Biri kızımdı, diğeri sevgilim. İkisi de sevdiğimdi. Birbirlerini sevmelerini istiyordum elbette. Rüya Takis’e tek bir şans vermeyi kabul etse eminim sevecekti onu. Bu şansı bir denemek istedik. Takis Ayvalık’a geldi. Annem bunun için erken olduğunu söylese de ben onu dinlemedim. Akşam yemeğini Takis’le beraber yaptık. Rüya odasından hiç çıkmadı. Gidip yemeğe çağırdım. Beni şaşırttı, sofraya geldi. Daha önce ona Takis’le İngilizce konuşabileceğini söylemiştim. Hep beraber yemeğe oturduk. Yemeği tabaklara koymaya başladım. Rüya yuvarlak masada Takis’le yan yana oturuyordu. İngilizce olarak Takis’e “Sen benim babam değilsin.” dedi. Dondum, kaldım. Takis her zamanki sakinliğiyle cevap verdi.


“Ben senin baban olmak istemiyorum, arkadaşın olmak istiyorum.”


Rüya ona şöyle bir baktı.


“Benim arkadaşım var.”


Bir hışımla odasına gitti. Takis’le göz göze geldik.


“Haklı. Onun arkadaşları var. Söyle Ferzan, nesi olacağım ben Rüya’nın?”

“Sadece onun Takis’i olsan. Bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum.”


Omuzlarım düştü. Birden bitkin hissettim kendimi. Bir bardak su içtim. Dirseklerimi masaya dayayıp çenemi avcuma yasladım.


“İstersen Rüya’ya bir bak Ferzan.”


Takis haklıydı. Yemeğini bir tepsiye koyup Rüya’nın yanına gittim. Bu sefer kapısı kilitli değildi.



“Yemeyeceğim.”

“Lütfen, hatırım için. Bak buraya bırakıyorum. Yanına oturabilir miyim?”

“Babama gitmek istiyorum.”

“Okullar tatil olunca elbette gidersin Rüya. Şurada kaç ay kaldı.”

“Babam ne zaman gelecek?”

“Daha yeni geldi ya canım. İşleri var, yine gelir ama. Takis senin baban olmaya çalışmıyor Rüyacığım.”

“Ben babamla yaşamak istiyorum.”

“Baban sana bakamaz Rüya.”

“Artık Ayvalık’ta yaşamak istemiyorum.”

“Peki, bir düşünelim bunu. Şimdi yemeğini ye lütfen. Bak, ben çıkıyorum odandan.”

Annem mutfaktaydı. Takis’in yanına gittim.

“İstanbul’da babasıyla yaşamak istiyor. Yeni fikri bu.”

“Ne olacak peki?”

“Geçici olduğunu düşünüyorum. Rüya Çetin’le yaşayamaz.”

“Sanırım bir süre beni görmese iyi olacak.”

“Hayır, aksine. Alışsın sana. Alışmak zorunda. Ondan kaçarak bir şey elde edemeyiz, Takis.”

“Doğru.”

“Babasıyla yaşayamayacağını o da biliyor aslında. Çetin çok çalışıyor. Evde bile değil. Rüya bana çok kızgın. Babasına haksızlık yaptığımı düşünüyor ve seni hayatında koyacak bir yer bulamıyor.”

“Evet, haklısın. O yüzden diyorum, onu kendi haline bırakmamız gerekiyor.”

“Alışır. Kahveyi dışarıda içelim mi?”

Tam dışarıya çıkacaktık, Rüya içeriden bana seslendi. Beni yanına çağırıyordu. Gittim. “Öylesine çağırdım.” dedi.

“Rüyacığım, Takis’le biraz hava alacağız. İstersen sen de gel.”


Rüya biraz düşündükten sonra gelmeye karar verdi. Üçümüz çıkıp biraz yürüdük. Bir kafeye oturup salep söyledik. Takis ve ben sanki nefeslerimizi tutmuş, Rüya’nın ne diyeceğini bekliyorduk. Rüya hiç konuşmadı. Ben sessizliği bozmaya karar verdim. Rüya’yla Türkçe konuşuyor, sonra Takis’e tercüme ediyordum.



“Salebin hangi çiçekten yapıldığını biliyor musun canım?”

“Hayır anne.”

“Orkide.”


Bir süre konuşmadan saleplerimizi içtik. Sonra hepimiz birbirimize bakıp birer fincan daha içmek istediğimizi söyledik. Rüya kulağıma eğildi.


“Bizde mi kalacak?”

“Hayır canım. Otelde kalıyor.”


Sonra bir sırrı gizlemek ister gibi yüksek sesle konuşmaya başladı.


“Salep çok güzel, değil mi?”


Takis tedirgindi. Ona gülümseyerek her şeyin yolunda olduğunu anlatmaya çalışıyordum ama ne diyeceğini bilemiyordu. Derken korktuğum şey oldu.


