HTHAYAT
BİRKAÇ KELİME YAZARAK SİZE YARDIMCI OLABİLİRİZ
Artık 'travma' da bir tüketim nesnesi!
Giriş: 16 Aralık 2025, Salı 10:06
Güncelleme: 16 Aralık 2025, Salı 10:06

Travma konusunun artık tabu olmaktan çıkması, insanlık adına kuşkusuz büyük bir kazanım. 'Travmaya duyarlı' bir yaklaşımla büyütülen Alfa kuşağının, geleceğin toplumunu iyileştireceğini öngörmek de hayalcilik olmaz. Ancak bu popülarite, uzmanların dikkat çektiği ciddi bir sorunu da beraberinde getirdi: Travmanın içinin boşaltılarak pazarlanması.

Katherine Rowland’ın kaleme aldığı ve The Guardian’da yayımlanan makalede, sosyal medyada “travma” kelimesini içeren etiketlerin (hashtag) fazlaca revaçta olduğuna dikkat çekiliyor: “Günümüzde, her şeyin travma olduğu fikri etrafında koca bir endüstri oluştu. Bir zamanlar ruhun gerçek bir felaketle yüzleşmesi olarak anlaşılan travma, artık kişisel bir mülk gibi ele alınıyor: birey tarafından sahiplenilecek, anlatılacak ve yönetilecek bir şey.”

Bu "acı ekonomisi", Dr. Gabor Maté’nin canlı yayında Prens Harry'e teşhis koymasıyla zirveye ulaşan bir teşhis çılgınlığını da beraberinde getirdi. Sosyal medyada #TraumaTok etiketi altında yüz binlerce gönderi paylaşılıyor; "Mükemmeliyetçi misin? Bu senin travman!" gibi basit çıkarımlar algoritmalar tarafından ödüllendiriliyor. Bu durum, acının metalaştığı ve herkesin kendi travmasını bir marka gibi taşıdığı yeni bir kültürel kaymaya işaret ediyor.

Yayıncılık ve "iyileşme" endüstrisi de bu rüzgarı arkasına almış durumda. Kitapçılarda anksiyete ve travma üzerine binlerce kitap rafları doldururken, maddi durumu iyi olanlar için travma üzerine 6.200 dolarlık lüks gemi turları bile düzenleniyor. Eskiden şok edici, yıkıcı olaylar için kullanılan travma kavramı; artık erteleme huyundan ilişki sorunlarına, hatta çok uyumaya kadar gündelik hayatın her zorluğunun "sebebi" olarak sunuluyor.

Bu durum kavramın içini boşaltma riskini taşıyor. Psikiyatrist Arash Javanbakht’ın makalede vurguladığı gibi: "Eğer her şey travma ise, o zaman hiçbir şey travma değildir."

News Image
RUH

Bir travma tepkisi: Dalkavukluk

News Image
RUH

Travma mağduruna bu 5 şeyi söylemeyin!

“Travma kelimesi aşırı kapsayıcı şekilde kullanılıyor”

Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar, 2022’de yayımladığı bir makalesinde bu durumu eleştirerek şu ifadelere yer vermişti: “İlginç bir şekilde ‘travmanın’ aşırı kullanımının sosyal medyada sık kullanımına şahit olsam da terapi odasındaki deneyimlerim bundan oldukça farklı. Pek çok danışan, başlarına gelen zorlayıcı şeyleri adlandırmakta güçlük yaşar ve ‘Aslında o kadar kötü değildi’ gibi şeyler söyler. Mesela, sosyal kaygı gerçekten de bir travmanın yansıması olabilir ya da tehlikeli bir dünyayla karşı karşıya kalındığında öğrenilmiş olan bir tepki de olabilir.”

Sayar, bu durumu tanımlamak için "Traumabait" (Travma yemi) kavramını kullanıyor. Travmanın piyasa değeri olduğunu düşünenler tarafından kavramın aşırı kapsayıcı kullanıldığını belirten Sayar, bunun yanlış teşhislere yol açabileceği konusunda uyarıyor. Örneğin, otizmli bir bireyin yaşadığı "duyusal bunalma" (sensory overload) gibi durumlar, yanlışlıkla bir travma tepkisi sanılabiliyor. Bu da kişilerin ihtiyaç duyduğu gerçek tedaviden uzaklaşmasına ve kaynakların yanlış yönlendirilmesine neden olabiliyor.

Gerçek travmalar ve bilimsel çözümler

Popüler kültürde travma kavramı sıradanlaşırken, bilim dünyası gerçek ve yıkıcı travmaların (doğal afetler, şiddet vb.) tedavisi için kanıta dayalı yöntemlerin önemini vurgulamaya devam ediyor.

