Annenin psikolojik durumu, çocuğu doğrudan etkiliyor. Annenin içinde bulunduğu aile sistemi, annenin iyi oluş halini doğrudan etkiliyor. Anneler için fedakarlık ön plana çıkarılsa da yorgun, sağlığı kötüye giden, kendine alan bulamayan anneler çocuklara da iyi gelmiyor. "Mutlu anne, mutlu bebek" ve "Mutlu çocuk, mutlu aile" ifadelerini hatırlayarak Psikolog ve Aile Danışmanı Şeyla İbrahimoğlu Delen'e sorularımızı yönelttik. Kendisi, Anneler Günü öncesinde en az konuşulan kavramlardan biri olan anne psikolojisi konusunda sorularımızı yanıtladı.
Anneler pandemi döneminde artık epey yorgun. “Yorgun anne sendromu” diye tanımlanmış bir rahatsızlık var mıdır? Yorgunluğu nasıl tanımlamak gerekir?
Annelik tüm zamanların en güzel fakat bir o kadar da zorlayıcı rollerinden biridir. COVID-19 nedeniyle, dünya genelinde anneler kendi annelerimizin karşılaşmadığı zorluklarla karşı karşıya. Kendi sosyal faaliyetlerine pandemi sebebiyle zaten ara vermiş durumda olan anneler sosyal hayata sınırlı şekilde katılabilme, çocuk bakımı, ev sorumlulukları ve evden çalışma gibi durumlar arasında sıkışıp kalmış durumda. Anneler bir de üstüne üstlük evde çocuğun eğitimle ilgili görevlerini; canlı ders saatlerini/şifrelerini/ödevlerin takibini/anlaşılmayan derslerin anlatımını üstleniyor... Çocukların bu dönem yaşadığı sosyal temas eksikliği/eve kapanmış olma halleri yüzünden de sürekli etkinlik üretmek, çocuğun psikolojisinin eski hayattan daha yoğun olan zorlanmalarının regülasyonu ile de ilgilenmek durumundalar. Ve gün geçtikçe daha da gergin bir hal alan mali gerçekle de karşı karşıyalar.
Bu durumların tamamı hele ki pandemi öncesi itibariyle anne-baba arası rol esnekliği bulunmayan aile sistemlerinde, kadınların ruh sağlığı açısından oldukça olumsuz etkilediğini gösteren bir tablo çiziyor. O halde, yakın zamanda yapılan bir yayın öncesi araştırmanın anneler arasında şaşırtıcı psikolojik sıkıntı oranlarından bahsetmesi şaşırtıcı değildir; araştırmaya çeşitli ülkelerden katılan 5-8 yaş arası çocukların annelerinin yaklaşık % 44'ünde klinik olarak ilgili depresif belirtiler bildirilmiştir.
Pandemi döneminde "Karantina Yorgunluğu", "Zoom Yorgunluğu" gibi kavramlar da literatürde yerini almış durumda, çiftler, ebeveynler, öğrenciler, her yaş grubu hem kendi özelinde hem de toplum olarak ayrıca bir tükenmişlik ile karşı karşıyayız.
Bebek bakımında anne psikolojisi lohusalıktan itibaren öne çıkmaya başlıyor. Pandemi koşulları da lohusalık şartlarını epey zorluyor. Hamileler ve yeni anneler hem hastalık kapma korkusu hem de yalnızlık yaşıyor. Annelerin psikolojisi nasıl gözetilebilir?
"Anne iyi olacak ki çocuk iyi olsun.", "Oksijen maskesini önce kendimize sonra çocuğuma takıyoruz." Bu iki cümle çocuklarla çalışan bir uzman olarak sıklıkla kullandığım iki önemli noktayı çok güzel özetliyor. Çok ağır ama önemli gerçekler. Bir anne için çocuğunun iyi olmasının, annenin iyi olmasına bağlı olduğunun farkında olan bir anne için çok zor. Kötü olmaya, güçsüz olmaya, durmaya sanki hak yok. Biraz yorulsa, dursa, düşse çocuğun da düştüğünü görmek... Burada anneliğe verilecek hem fiziki hem de manevi destek oldukça önemli. Annenin annelik dışındaki kişisel ve toplumsal rollerine yatırım yapabilmesi, kendisini iyi hissetmesini sağlayan ne varsa o kaynakları toplayabilmesi hem annenin psikolojisini aslında doğal olarak çocuğun ve babanın; ailenin psikolojisini olumlu yönde etkileyecek en önemli noktalar. Kısacası annenin iyi hissetme hali için sosyal imkanların elden geldiğince arttırılması, annenin kendine zaman ayırabilmesi için desteklenmesi, çift ilişkisine özellikle baba tarafından sıkı sıkıya özenle yatırım yapılması elzemdir.