“Babamla bir daha görüşmeyecek misin?”

“Olur mu öyle şey canım? Görüşeceğiz tabii ama en önemlisi senin görüşmen.”

“Yani sen pek görüşmeyeceksin?”

“Rüyacığım, aramızda senin bilmediğin şeyler oldu. Anlatamayacağım şeyler.”

“Ne oldu?”

“Yetişkinler arasında. Boş ver.”

“Bana hiçbir şey anlatmıyorsun. Babamı artık sevmiyorsun ve sizi öpüşürken gördüm.”


Bir an sessizlik oldu. Takis’e Rüya’nın söylediklerini tercüme etmiyordum.


“Rüyacığım, biliyorum canım. Peki, söyleyeyim. Baban bana tokat attı. Bu yüzden onu görmek istemiyorum. İşte öğrendin, tamam mı? Oldu mu? Ve evet, Takis benim sevgilim. Bizi görmüş olabilirsin. Ayrıca bunu söylediğin için çok cesur bir çocuksun.”


Rüya gözlerini kısmış bana bakıyordu. Telaşla salebini bitirdi.


“Ben eve dönmek istiyorum.”


Hemen kalktık. Yürüyorduk. Rüya elimi tuttu. Evin önüne geldiğimizde Takis bize veda edip kaldığı otele gitti. Rüya’nın ruh hali değişkendi. İçinde fırtınalar estiğini hissedebiliyordum. Onu anlamaya çalışıyordum.


“Yarın yine gelecek mi?”

“Kim?”

“O işte.”

“O kim, Rüya? Neden Takis’in ismini söylemiyorsun?”

“Takis işte. Gelecek mi?”

“Gelecek tabii. İzmir’den buraya bizi görmeye geldi.”

“Bizi değil, seni görmeye.”

“Hepimizi görmek için geliyor Rüyacığım. Seni de.”

“Ben ona ne diyeceğim? Neyim oluyor benim?”

“Sadece Takis diyebilirsin. Abi ya da amca demek zorunda değilsin. Böylesi onun hoşuna gider.”

“Hımm… Sanırım onu bir daha görmek istemiyorum. Gelmesin bir daha.”


Koşarak odasına gitti. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Tam her şey düzeldi derken Rüya yan çizmişti. Takis’i kabul etmesi hiç kolay olmayacaktı. Takis’i aradım ve bu gergin gece için özür diledim. Anlayışla karşıladı. Annem iyi geceler dileyip yattı. Anneannem çoktan uyumuştu. Ben de defterime birkaç şey karaladım. Uyumuşum.


Sabah Takis’ten mesaj vardı. Beni kahvaltıya çağırıyordu. Rüya uyuyordu. Anneme haber verip çıktım. Geçenlerde kahvaltısını çok sevdiğimiz mekana gittik.


“Rüya ne durumda, Ferzan?”

“Kötü. Kafası karışık.”

“Ne yapacağız?”

“Büyümesini bekleyeceğiz. Sen nasılsın? Çok gerildin mi dün gece?”

“Hayır, hayır. Sadece Rüya için üzüldüm.”

“Babasıyla mı yaşamalı acaba diye düşünmeye başladım.”

“Emin misin?”

“Hayır. Acaba daha mutlu olur mu?”

“Bence sana ihtiyacı var.”

“Evet, daha küçük. Bensiz yapamaz. Bir an aklıma geldi işte. Benim de kafam en az onunki kadar karışık.”

“Bu akşam benimle kalmak ister misin?”

“Harika olur. Yalnız eve uğrayıp birkaç eşya almam gerekiyor.”

“Tamam.”


Kahvaltımızı ediyorduk. Takis bana huzur veriyordu. Hayatımda olduğu için şükrettim. Ekmeğe uzanmıştım, elimi tuttu.


“Zor bir dönem geçiriyorsun. Umarım sana destek olabiliyorumdur.”

“Varlığın yetiyor, Takis.”


Telefonum çaldı. Annemdi arayan. Anneannem fenalaşmıştı. Takis’le hemen eve gittik. Anneannemi hastaneye götürdük. Mide kanaması geçiriyordu. Hastanede yatması gerekiyordu. Annemle Rüya da geldi. O gece annem anneannemin yanında kaldı. Biz eve döndük. Takis de oteline gitti. Hepimiz üzgündük.


Rüya benimle uyumak istedi. Pijamalarımızı giyip yatağa girdik.


“Anne, neneki çok mu hasta?”

“Evet, canım. Artık çok yaşlandı.”

“Anne, korkuyorum, aranın ışığını açabilir miyiz?”

“Aa, sen hiç korkmazdın?”

“Keşke babam da burada olsaydı.”

“O zaman korkmayacak mıydın?”

“Korkmazdım.”


Bir sonraki bölüm 25 Ocak Pazartesi...



Önceki bölümler...
























Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.