Hastanenin kapısından girerken canımı teslim etmek üzere gibi hissediyorum. Artık bu ağrıların sadece fiziksel değil benim için, duygusal olarak da kendimi fena halde hırpalamış durumdayım. Doktorun kapısına gittiğimizde, Serhat’ın elinden tutuyorum ve kendi gerçeğime dair çok fazla şeyi bir anda fark ediyorum. Ben bu hikâyeye kimselere çaktırmamaya çalışarak o kadar çok anlam yüklemişim ki kendim bile fark edince şaşırıyorum.


Doktorum karnımı açmamı istiyor. Açıyorum. Ve teşhisi koyuyor: OHSS!


O ne be? diyemeden azar işitiyorum. Evet, dünya tatlısı doktorum kaşını çatıp bana kızıyor. Bu zamana kadar neredeymişim? “Canım benim biraz psikolojim bozuldu da o yüzden şeyeedemedim” diyemiyorum. O da sağ olsun, çok üstelemiyor.


OHSS kesin nedeni bilinmeyen bir komplikasyonmuş. Yüksek miktarda hCG hormonunun damar içinden vücut boşluklarına sıvı kaçışına neden olması sonucu ortaya çıkıyormuş. Bu kaçak sıvılar yumurtalıkların ve karnın şişmesine neden oluyormuş. Çatlatma iğnesi vurulduktan yaklaşık bir hafta sonra başlıyormuş. Karın bölgesine dolan su şişkinlik, gaz sancısı, nefes darlığı ve ishale neden oluyormuş. Çok ileri vakalarda ölüme bile neden olabilirmiş. Ama ben iyi ki kendimi öldürene kadar beklememişim. Aferinmiş.


Ağzım açık olan biteni dinledikten sonra şimdi ne olacak diye sormayı akıl ediyorum. Ameliyathaneyi hazırlıyoruz deyip hemşireye bakıyor canım doktor. İleri seviyede şişkinliğim olduğu için ilaç, serum işe yaramazmış. O sıvıyı oradan çekeceklermiş, anesteziye gerek olmayacakmış.


Serhat’a bakıyorum, neden kimse hamile olma ihtimalim ve bu olacakların bebeğe zarar verme ihtimali üzerine düşünmüyor diye çok fena dertleniyorum. Belki de bu durum zaten bebek yok demektir ama kimse benimle konuşmuyordur diye düşünmeye başlıyorum. O esnada doktorum, “Merak etmeyin eğer hamileyseniz, bu yaptığımızın bebeğe hiçbir zararı yok diyor. Ohhhh, hamile olma ihtimalim devam ediyor.


Keşke tek derdim bu olmasa, keşke kendimi de biraz düşünsem. Düşünemiyorum. Sadece buna kitlenmiş gibiyim. O çok aklı başında Ilgın’ın yavaş yavaş beni terk ettiğini ve hamilelik obsesyonuna düşmüş bir Ilgın’ın içime çöreklendiğini düşünüp daha fena endişelere kapılıyorum. Ben endişelendikçe de her şey elime yüzüme bulaşıyor.


Yeniden o tuhaf ameliyat elbisesini giyip, o soğuk ameliyathaneye giriyorum. Sedyeye uzanıyorum ve düz yatarken ağrımın ne kadar şiddetli olduğunu fark ediyorum. Doktorum ve anestezi doktoru dışında bir de hemşire var. İşlemin nasıl yapılacağını dinlerken yeniden ağlamaya başlıyorum.


Önceki yazılar






















Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.