"Kendi öz bakımına önem vermek önemli"
Bebeğiyle bağ kuramayan anneler de söz konusu oluyor. Pandemi koşulları da ekleniyor olabilir, ne dersiniz? “Bebeğime alışamadım. Bebeğimle bağ kuramıyorum” diyen anneler için, anne özelinde neler tavsiye edilebilir?
Anne-çocuk arasındaki güvenli bağlanmanın ne kadar önemli olduğunu uzmanlar, meslektaşlarım sıklıkla anlatır. Evet, anne çocuk arasındaki bağ çok özel, çok kıymetli. Güvenli bağlanma, ebeveynlerin içgüdüsel olarak bebeğe bakım vermesini, ihtiyaçlarını gidermesini ve güvenli bir ortam sunmasını sağlar. Bebekle bir bağ kurulamadığında ise; bir şeylerin yolunda gitmediğini hisseden anne kendini suçlayabilir, hatta belki kötü bir anne olduğunu düşünebilir. Anneler bu durumda yargılanmak, eleştirilmekten çekindiği için paylaşırken, destek isterken bile zorlanabilirler. Bebek ile bağ kurmada mutlak bir doğru yoktur, mükemmel ebeveyn diye bir şey de yoktur.
Ebeveynlerin 1/5'i doğumdan hemen sonra yeni doğan bebeklerine bağlılık hissetmeyebilir. Bu güçlü ve şefkatli bağı hissetmeden haftalar veya aylar geçebilir. Buraları fark etmek, bu süreci başka annelerin de yaşayabildiğini bilmek, önce kendi öz bakımına önem verebilmek, kendine şefkat gösterebilmek ve bu süreci daha olumlu şekilde yönetebilmek çok önemli.
Bebeğin dünyaya gelişiyle artık geri dönüşü olmayan bir rol ve sorumluluğun üstlenilmiş olması bir yandan çok önemli bir ruhsal zorlanmadır. Dünyanın en güzel ama en zor rolüne pandemi döneminde alışmaya çalışmak büyük bir mücadele. Çünkü kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan kaynaklarımıza pandemi döneminde erişimimiz oldukça kısıtlı. Bizi günlük hayatta sakinleştiren, keyiflendiren, hayatımıza renk katmamızı sağlayan; yürüyüş, alışveriş, arkadaşlarla yemek, kafede oturmak, spora gitmek, tatile çıkmak, sinemeya-konsere gitmek… Hiçbiri yok… Annenin kendini iyi hissetmesi gerekir ki bir ikinciye, yani çocuğuna iyi gelebilsin. Dolayısıyla kontrolde olan ne varsa o kaynakları arttırmak, fiziki ve manevi desteği sunarak önce annenin kendi iyi hissedişini güçlendirmek gerekiyor.
Annenin iyilik hali gözetildikten sonra bebekle olan bağda ufak adımlarla, dokunuşlarla, her gün biraz daha ilerlediğini hissederek gelişim gösterebilirler. Annenin bebeğe keyifle dokunması, şarkı söylemesi, bebeği beslemek, bezini değiştirmek, uyuması için sallamak vb. bunların hepsi bağ kurma örnekleridir, anne çocuk arasındaki bağa destek olur.
Bu en önemli aşama tamamlandıktan sonra neler yapılabileceğine bakacak olursak; anneler bir veya iki beslenme zamanını televizyon, telefon gibi tüm ilgi odaklarını bir kenara bırakarak sadece beslemeye odaklandığı zamanlar olarak düzenleyebilir. Göz teması kurmak bebeğe hissedilen sevgiyi aktarmanın en doğal yoludur; fiziksel temaslı oyunlar, bol bol öpücük, sarılma, bebek masajı, birlikte gülümsemek; yani şefkatli temas burada çok önemli. Bu zamanlar, anne gergin hissetmediğinde, sakin olduğunda bağlanma ilişkisine güç katar. Fakat bunları yapmak için annenin kendini zorlamaması önemli.
"İlişkinin iyiliğini gözetmek ebeveyn sorumluluklarından biridir"
Hamilelikte ve doğumda eşin desteği ne kadar önemlidir? Kendisi de zorlanan bir baba eşine nasıl destek olabilir?
