Saatler geçmiyor. Benim gözüm hep telefonda, haber bekliyorum. İkinci günün sabahında telefon çalıyor. Bir heyecanla açıyorum: Sekiz tane yumurta toplamışlar, altı tanesini döllemişler, üçü sağlıklı bir şekilde ilerlemiş. Yarın transfer için saat 14.00’da tüp bebek merkezinde olmamız gerekiyormuş.


Ohhhhh! Üç tane sağlıklı embriyomuz var. Bizi bekliyorlar. Bundan sonrası kısmet diyorum içimden. Elimizden geleni yaptık, ilaçlar iğneler, ameliyatlar, her şeyi layıkıyla yapmaya gayret ettik. Gerisi doğanın, bedenimin, birtakım mucizelerin ve olmazların, sabırların sebatların işi. Bekleyeceğiz ve göreceğiz.


Ertesi gün, transfer için hastaneye gidiyoruz. Duygu bizi kapıda karşılıyor. Allah herkese tüp bebek sürecinde bir doula nasip etsin çünkü Duygu olmasa asansör çağırmayı akıl edemeyecek kadar şapşal olmuş durumdayız. Bize bir oda verilecek, bekliyoruz. Oda numarasını öğrenince odayı buluyoruz, oda iki kişilik ve yanımızdaki yatağın üzerinde kırklarında bir kadın oturuyor. Selamlaşıyoruz. Emine Hanım 42 yaşında, yarışmaya Edirne’den katılıyor, yedinci denemesi. Ne olup biteceğine aşırı hâkim. Dört doktor üç merkez değiştirmiş, nerede kim nasıl bir protokolle çalışıyor hepsinden haberi var. Kocası yanında değil çünkü ne gerek var? Bu sefer olacak diyor, inşallah diyoruz. Kimseye söylememişler, herkes bir laf ediyormuş. Kimse onları anlamıyormuş. Bir ev parası yemişler, gerekirse beş ev parası daha yerlermiş.


Duygu bu hikâyenin beni derin bir endişeye sürüklediğini fark edip, koridorda ufak bir yürüyüş organize ediyor. Ama ne organizasyon! Elimizde su bardakları benim üstümde ameliyat elbisesi, üç kişi daracık koridorda volta atıyoruz. Ama bir sorun var; benim çişim geliyor!


Transfer için çok sıkışık olmam gerekiyormuş, tuvalete gitmeme izin yok. Neredeyse ağlayacak hale geldiğimde bir bardak kadar çiş yapmama müsaade ediliyor. Ben ağlanacak halime kahkahalarla gülme halindeyim. Mızıklaya mızıklaya bekliyorum, dayanamıyorum diye inlediğim bir noktada transfer için alınıyorum.


Anestezi yok, embriyo serum hortumuna benzer bir hortumla rahme yollanacak, kısa sürecek. Bir dokuz hücreli bir de on hücreli embriyom varmış, doktorumun ve laboratuvarın tercihi dokuz hücreli olan olmuş. Daha sağlıklı ve daha dirençli görünüyormuş.


Ben hemen olup bitsin istiyorum, çünkü altıma işememek için büyük efor sarf ediyorum. Derin bir nefes alıyorum ve embriyomuz rahmimde.


“Yirmi dakika kadar tuvalete gitmiyorsun ve yerinden kalkmıyorsun” deyip bir sedyeden başka bir sedyeye aktarılıyorum. Çok çişim olması kimsenin umurunda değil. Yirmiden geriye saymaya başlıyorum.


Önceki yazılar

















Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.