Sabah yağmur sesiyle uyandım. Gökyüzü kapalı, gün gri ama ben pencereden sokağa bakarken kendimi iyi hissediyorum. Eskiden yağmurlu bir güne uyanınca yüzüm düşerdi. Yağmuru sevmediğimden değil. Sokakta ıslanacağım ve saçlarım bozulacak, makyajım akacak, ayakkabılarım çamur olacak diye.


Şimdi yağmur yağınca dışarıda olmak istiyorum. Fön çektirmediğim ya da özel bir şekil vermediğim için saçlarımın bozulmasından korkmuyorum. Makyajım rimelden ibaret, o da suya dayanıklı, akmaz yani. Akarsa da aksın. Ayakkabılarım, paçalarım, üzerimde etek veya elbise varsa bacaklarım çamurlanırsa çamurlansın. Yıkarım, geçer. Yazın sıcaktan kaç, kışın soğuktan kaç, ilkbaharda polenden kaç, sonbaharın kasvetinden kaç... Kaç, kaç, nereye kadar?


Böyle konuşmamın sebebi, birazdan gideceğim yerin mahallede, evimin biraz ilerisinde olması değil. Sahi, hazırlanmam lazım.


Öğleden sonra


Görüşmem iyi geçti. Önünden geçerken yüzüne bakmadığım kafe meğer ne güzel bir yermiş. Önerilerim kafe sahibini heyecanlandırdı. İş bende artık. Haftada iki gün birkaç saatimi orada geçireceğim. Kahve hazırlayacağım. Gelenlere nasıl yaptığımı anlatacağım. Sosyal medyadan da her şeyi duyuracağım. Cama afiş asacağız. Onu da ben elde hazırlayacağım.


Oradayken Sedef’ten mesaj geldi. “Öğleden sonra bir kahve içelim mi?” Ne zamandır haberleşmiyorduk, bu mesaj dertleşme ihtiyacından yazılmış olamaz. Olan bitenden haberim var mı, yok mu, merak ediyor. Ertan’ı tanıyorum ya, benimle ona dair konuşmak istiyor, onu yanında tutmanın yolunu arıyor bence.


“Bence...” İşte insanı yanıltan hep bu niyet okumalar, okuduğu niyetten emin olmalar, peşin hükümler, başka türlüsünün mümkün olabileceğine inanmamalar.


Sedef doğrudan konuya girdi.

“Haberin var herhalde.”

“Neden haberin var mı?”

“Ertan’dan...”

Bakışlarını gözlerime dikti. Doğru söyleyip söylemediğimi anlamaya çalışıyordu.

“Ertan dün gece bana kızıp gitti. Mesajlarıma, aramalarıma cevap vermiyor.”

“Ne oldu ki?”

Zaten bildiğim hadiseyi, hiç haberim yokmuş gibi davranarak bir de ondan dinledim.

“Ona ne yazdın?”

“ ‘Özür dilerim. Bundan sonra daha dikkatli olacağım.’ Böyle yazdım.”

Aklından ayrılık geçmiyor. Yani Sedef, Ertan’la ilişkisi bitsin istemiyor.

“Bir oturup konuşsanız” diye gevelerken Sedef’e mesaj geldi. Ertan’ın adını görünce nasıl sevindi. Demek, ben de bir adamdan beklediğim mesajı alınca böyle görünüyorum. Biraz daha soğukkanlı olmak lazım belki, duyguları bu kadar belli etmemek. İnsan zayıflığını bu kadar belli etmemeli.


“Akşam yedide buluşuyoruz.”

“Nerede?”

Sedef bu soruma anlam veremedi. Buluşacakları yerin adını söyledi. İkisinden birinin evinde mi buluşacaklar diye merak etmiştim aslında. Eğer konuşmak için evde buluşacaklarsa, ilişkilerinin devam etme ihtimali vardı. Ama aklımdan bunların geçtiğini bilmiyordu. Soruma bir anlam kazandırmakta kararlıydı.

“Yok öylesine sordum. Sizin için sevindim” derken gülümsemeye çalıştım, ama yüzümdeki endişe Sedef’in gözünden kaçmadı.

“Sinem sana bir şey soracağım.”

“Evet.”

“Siz hiç sevgili oldunuz mu Ertan’la?”

Soruya şaşırmadım.

“Hayır. Neden böyle bir soru sorma gereği duydun şimdi?”