Annenin çocuktaki anlamı bu kadar yoğunken; babanın da annenin iyiliğini gözetmesi gerek. Kadınların %75’inin lohusa depresyonu yaşarken, girmeyenlerin neden girmediğine dair yapılan araştırmada çıkan sonuç babaları gösteriyor. O annelerin eşleri anneye bakım verenler. Bebeğe değil. Bir bebek olarak dünyaya depresyondaki bir anne ile başlamak ya da başlamamak bu kadar basit.
Annelerin "Çocuğuma benden başkası yeterince iyi bakamaz" içgüdüsü ile hareket ettiği de oluyor, burada babalara alan açmak çok önemli diye düşünüyorum. Ev ve çocukla ilgili bazı sorumlulukları adil bir şekilde bölüşmek burada yapılabilecek en önemli şeylerden bir tanesi. Anne-baba olarak ayrıca zaman geçirebilmek yine çok kıymetli, bunun için sosyal çevreden destek alınmasını sıklıkla öneriyorum. Büyük ebeveyn desteği, bakıcı veya haftalık birkaç saat destek olacak oyun ablaları ya da benzer yaşta çocuğu olan aile dostları ile dönüşümlü çocuk bakımı paylaşımı... "Anne-baba arasındaki ebeveyn ilişkisi" dediğimiz kavram çocuğun ihtiyacı olan en önemli noktaların başında geliyor. Çiftlerin bu dönemde birbirlerine olan sevgileri, saygıları, geçirdiği kısa ama kaliteli zaman geçirebilmek çok önemli. Ve elbette anne-baba olarak değil kendisi olarak hissettiği zamanlara yapılacak yatırımlar. Annenın kendisini iyi hissettiren şeylere vakit ayırması nasıl önemliyse aynı şey bir baba için de önemlidir. Bunlara dikkat etmek gerekiyorsa profesyonel destek almak lazım. Özetle bir psikolog olarak kesin bir dille söyleyebilirim ki; evdeki ufaklığın şimdiki psikolojisinden, gelişimine, karakterine, tercihlerine, gelecekteki haline kadar her şeyinde ebeveynlerin nasıl hissettiğinin çok büyük etkisi var. Çocuğumuzun psikolojik sağlığı için önce kendimizin ve eşimizle olan ilişkimizin iyiliğini gözetmek için ne gerekiyorsa yapmak bir ebeveynin en önemli sorumluluklarındandır…
Depresif annenin çocuğu annenin bu durumundan nasıl etkilenir?
Bebek gelişiminde çevresindeki yetişkinlerin sağlıklı ilişkileri önemlidir. Depresyonda ortaya çıkan mutsuzluk, hayattan zevk alamama, isteksizlik gibi duygular anne ile bebek arasındaki bağı etkileyebilir. Anne bebek arasındaki güvenli ve sağlıklı bağ, annenin bebeğinin farkında olması, bebeğin ihtiyaç ve isteklerinin belirtileri olan davranış ve sesleri bir iletişim aracı olarak algılayabilmesi ve bu belirtilere uygun ve devamlı yanıt verebilmesi demektir. Dolayısıyla annenin depresyonu; anne ve bebeğin duygusal durumunu etkileyerek, en çok bu ilişki üzerinden bebeğe yansır. Araştırmalara göre depresyondaki annelerin bebeklerinin az hareket ettikleri, yeterince göz teması kuramadıkları, az ses çıkardıkları ve gergin, huysuz oldukları görülmüştür. Annenin bebeğe bakım verecek motivasyonunun bulunmaması, bebeğin ihtiyaçlarına cevap verememesi, aralarındaki güvenli bağlanmada eksiklikler doğurabilir. Bu da çocuğun en temel ihtiyaçlarından birinin karşılanamaması, dünyaya karşı bakışının ağır aksak ilerlemesi anlamına gelir. Özellikle çocukken dünyaya ebeveynlerimizin gözlükleri ile bakarız. Ve bu gözlük karanlıksa; kendine yardım becerisi bir yetişkinden çok daha güçsüz olan çocuk için zorlu bir mücadeledir.
Psikolog ve Aile Danışmanı Şeyla İbrahimoğlu Delen, yeni doğum yapan annelerden anneanne-babaannelere kadar her yaştan anne ve aileleri için tavsiyelerine devam ediyor...
Aile düzenini korumak annenin görevi midir? Aile sistemi için neler söylemek gerekir?
