"Yaratıcı dans özelinde kimseyi taklit etmeniz ya da birine benzemeniz gerekmiyor; tam da bu yüzden yaratıcı dans otantik benlik gelişimine hizmet ediyor."
Niceliksel verilerin ötesine geçerek; bize biraz kendinizden ve hayallerinizden bahsetmenizi istesem; neler söyleriniz?
Merhaba ben Lerna; dansçı, eğitimci ve yazarım. Kendime bir tür çevirmen de diyebilirim; öğrenme materyallerini dansa dönüştüren bir çevirmen, dansla kavramsal öğrenme, yaratıcılık ve sosyal duygusal gelişim üzerine eğitim programları tasarlayıp, uygulayan biriyim.
Yaratıcı dans dediğimizde özel bir kitleye hitap ediyormuş gibi düşünülebiliyor. Sanki genel olarak dans için de geçerli bu düşünce. Kitabınızda "dansın gündelikleşmesinden" bahsederken, şu satırlara yer veriyorsunuz:
"Dans sanatı ile ilgisi olmayan bir insanın, bir işçinin, bir ev kadınının, köy meydanında oynayan çocukların rahatlamak, eğlenmek, oynamak, güçlenmek, esnemek, bedenlerini uyandırmak ve hem kendilerinin hem de yaşamın kaynağına yeniden bağlanmak ya da sosyalleşmek için dans etmeyi seçebilmesi anlamına gelir."
Sizce bu mümkün mü? Yaratıcı dans herkese ulaşabilir mi?
Kesinlikle herkese ulaşabilir ve ulaşmalı da. Hem sağlık hem yaratıcılık gelişimi, yaşam kalitesinin artması için. Bu devlet politikaları ile mümkün olabilir. Onun dışında bireysel ve kolektif çabalar nereye kadar ulaşırsa, o kadar mümkün.
Maalesef bu alanda toplumsal bilinç ve farkındalık yaratmak da biz dansçı ve eğitmenlere düşüyor uzun süredir, bu konuda yapısal bir desteğimiz yok.
Bütüncül bakış açısı günümüzde birçok alan için uygulanmaya başlandı. Yaratıcı dansa bütüncül bakış açısından kısaca bahsedebilir misiniz?
Öncelikle yaratıcı dansı bütüncül eğitim bakış açısına dahil etmekten bahsetmeliyim. Dans, hareket ve devinim her yaştan bireyin beyin gelişimi ve duyusal farkındalığını geliştirmeye hizmet için çok değerli bir öğrenme kaynağı. Üstelik yaratıcı dans özelinde kimseyi taklit etmeniz ya da birine benzemeniz gerekmiyor; tam da bu yüzden yaratıcı dans otantik benlik gelişimine hizmet ediyor. Bu bağlamda yaratıcı dans çalışmalarına sanat üretimi, eğitim, sağlık ekseninde bütüncül yaklaşırsak en yüksek faydayı elde edebiliriz.
Kitabınızda da bahsi geçtiği üzere; çağlar boyu kültürün ve tarihin bize öğrettiği hareket biçimleri, yaşadığımız deneyimlerin bedenimizde bıraktığı izler, doğadan kopuk yaşam biçimimiz, bedenimize yabancılaşmamıza neden olan mekanlar ve çok daha fazlası…
Sizce kendi hareket dilimizi yeniden nasıl yaratabiliriz?
Her sabah uyandığımızda bedenimizin nasıl hissettiğini ve neye ihtiyacı olduğunu fark ederek, evde-belki çocuklarımız ile- kendimiz için dans etmeye başlayarak, ilgimizi çeken dans videolarını izleyerek ya da doğaçlama ve yaratıcı dansın pratik edildiği kurslara yazılarak. Bazen de oturduğumuz yerde bedenimizin iç hareketliliğini fark ederek, bedenimizde küçük hareketlenmelere izin vererek.
Kitabınızda yaratıcı dans eğitmenlerine dair sunduğunuz bilgiler aslında insana dair özlemini duyduğumuz şeyler. Ancak bu niteliklere sahip olan eğitmen sayısı çok sınırlı ve bu eğitmenlere ulaşabilmek çoğunluk için söz konusu değil.
Peki, biz bireysel olarak neler yapabiliriz?
Olabildiğince alternatif pedagojiler, düşünürler, sanatçılar ve üretimler ile bağ kurmak, okumak, araştırmak, ekolojik perspektiflerde ve uygulamalarda, eleştirel düşüncede gelişmek, sömürgeci olmayan eğitim anlayışlarını öğrenmek.
Beden yüzyıllardır susturuldu. Ve hepimiz bunun gölgesini taşıyoruz. Kendimde ve birçok yetişkinde gözlemlediğim şey; dansa çoğu zaman utanç duygusunun da eşlik ediyor olması. Kültürel kodlar, çocuklukta bedene dair duyduğumuz eleştiriler, bedenimizin hafızası... Kısacası bedenimizle bağımız kopuk. Bize ait olmayan bu tarihsel utancı hareketlerimizden nasıl ayıklayabiliriz?
Değişim ilk adımda farkında olmakla başlar; bedenlerimize yüklenen bu utancın bizim olmadığını hatırlamak, bu duygudan özgürleşmemizi destekleyecek küçük adımlar atmak; belki bir cümle, belki küçük bir dans, belki yakın arkadaşlar arasında paylaşımlar ile ilerlemek. Bedenimizin toprağımız olduğunu hatırlamak, onu bize yaptığı tüm hizmetler için onurlandırmak, ona gerekli özeni ve bakımı vermek, neşeyi, hazzı, yası kısaca tüm duyguları dansla yaşamaya izin verebilmek, bunlar için suçluluk hissetmemek, çünkü biz bedeniz, doğamız bu.
