Kimseler duymasın, kimseler bilmesin…
Tüp bebek merkezinden çıkmadan önce kullandığımız bitkisel kürlerin işe yarayıp yaramadığını öğrenmek için yeniden spermiyogram yaptırmayı da ihmal etmiyoruz. Nasıl bir faydası var ve önümüze yeni bir kapı açabilir mi diye merak etmekten geri kalmıyoruz. Kalmıyorum. Serhat teslim olmuş durumda, yapalım gitsin istiyor.
Benim tarafımda işler çok başka yürüyor. Kendimi laboratuvar faresi gibi hissedeceğimi sanıyorum. Her gün karnımdan iğne vurulmak ve iki günde bir yumurtalıklarım ne durumda diye kontrol edilmek istemiyorum. İğne vurulmak istemediğimi söylemiş miydim? Ben iğneden çok korkuyorum! O kadar çok hormon alınca davul gibi olacağıma eminim, kilo almak istemiyorum. Anestezi alıp yumurta toplatmak fikri korkunç geliyor. Ve bu kadar uğraşıp didinip elim boş dönmekten de ödüm kopuyor. Yahu her şeyi bir kenara bırakalım, borçla çocuk mu yapılır?
Çanakkale’ye dönüyoruz, biz döndükten sonra da spermiyogram sonuçlarımız geliyor. Birkaç bin tane spermimiz var. Doktoru arıyorum, fikrini soracağım. Bu iyi haber diyor, en azından bu kadar çok morfolojik bozukluğu olan spermin arasından seçebileceğimiz birkaç sperm bulabileceğiz başka işlemlere gerek kalmayacak. Ben sadece sayıyla ilgilendiğim için fotoğrafın tamamından habersizim, spermler yavaş, çift başlı ve genel olarak farklı morfolojik bozukluklara sahipler. Yani ben kendi kendime hamile kalmayı başarsam bile şahane bir sonuç almayacağım. İkna oluyorum.
Bu arada bu tantanalardan ailelerimizin de haberi oluyor. Babam sakın denemeden bırakma diyerek söze başlıyor, ablam ben yeğenimin tohumuna para sayarım arkadaş diye eğleniyor ve yardım kapısı açıyor, kayınvalidem “Ay bizde genetik galiba” diyor. Fırat –Serhat’ın abisi- için ne kadar uğraştıklarından falan bahsediyor, lafı gelmeden neden bu konular aile içinde konuşulmuyor ya da lafı gelince neden saklanması gereken bir konu haline dönüşüyor?
“Kimseye söylemeyelim de Serhat üzülmesin” diye bir laf duyup deliriyorum. Neden Serhat’ı korumak gibi bir görev ediniyoruz ki suçunu mu örtüyoruz? Benim kocamın bu hikâyede nasıl bir suçu olabilir ki? Ve tüp bebek merkezinde benim sırtıma yüklenenlerle, toplumsal olarak Serhat’a yüklenenleri bir teraziye koyup kocama üzülmeye başlıyorum. Ama yemezler, onu bu çukura atmalarına müsaade etmeyeceğiz.
Arkadaşım Nedret’i arıyorum: Mayıs ayında müsait misin şekerim, tüp bebek yapmak için İstanbul’a geleceğiz, sende kalmak istiyorum.
Önceki yazılar
YORUMLAR