Aile düzenini korumak sadece annenin görevi değildir. Aile kavramı TDK'da "Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik" olarak ifade edilir. Aile düzenini korumak aile bireylerinin başta anne babanın ortak görevidir. Buradaki aile sistemi içerisinde annelere yüklenen yüksek görevlerin çok büyük haksızlıklar içerdiği kanaatindeyim. Topluma katılımda eşit rollere nasıl sahipsek, aile içi rol dağılımında da aynı adaleti sağlamamız sağlıklı aile düzeni ve sağlıklı bireysel gelişim için çok önemli. İhtiyaç duyulan yol ne ise baba tarafından da muhakkak onun uygulanması, ev içi düzenin hem anne hem de baba tarafından aynı sorumlulukla karşılanması ve bunun da lütuf değil olması gereken olarak algılanması gerekiyor.
Annelerin iş yükleri arttı. Hem aile büyüklerinin ve ebeveynlerin sağlığı hem de çocukların sağlığı ile eğitimi bir arada önem kazandı. Annelerin ruh sağlığı uzun vadede nasıl korunabilir?
Ebeveynlerin kendi fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarına odaklanabilmeleri bu noktada çok önemli. Çocuk harici yapmaktan keyif aldıkları bazı rutinleri, aktiviteleri devam ettirebilmeleri veya daha az ama en azından yapabilecek kadar zaman ve alan oluşturabilmeleri, burada babaların ve ebeveyn yakınlarının da anne babalara bu noktada destek olmalarını tavsiye edebilirim.
"Kendimize toleransı en çok hak ettiğimiz günlerdeyiz"
Esnekliğe mi ihtiyaç var?
Hem de çok! Tüm dünya olarak öngörülemez yaşam değişikliklerine maruz kaldığımız olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Ve birçok faktör psikolojimize zorlu sınavlar verdiriyor. Başta fiziksel sağlığımız ile ilgili büyük bir tehdit, sevdiklerimizin sağlığına dair endişeler, hayatımıza neşe ve keyif katan pek çok aktiviteye ulaşımın engellenmesi, sosyal temas yoksunluğu, değişen iş ve aile düzenine uyum, ebeveynlik rollerinin taşınamaz ağırlığa çıkışı, ekonomik zorlanmalar ve hepsi ile birlikte normal hayata ne zaman döneceğimize dair çok büyük bir belirsizlik hakim. Hayattan beklentilerimizi bu kadar düşük seviyeye getirdiğimiz bir dönemde kendimizden beklentilerimizi azaltmak da çok normal değil mi? Kendimize toleransı en çok hak ettiğimiz günlerdeyiz! Bırakalım ev tertemiz olmasın, bırakalım akşam yemeğinde çok çeşit olmasın, bırakalım o kitap bugün okunmasın, o mail biraz geç atılsın, canımız istemiyorsa kalkmayı biraz daha izleyelim o diziyi. Bu esneklik çok basit geliyor olmalı kulağa fakat kendimize bu izni vermek bizi zorluyor. Bu izne odaklanmak, önce kendimize iyi bakmamız sorumluluğunu almak adına önemli bir adım olur.
Annelik torun sahibi olunca da devam ediyor hatta perçinleniyor. Çocuklarından uzak kalan anneanneler, babaanneler için neler söylemeli? Yaşam tecrübesi dayanıklılığı arttırır mı?
Pandeminin sesini çok duyamadığımız mağdurları yaşlılarımız oldular. Hem onları hayata bağlayan sevdiklerinden uzakta, hem de sağlık tehdidini en yoğun yaşayarak geçirilen koca bir yılın ardından, onların belki de en çok zorlananlar olduğunu söyleyebiliriz. Hayat tatminlerini torunlarının sevgisi beslerken bundan yoksun kalmak o kalplere çokça hüzün getirdi elbette. Ancak hayat tecrübesi, daha doğrusu zorlu yaşam olayları tecrübesi onların bizden daha sakin ve daha az kaygılı idare etmeleri konusunda avantajı oldu diyebiliriz. Günlük 15 dk bile olsa çocukları ve torunlarıyla görüntülü konuşmanın anneanne ve dedelerimize çok iyi geldiğini söyleyebiliriz. Onların gününe neşe ve anlam katmak, zorlanmalarında güç bulmalarına oldukça iyi geliyor. Çocuklarla birlikte büyükebeveynlere kartlar hazırlamak, yemek pişirip göndermek, bol bol görüntülü konuşmak anneanne ve dedelerimiz için epey fark yaratacaktır. Dilerim ki bu günleri en kısa zamanda atlatalım, güneşli günler yakınımızda olsun.
Röportaj: Senem Tahmaz
YORUMLAR