. Bir gün bana hayat ritmini biraz değiştirmeye ihtiyacını olduğunu, ezberini bozmak istediğini söyledi. Yapmam gereken, nasıl bir değişiklik hayal ettiğini sormaktı. Ama ben ona şöyle dedim: “Evet çok haklısın, insan ailesini geçindirecek bir düzen yaratmalı.” Meğer aklından geçen, yeni bir enstrüman çalmaya ve beste yapmaya başlamakmış. O son görüşmemiz oldu. Bir daha telefonlarıma çıkmadı, mesajlarıma cevap vermedi.


Bir şirkette satış müdürü olanla iki ayı tamamlamayı başarmıştım. Diş fırçamı banyosunda bırakmamdan huzursuz olmadığını görünce, evine ufak ufak üst baş bırakmaya başladım. Bir tişört, bir çift çorap, bir pantolon... O ses çıkarmadıkça ben eşyalarımı onun evinde bırakmaya devam ediyordum. Spor ayakkabılarıma onunkilerin yanında yer açtığım hafta sonu bana tek bir cümle etti. “Ben yalnız yaşamaktan memnunum.” Tersledim onu: “Evlilik provası yapmıyorum herhalde!” Son sözü söyleyen o oldu: “Dervişin fikri neyse zikri odur.”


Daha kaç ilişki böyle başında bitti saymadım. Bütün ilişkilerim iyi başlıyor, çabuk hız alıyordu. Ve her şey yolundayken, birlikte olduğum erkekler birden gözden kayboluyorlar, âdeta buharlaşıyorlardı.


Uzun süre hep kendimi haklı gördüm. Ben çok iyiydim, adamlar işe yaramazdı. Ben harikaydım, onlar ne istediklerini bilmiyorlardı. Ben yetişkin gibi davranıyordum, onlar çocuk gibi. Ben sorumluluk sahibiydim, onlar sorumsuz. Ben güçlüydüm, onlar zayıf.


İşte bunu düşünmeyi ve söylemeyi çok seviyordum! “Erkekler güçlü kadından korkuyorlar.” Böylece herkese neden yalnız olduğumu açıklayabiliyordum. Çalışıyordum, hayatımı kazanıyordum. Kendi seçtiğim eşyalarla döşediğim ve kirasını kendi başıma ödediğim bir evde oturuyordum. Arabam vardı. Arkadaşlarımla tatillere çıkıyordum. Geniş bir gardıroba sahiptim, kaç restorana girdiğimde ismim söylenerek karşılanıyordum. İşimde de başarılıydım, belli aralıklarla terfi ediyor veya zam alıyordum. Bir erkek böyle bir kadınla beraber olmaya elbette korkardı!


Yalnızlığım güçlü olmamdan ileri geliyordu. O zaman yalnız olmayan bütün kadınlar güçsüz müydü?


Çevremdeki bütün kadınlara söylediğim buydu. Kendimi bu sözlerle rahatlatırken, hayatında biri olan arkadaşlarıma tanışlarıma “güçsüz kadın” etiketi yapıştırıp onları rahatsız ediyordum.


Bir süre kendimi bu şekilde ikna ettim, arkadaşlarım tarafından da idare edildim. Bugün artık itiraf ediyorum, aslında sevgilisi, kocası, bir adım sonra çoluk çocuğu olan arkadaşlarımı kıskanıyordum. Biri beni yazlığına davet ediyordu mesela. Gidiyordum, onun kocasıyla mutluluğunu görüp kendimi yalnız hissedip bunalıma giriyordum. Bir süre sonra kırılacak, küsecek bir şey bulup o arkadaşımla görüşmemeye başlıyordum.


Bekârlarla da onlar evlendikten sonra aramız hep açıldı. Kız kıza öğle yemekleri yediğimiz, “Düzgün adam yok” diye dertlendiğimiz kızların yüzlerinin gülmesine katlanamıyordum. Karşılarına geçip endişelendirmeye çalışıyordum onları: “Keyfin yerinde bakıyorum. Aman dikkat et, erkek bu belli olmaz.”


Bugün eski halime bakınca, ayrıca gülünç olduğumu da görüyorum.


Bütün çevrem benden uzaklaştıktan, yalnızlığın erkeksizlik değil kimse tarafından sevilmemek olduğunu kavradıktan sonra kendime itiraflara başladım.


İyileşme, kendine kendinle ilgili itiraflarla başlıyor. Kesin bilgi, ister yayın, ister sizde kalsın.


Devam edecek...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir yazdıkların cümlelerde bana yakın bir arkadaşımı görmemi sağladı birebir aynısı.....
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.