Görevler ve suçluluk hissi

Sabah mutfaktan gelen tıkırtılarla uyanıyorum. Asım uyanmış, kahvaltılıkları çıkarıyor, boncuk kızım şarkı mırıldanıyor. Bir on dakika daha veriyorum kendime. Sıcacık yatakta bir on dakika daha… Ama yok, bir huzursuzluk kaplıyor içimi. Kültür Ana konuşuyor içimde sinsi sinsi. Kalkmış ve kahvaltıyı hazırlıyor olmam gerekirdi şimdi. Keyifle kalamıyorum o tatlı uykuda bir on dakika daha. Gizli bir telaşla kalkıyorum ve mutfağa yollanıyorum.


Akşam yemek yap(a)madığım için dışarıdan bir şeyler söylüyorum ama lokmaların arasında o gün neden yemek yapmadığımı anlatıyorum. Yorgunluğumun bir açıklaması olmalı çünkü. Neden ki? Suçlu muyum?


Eşim atleti kalmayınca atıverir hemen beyazları makinaya. Aha! İşte yine aynı huzursuzluk kapımda! Bu sefer minnetle birbirine karıştı üstelik. Neden? Evdeki her şeyden ben mi sorumluyum?


Kolektif bir yaşantımız var bizim; işlerin paylaşıldığı, herkesin bir diğerine yer açtığı, önceliklerine saygı duyarak, uzlaşarak sorumlulukları paylaştığı. Yapılacak ne varsa müsait olanın kendiliğinden yaptığı…


Ancak uzun bir süre alışamadım bu duruma ben, hatta hala mahcup hissediyorum bazen. Asım ne zaman süpürgeyi açsa, misafire çay doldursa, sen otur diyerek servis yapmaya başlasa ya da bulaşıkları yıkasa içimde ya minnet yükseliyor ya mahcubiyet. Eve geldiğinde ev dağınıksa, o gün öğlen uyumuşsam mesela ya da nette takılıyorsam o anda… Hemen toparlanmaya zorluyor beni kafamda bir ses, bir dürtü; utançtan, suçluluktan, çocukluğumdan ve bu kültürde kadın olmaktan beslenen. Onu duyuyorum ama dinlemiyorum. Ben bu yersiz huzursuzluğu, suçluluğu tanıyorum; çevremdeki bütün kadınlardan ama en çok annemden.


Bununla da kalmıyor, çat kapı biri gelse eve laf arasına dağınıklığın mazeretlerini sıkıştırmak isterken buluyorum kendimi. Bir hazırlığım yoksa alelacele “eksiğimi” tamamlamaya çalışıyorum. Oysaki ben hizmete değil, samimiyete ve sohbete inanıyorum; yeri geliyor bir mısır patlatıveriyorum çayın yanına ve unutuveriyorum konuşmaktan boşalan bardaklara çay koymayı sohbet anında. Herkes evi gibi biliyor evimi, dolduruveriyor elindekini.


Bunca farkındalığa rağmen susmuyor Kültür Ana zihnimde. Eşim soruyor bana minnet hissiyle yaklaşarak kızımıza nasıl model oluyorsun, nasıl bir mesaj veriyorsun diye…


Haklı.


Yine de seyahate çıkarken annemin evi neden temizlediğini anlayabiliyorum şimdi: Bizden önceki jenerasyonun "Başımıza bir şey gelirse evimizi dağınık bulmasınlar” söylemi komik olduğu kadar gizli bir hayat memat meselesi. Çat kapı misafirden, komşunun beş dakikalık gelişlerinden çekinip evi düzenli tutmaya çalışmak da aynı sebepten aslında. Hem de saçını bu düzen uğruna süpürge etmek ve çocuklarınla gerilmek pahasına. Bu utanç duygusu kuvvetli… Çünkü bu en güçlü, en insani ihtiyacımızla ilgili; “kabul".


Bir kız çocuğu olarak kabul görmenin şartları bunlar. Şaşılacak şey! Sihir gibi… Temizlik ve yemek yapıyorsan şahanesin! Ve ne kadar iyi yapıyorsan o kadar şahanesin! Üzerine okul, çocuk ve kariyeri de eklersen en şahanesin! Olur da görevlerin aksamaya başlarsa… Sıkışıyorsun işte böyle arada. Kimse bir şey demese bile, kültür ana susmuyor içinde.


Seni besleyen büyüten bir şeyi öncelersen suçlu hissediyorsun, yetersiz olduğunu düşünmeyi kendine hobi ediniyorsun. Bütün övgüler anneliğine, düzenine, yemeklerine olunca… Ne zaman açlığını, ne zaman ruhunu doyurmak için yemek yaptığını bilemez oluyorsun.


Kültür her iki cinse de görevler yüklüyor; sorumluluk almıyoruz, sorumluluk veriyor bize kabul görmenin karşılığında. Hepsi birer yüke dönüşüyor zamanla, kamburumuz oluyor, ömrümüzden, huzurumuzdan, ilişkilerimizden çalıyor. Sıkışıyor, beklentilerimizle kendimizi dolduruyor, öfkeleniyor ve utanç korkusuyla yaşıyoruz.


Bütün bunları fark ettikçe daha çok sarılıyorum inşasına giriştiğim kolektif yaşama.