Halay, oryantal, bale, salsa... Bu danslara yüklenen kültürel, sınıfsal ve toplumsal anlamlar beden algımızı nasıl şekillendiriyor sizce?
Dans içinden doğduğu kültürün aynasıdır; bunu tango, hip hop ve yukarıda saydığınız tüm dans türleri için söyleyebiliriz. Bu bağlamda bir dans türüne göre ideal olan beden formu, bir başkası için geçerli olmayabilir. Bu danslardan sadece biri yerine birkaçını öğrenmek tek bir ülkede yaşamak yerine farklı ülkelere, kültürlere, varoluş hallerine temas etmektir.
Bazı insanlar doğuştan dansa daha yatkındır diyebilir miyiz? Mizaç, uygun çevre, özgürlük, tekrar gibi faktörler üzerine neler söylemek istersiniz?
Her insan dans edebilir, kimi kinestetik öğrenme ve ifadeye daha yatkındır. Durum her ne olursa olsun dans, doğru eğitmen ve teşvik edici bir öğrenme çevresi ile rahatlıkla öğrenilebilir; burada çevreden kastım aile, sosyal ortam ve okul ortamıdır. Öğrenci merkezli öğrenme sistemi ile dans mutlu bir sosyal pratik ya da seçilirse ömürlük bir mesleğe dönüşebilir. Dans, düzenli pratik ile gelişen bir disiplindir, bedeninize verdiğiniz emek size güçlü kaslar, esneklik, ruhsal doyum olarak geri döner ancak kimse desteklenmediği, adaletsiz uygulamalara maruz kaldığı, aşağılandığı bir alanda eğitim almak istemez. Bu bağlamda da dans eğitimi alanında da eski model otoriter eğitim sistemleri artık günümüz ihtiyaçlarına hizmet etmemektedir.
Çocukların dansı kendi yaşamlarının doğal bir parçası olarak korumaları için yetişkinler olarak neler yapabiliriz? Her çocuğun kendi ritmini, beden ifadesini ve hareket dilini koruyarak; dansı yaşam boyu sürdürülebilir kılmasını sağlamanın yolları nelerdir?
Bolca birlikte dans etmek, gittiğiniz gezi ve etkinlik alanlarında bedenle keşfi desteleyecek oyunlara, bir eğlence, bir keşif alanı aracı da olan dansa izin vermek; mesela ormanda, denizde, parkta, ağaçlar arasında dans etmek ve bu esnada ortamı dans ya da bedenin ayıp, çirkin vb olduğuna dair olumsuz yargıdan arındırmak.
Kitabınızda dans ve zanaat arasındaki ilişkiye de değiniyorsunuz. Günlük hayatta yaptığımız küçük el becerileri- çiçek budamak, seramik yoğurmak, hamur açmak, bir şeyi tamir etmek- bedenimizin hareket dilini nasıl dönüştürür sizce?
Günlük hayatta yaptığımız aktivitelerin çeşitliliği oranında beden hareketlerimiz çeşitlenir; her farklı bedensel eylem beynimizde farklı noktaları uyarır, yeni sinir ağları oluşur, bu da bizim bütünsel sağlığımıza hizmet eder, her anlamda yaşlanmayı geciktirir, bizi sürekli sağlıklı ve zinde tutar.
Yüzyıllardır zihin ve ruh öne çıkarılırken bedenin bilgeliği unutuldu. Bugün kendi bedenimizi yeniden duyabilmek için hangi hareketlerden, hangi ritimlerden başlayabiliriz?
Temelde duyumsanarak, rahat bir akışa kendini bırakarak ve otomatiğe bağlanmadan yapılan her hareket, doğaçlama ve yaratıcı dans çalışması bizi yeniden bedenimize ve otantik benliğimize bağlar. Dışarıdan birinin gösterdiği hareket yerine sevdiğimiz bir müzikle kendimizi harekete bıraktığımızda parmak izimiz kadar eşsiz dansımız ile buluşabiliriz. Bu pratiğin bir doğru ya da yanlış hareketi, bir formülü yoktur. Ancak, rehber olarak egzersiz önerileri vardır ki; bunlar kitabımda bulunabilir.
Kitabınızda yaratıcı dansa dair bahsi geçen eğitim anlayışının eğitim sisteminin bütününe yayıldığını düşünmek; şimdilik bir hayal gibi. Mevcut eğitim sistemine maruz kalan bir çocuk, bedeniyle yeniden nasıl bağ kurabilir?
Aileler bu konuda neler yapabilirler?
Bedene asırlardır yüklenen olumsuz kalıplar aile içi iletişim ve davranış biçimlerinden ayıklanmalı, aynı şekilde her bir ferdin sağlıklı beden sınırlarını çizmesine, buna saygı duyulmasına da alan tanınmalı. Ancak ondan sonra bedenimizle güvenli bir ilişki kurabiliriz. Bu temel olduktan sonra çocukla birlikte dans etmek, oyun oynamak, dans kurslarına yazılmak faydalı olabilir, beden farkındalığı için.
Bu röportaja hangi müziğin eşlik etmesini isterdiniz?
Je’tinvoque – Ensemble Contraste
Röportaj: Sinem Uslu
Haberin fotoğrafı: Umut Kaçar