Afet ve Risk Dergisi'nde Temmuz 2025'te yayımlanan güncel bir araştırma, Türkiye'deki depremler sonrası gelişen Travma Sonrası Stres Bozukluğu'na (TSSB) yönelik müdahaleleri mercek altına aldı. Araştırma bulgularına göre, deprem gibi kitlesel yıkımların ardından gelişen ruhsal sorunların çözümünde sosyal medyadaki "farkındalık" akımları değil; Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR) gibi yapılandırılmış, bilimsel yöntemler etkili oluyor. Çalışma, travma sonrası iyileşmede rastgele tavsiyelerin ötesine geçilerek, doğru zamanda yapılan profesyonel müdahalenin semptomları azaltmada kilit rol oynadığını gösteriyor.

Benzer bir ciddiyet, aile içi şiddet mağdurları için de geçerli. Yalova Sosyal Bilimler Dergisi'nde yayımlanan "Ev İçi Şiddet Mağduru Kadınlarda Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Depresyon" başlıklı makale, bu alandaki "gerçek" travma üzerine kapsamlı bulgular ortaya koyuyor. Araştırma, şiddete maruz kalan kadınlarda TSSB ve depresyonun eş zamanlı görülme oranlarının oldukça yüksek olduğunu vurguluyor. Özellikle şiddetin süresi ve türü (fiziksel, cinsel, psikolojik) arttıkça, travmanın yarattığı ruhsal hasarın derinleştiği belirtiliyor. Bu veriler, travma kavramının "hoşnutsuzluk" ile karıştırılmaması gereken, ciddi klinik sonuçları olan bir durum olduğunu hatırlatıyor.

Acıya karşı sandığımızdan daha dayanıklıyız

Yaşadığımız her kötü olay bizi hasta edebilir mi? The Guardian makalesinde görüşlerine yer verilen uzmanlar, insan direncinin gücüne de dikkat çekiyor.

Wayne State Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Stres, Travma ve Anksiyete Araştırma Kliniği Direktörü Javanbakht'a göre, Amerikalıların çoğunluğu hayatlarının bir döneminde psikiyatrinin travma tanımına giren (saldırı, soygun, tecavüz, ciddi kazalar vb.) bir olay yaşıyor. Ancak bu yaygın maruziyete rağmen, bu olaylar kalıcı bir hasara dönüşmüyor. Amerikan yetişkinleri arasında yaşam boyu TSSB görülme oranı %7'nin hemen altında seyrediyor. Javanbakht, savaş bölgeleri gibi aşırı durumlar haricinde, ortalama bir popülasyonda travmanın her zaman "kırılmak" anlamına gelmediğini vurguluyor.

Benzer bir örnek 11 Eylül saldırıları sonrasında da yaşandı. Columbia Üniversitesi'nden Klinik Psikolog George Bonanno'nun aktardığına göre, saldırılardan sonra New York'ta büyük bir psikolojik yıkım bekleniyordu. FEMA (Federal Acil Durum Yönetimi Kurumu), kriz danışmanlığı için 150 milyon dolardan fazla kaynak ayırdı. Ancak beklenen o devasa yardım talebi dalgası asla gelmedi. Bonanno, "Neredeyse hiç kimse bu yardımı istemedi," diyerek bu örneğin, insanın kendi kendini iyileştirme kapasitesini (resilience) nasıl hafife aldığımızın ve TSSB riskini nasıl abarttığımızın en net kanıtı olduğunu belirtiyor.

Kaynaklar: Katherine Rowland. "‘They’re selling everything as trauma’: how our emotional pain became a product". Şuradan alındı: https://www.theguardian.com/us-news/ng-interactive/2025/dec/14/trauma-mental-health. (14.12.2025).

Dilek Anşin, Hicran Eker, Gizem Gülden. "Ev İçi Şiddet Mağduru Kadınlarda Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve Depresyon: Belirti Sıklığı ve Risk Faktörleri Üzerine Bir Gözden Geçirme". Şuradan alındı: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4643759. (27.10.2025).

Begüm Açık, Merve Demir, Sevim Adalı, Cennet Şafak Öztürk. "Türkiye'de Deprem Sonrası Gelişen Travma Sonrası Stres Bozukluğuna Yönelik Psikolojik Müdahaleler: Bir Sistematik Derleme". Şuradan alındı: https://dergipark.org.tr/tr/pub/afet/issue/93949/1422407. (31.07.2025).

Paylaş:
brush-black

Yorumlar