HTHAYAT
BİRKAÇ KELİME YAZARAK SİZE YARDIMCI OLABİLİRİZ

Son yıllarda duyduğumuz/okuduğumuz haberler hatta çevremizde bizzat şahit olduğumuz bazı olaylar, tüm dünyada insanların topyekün bir cinnet halinde olduğunu düşünmemize neden oluyor. İnsanların vicdan sınırlarını bu denli ezip geçiyor olduğu, genel kabul gören minimum toplum ahlakı standartlarının neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir dünyada iç dengeyi ve ruh sağlığını koruyarak yaşamaya devam etmek büyük çaba gerektiriyor.

Gördükleri, duydukları ve belki de yaşadıkları karşısında ruh sağlığını koruyabilenlerin bu gücü nereden bulduğunu düşünecek olursak, en güçlü kaynağın çok derinlerde olduğunu görebiliriz. Söz konusu derinlik, herkesin kendi eşsiz kapasitesini ve bunu kullanarak yaşamını anlamlı kıldığı faaliyetleri bulduğu bölgededir. İşte tam da bu derinlik, duyduğumuzda veya gördüğümüzde aklımızın/yüreğimizin almadığı eylemlerin aktörlerinin ulaşamadığı derinliktir.

Bu konuyu biraz daha ayrıntılı açıklamamız gerektiğini düşünüyorum çünkü sınırları zorlayan insanların bu derinlikle ne zaman bağlarının koptuğunu bilmemiz, dengemizi ve kendi bağlarımızı korumakta bize yardımcı olacaktır. Öncelikle şunu belirteyim; sağlıklı bir aklın anlayamayacağı veya makul bir vicdana sığmayacak birçok davranışın öznesi, dünyaya bu potansiyelle gelmez. Öyle bir yaşam senaryosunun başrolüne seçilirler ki, o hikayenin bir yerinde az önce bahsettiğimiz derinliklere ulaşma şansları hiç kalmaz. Yaşamlarının ya en başında ya da belli bir döneminde maruz kaldıkları koşullar, onları faklı bir yaşama ve hayatta kalma stratejisine yönledirir. Sağlıklı, sevgi dolu, gelişmeye olanak tanıyan ortamlarda büyüme şansı olan insanlar, eninde sonunda kendi içlerindeki potansiyeli keşfederler ve bu potansiyeli uygulamaya geçirdikçe yaşamları anlam kazanır. Anlam bir yaşam sürme duygusu, tıpkı çok sevdiğiniz bir yemeği tadına vararak, acele etmeden yemeye ve bunu istediğiniz zaman tekrarlayabileceğinizi bilmeye benzer. Bu bir doygunluk – tokluk – memnuniyet – güven hissidir. Bu noktaya ulaşamayanlar panik halinde bir arayış içinde olur, ne yese ne içse içindeki açlık/susuzluk dinmez, adeta içlerindeki dev bir boşluğu bir türlü dolduramazlar...

Bu umutsuz arayışla geçen yaşamlarda, anlık olarak üst düzey tatmin hissedilen ancak uzun vadede büyük zararlar getirecek davranışlar sıklıkla görülür. Bunlara örnek olarak aşırı yemek yeme, uyuşturucu madde kullanımı, çeşitli bağımlılıklar, aynı anda birçok kişi ile flirt etme veya birlikte olma, suç teşkil edecek eylemlere yatkınlık, vb. gösterilebilir. Bütün bunlar hissedilen boşluğu doldurmak şöyle dursun, zaman geçtikçe daha da büyütür. Oysa insan yaşamında böyle bir boşluğu doldurabilecek tek bir şey vardır: Kendi varlığını, çevresine de huzur ve tatmin duygusu yayabilecek biçimde değerlendirmek... Güçlü yönlerini, becerilerini, yeteneklerini, kendine özgü yaşam kaynaklarını kullanarak yarattığı değerlerin, öncelikle kendisine sonra da suyun üzerindeki halkalar gibi büyüyerek birçok insana/canlıya fayda ve iyilik getirdiğini deneyimlemek, yaşamın anlamını bulduğumuz anlardır. Bu anların sürekliliği; insanı dengesiz ruh hallerinden, sonu gelmeyen arayışlardan ve adeta içerden diken gibi batan boşluklardan korur.

Sonuç olarak tüm dünyada gözlemlediğimiz yıkıcı ve acı veren gelişmelerin, birçok insanın yaşamın anlamından çok boşluğunu deneyimliyor olmasına bağlayabiliriz. Düşünme, anlamlandırma ve iradesini kullanma özelliği ile insan, birçok canlıdan çok farklı bir derinliğe sahiptir ve bu derinlikle bağlantısı koparsa, içinde oluşan boşluğun yarattığı açlık onu çok tehlikeli yollara savurabilir. Herkese doğuştan sahip olduğu bu derinlik potansiyelini özgürce, güvenle keşfedeceği ve uygulamaya geçirebileceği bir yaşam diliyorum...

Paylaş:
brush-black

Yorumlar