Ve merak ediyorum…


Hepimizin kabul gördüğünü hissederek, yaşama ortak olarak, kendiliğinden ve içten sorumluluk alarak, uzlaşarak, onu besleyen büyüten şey her ne ise oradan da katkı koyarak yaşadığı bir dünya nasıl bir yer olurdu acaba?


Oranın çocuklar kimlere dönüşürdü?


Ve “görevlerimize” utancı ve suçluluğu katık etmiş bizler nasıl hissederdik orada?

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir ne güzel yazmışsınız:)
    CEVAPLA
  • Misafir Ah ne kadar da haklisiniz
    CEVAPLA
  • Misafir Kız çocuğunu tamamen kendi hayatından vaz geçecek kadar şartlı yetiştirmenin sonucu sizin kendinizi suçlu görme duygusu hissetmeniz herhangi bir şeyi eksik yaptığınızda ne yazıkki kadin kendi için değil hep başkalarına hizmet ediyor ne iyi densin diye bu suçluluktan kurtulmak elinizde
    CEVAPLA
  • Misafir Bence annelerimizden bize kalan güzel bir miras allah babaya nafakayi yüklerken anneye de en güzel şekilde annelik yapmayı ogutluyor bu demek değil ki erkekler is yapmaz kendi sokugunu diken bir peygamberin ummetiyiz yeterli roller degismesin
    CEVAPLA
  • Misafir O kültür ana yok mu o kültür ana...Çöreklenmiş yüreğimize beynimize rahat bırakmaz. Erken emekli olmuştum. Biraz geç kalkabilirim derdim. Yok efendim çocuğum bu saatlerde okulda çalışırken ben nasıl yatarım...Hastalıklı nir durum aslında ama böyleyiz.
    CEVAPLA
  • Misafir Gerçeklere parmak basmışsınız teşekkürler
    CEVAPLA
  • Misafir Fazlasıyla kendimi buldum yazdıklarınızda!....
    CEVAPLA
  • Misafir Harika bir yazi olmus.
    CEVAPLA
  • Misafir Ama bunu bize erkekler yapmiyor ne yazikki..yine biz kadinlar baska kadinlara yapiyoruz.. Ay canim nolacak biz yabancimiyiz deniyor iki dk sonra muhabbet kendine ovguye seni yermeye donuyir. Ben biraktim artik bu isleri yetebildifim kadar yetiyirum hayattaki tek derdim cicuklarima yetmek kocamla key
    CEVAPLA
  • Misafir cok dogru
    CEVAPLA
  • Misafir cok dogru biz bu kukturu dini inanc olarak algiladik butun ev isi yemek vesaireliri yaptigin halde yine takdir edilmiyordu sen kadinsin yapmaya mecbursun yapmayinca evde kiyamet kopacak mecbur kaliyorsun yapmaya nasil degistirebiliriz zooorŕ
    CEVAPLA
  • Misafir Çok güzel dile getirmişsiniz, hepimizin yerine hemde....
    CEVAPLA
  • Misafir Kayinvalidem " benim gelin pek iş bilmez ama çok iyi insan " der. Kultur anayi susturunca da insanlar siz de ovecek bir sey buluyor inanin...
    CEVAPLA
  • Misafir Çok doğru tespitler. Eminim rahat ederdik. İsteklerimize beğenilerimize göre yapardık çoğu şeyi, zorunluluk olmadan. Zorunluluk olmayınca yapılan hiçbirşey külfet gelmiyor insana. Rahat ederdik, rahat ruhları olan, gerilmeyen kasılmayan kadınlar olurduk ki o safhayı kaçırdık gibi geliyor bana.
    CEVAPLA
  • Misafir Ve bu kültür ananin sesiyle de kizinin içine kültür ana yerleştirme cabasi
    CEVAPLA
  • Misafir Teşekkür ederim duygularımızı dile getirip yazdığınızicin kendimi bunu yazının içinde bulmak banada iyi geldi
    CEVAPLA
  • Misafir Merak etmeyin tam istediğiniz gibi bir kadın nesli geliyor. Kendini hiçbirseyden sorumlu hissetmeyen..
    CEVAPLA
  • Misafir Kadınlarımızï anlatan cok güzel bir yazı olmuş. Kadınların ortak sorunu bu bence her türlü ev işine kendilerini mecbur hissetmek.oysaki o evde eşle ortak bir yaşam kurulmuş her türlü işi birlikte yada musait olanın yapması kadar doğal bir şey varmı.
    CEVAPLA
  • Misafir Sadece ben böyle hissediyorum çok rahatım galiba diye düşünürken bu yazı çooook güzel geldi bana.....
    CEVAPLA
  • Misafir Kendimi buldum yazıda. İki minik çocukla hicbirseye yetemedigimi görünce herşeyin üstüme üstüme geldiği oluyor. Al sana mutsuz olacak bir sebep daha.
    CEVAPLA
  • Misafir İçimizdeki o kültür ana hiç susmuyor sürekli bizi yönetiyor kutlarım sizi biz kadınları bize anlattığınız için
    CEVAPLA
  • Misafir Ayrıca evi yardımcı çağırdığımızda eve çeki düzen verilr türk kadını bu kültürde
    CEVAPLA
  • Misafir Nasılda ben bu yazılan, nasılda taaa içimden
    CEVAPLA
  • Misafir Kalemine yüreğine sağlık Sedacım duygularimıza tercüman oldun herşey aynen dediğin gibi oluyor
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.