“Çok yakındınız ama biz beraber olmaya başladıktan sonra az görüşmeye başladınız.”

“Aynı dönemde benim de senin kardeşinle beraber olduğumu unutuyorsun. Ben de o da yeni başlayan ilişkilerimizle ilgiliydik.”

“Ama bu arkadaşça buluşup konuşmaya devam etmenize engel değildi ki.”

“Sevgililerimiz kardeşti Sedef... Şahsen ben temkinli olmak istedim. Onun da ikinizden, senden pek bahsetmeyi tercih etmediğini sanıyorum.”

“Ama sen kardeşimden ayrıldıktan sonra da az görüşüyordunuz.”

Demek ki aylarca Ertan’la aramızda bir şey var mı diye şüphelenip durmuştu. Ertan’ın telefonundan mesajlaşmalarımızı, birbirimizi aramalarımızı kontrol etmişti. Şimdi karşımda bu şüphesinde ısrar ediyordu. Sedef’i anlıyordum ama ona kızmama engel olamıyordum. Bir yandan da onu ikna edecek sözler arıyordum.

“Sedefçim, kardeşinden ayrıldıktan sonraki hayatımı Ertan’a anlatmadım ki kardeşinin kulağına gitmesin.”

Bakışından, bu söylediğimi makul bulduğunu anladım.


Benimle buluşmak istemesinin sebebi dertleşmek değildi, haklıydım. Fakat Ertan’dan konuşmak da değildi. Bizim aramızda bir şey var mı, onu anlamaya çalışıyordu.


“Sedef, bak biz Ertan’la çok eski arkadaşız. Kardeşiz, kankayız. Bizden birbirimize başka bir şey olmaz. Ertan’ı anlamak istiyorsan, ikinize, ilişkinize bak.”

Bu ettiğim lafı beğendim. Ben de bundan sonra beraber olduğum kişiyi anlamak istediğimde önce kendime, sonra ilişkimize baksam iyi ederim.

Ne var ki ben ettiğim laftan ötürü kendimi takdir etmekle meşgulken, Sedef son sözlerimden de şüphelenmişti ve Ertan’la aramızda bir şeyler olduğu teorisini doğrulama derdindeydi.

“Neden böyle söyledin? Niye ilişkinize bak dedin? Sana ne anlattı ikimize dair?”

Yükselen tansiyonu düşürmeyi başardım.

“Senin düşünceni farklı sözlerle sana tekrarladım. Geçen yılbaşı üzeri benim iş değişikliğimi konuşmak için buluştuğumuzda sana eski ilişkilerimden bahsetmiştim biraz. Henüz kardeşini tanımıyordum bile. Bana demiştin ki ‘Hiçbir şey tek taraflı değildir. İlişkide sorun varsa iki taraf da beraber yaşadıklarına bakmalı.’ ”


Sedef gözlerini kaçırdı.

“Kusura bakma, haklısın. Aslında benim seninle değil, Ertan’la konuşmam lazım. Bu ikimizin ilişkisi, ikimizin geleceği. Gerçi onun için hayat hep bugünden ibaret. Bu da başka bir sorun.

Sustu. Önüne bakarak geçirdiği belki bir dakikanın üzerine devam etti.

“Belki bu akşam konuştuktan sonra bir karara varmalıyım. Belki de birbirimizle kalarak birbirimize zaman kaybettiriyoruz. Hiç mantıklı değil” dedi.


“Mantıklı değil” deyince gülesim geldi, kendimi tuttum. Bunları samimiyetle söylediğine inanıyorum, Ertan’a duyurmak için değil. Birkaç saniye arayla hem gelecekten bahsetti hem de zaman kaybetmekten. Onun da aklında sorular var. Bu soruların en önemlisi geleceğe dair olan. Muhtemelen bu akşam Ertan’dan bir gelecekleri olmadığını duyacak ve ilişkilerini kurtarmakta diretmeyecek. Ertan ondan ayrılacağını düşünüyor ama belki de ayrılan Sedef olacak. Mantıklı kız!


“Bir erkek bir kadını, onun ayarlarını usul usul değiştirmeye çalıştığını fark ettiği zaman terk eder” demişti Ertan.


Peki ya bir kadın, bir erkeği ne zaman terk eder?

Birlikte bir gelecekleri olmadığından artık şüphesi kalmadığı zaman.

Net.


11 Eylül 2018 Salı hthayat.haberturk.com’da...



Diğer bölümler





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.