Kanseri nasıl yendim? - 1. Bölüm
Geçtiğimiz hafta, sizlerle lösemi teşhisini aldığım günü paylaşmıştım. Çok içten, çok güzel tebrik mesajları ve dilekler aldım, ne kadar teşekkür etsem az. İçimden gelen kelimelerin bir tanesi bile içinizi ısıtabiliyorsa, bundan daha mutlu olamam diye düşünüyorum. Bugün de teşhisten sonra neler oldu, benzer süreçlerden geçen arkadaşlarımız, dostlarımız neler yapabilirler, biraz bu konuda sohbet etmek istiyorum.
Hastane odasını dekore edebilirsiniz
Hocam teşhisimi bana anlattıktan hemen sonra, 30 gün boyunca hastanede kalacağımı, o gün beni molasız, bir hafta sürecek bir kemoterapiye başlatacaklarını söyledi. İnanın, nasıl oldu bilemiyorum ama ben hastalığı da, süreci de çok çabuk kabullendim. Belki de dediğim gibi, sonunda ne sorunum olduğunu öğrenmek beni rahatlatmıştı. Hayatımdaki her soruna, “Bir sorun varsa, bir çözüm de vardır” düşüncesi ile yaklaşırım, bence burada da otomatik olarak bu düşüncem devreye girdi. İşte o anda, yatağında yattığım hastane odasına baktım, yabancı, steril, bomboş bembeyaz duvarlar, duvarda sadece bir saat var, bir de bir çiçek resmi, onun dışında karşımda bir televizyon, bir koltuk, yaşanmışlık yada ruha dair hiçbir şey yok ve ben 30 gün boyunca o odada olacağım. Hastanedeki o ilk anımda, yanımda en yakın arkadaşlarım ve ailem vardı. Herkese evlerinden getirmelerini istediğim şeyleri söyledim, aile fotoğraflarımızın olduğu büyük çerçeve, Fethi’yle fotoğraflarımızın olduğu kartonet, gökkuşağı bayrağı, kitaplar, oyunlar... Ve oda, eşyalarım gelince gerçekten benim oldu, ben oldu, kendimi daha rahat hissetmeye başladım. Odanın bana ait olduğunu hissetmem, mücadele etmemi kolaylaştırdı.
Hastanedeki ekiple ilişkileriniz
Toplamda 3 ay hastanede kaldım, nakil sonrası da bir yıldan uzunca bir süre evde dinlendim ve tedavi gördüm, sürekli kontroller için hastaneye gidip geldim. Çok uzun bir süre, enfeksiyon riskinden dolayı çekirdek ailem dışında kimseyle görüşemedim. Böyle bir durumda, hastanedeki doktor ve hemşireler sizin aileniz gibi oluyor. Özellikle de hemşireler... Hastaneye ilk yattığım gün, hemşirelerden biri kanımı almak için damarımı bulmaya çalışıyordu, damarlarım çok zor bulunduğu için yanındakine dönüp “Bununla işimiz zor, daha ilk günden damarı bulamadık” dedi. Ben de hemşireye adını ve kaç yaşında olduğunu sordum. “Bak, ben senin ablan sayılırım, senden en az 15 yaş büyüğüm, az önce hoca, bana lösemi olduğumu söyledi, en az 30 gün burada sizinle olacağımı anlattı. Sence ben, senin bana bu söylediğini duyunca kendimi nasıl hissetmiş olabilirim?” diye sordum. Çoğu hemşire gerçekten çok genç, bir taraftan okullarına devam ederken bir taraftan çalışanlar da var. Biliyorum, o sırada sakin kalıp bunları söyleyebilmek kolay değil ama bazı sağlık çalışanları, bazı hasta ve hasta yakınlarından ve ekip yöneticilerinden daha iyisini görmemiş ya da öğrenmemiş. O yüzden, bu süreçte onlara güleryüzle davranmak, aile olabilmek, pek çok şeyin daha hafif geçmesini sağlayabilir.
Dışarıdaki hayatı paylaşmaya devam
Hastayken, tabii ki çok büyük bir şey atlattığımın farkındaydım, ama bir taraftan da ben sadece “hasta Deniz” değildim. Hayatım ve ben, lösemiden ibaret değildi. Adım, lösemi Deniz, bana yönetilen bakışlar hüzünlü, gelen mesajlar sadece “geçmiş olsun”dan ibaret olmamalıydı. Evet, o dönemki Deniz lösemiydi, ama aynı zamanda takip ettiği bir dizi vardı, iyi bir sırdaştı, arkadaşının tatilde ne yaptığını merak ediyordu, kahve içmeyi çok seviyordu, içtendi, çok acıktığında huysuzlaşıyordu, sukulent ve kaktüs yetiştirmekten çok keyif alıyordu... Beni tanımlayan o kadar çok kelime var ki, o yüzden arkadaşlarımdan da konuştuğumuz tek konunun sadece hastalığım olmamasını rica ettim, ben hastanedeyken onların da hayatlarında neler olduğunu anlatmalarını, bana bol bol fotoğraf yollamalarını istedim. Bu, hastalığı inkar etmek değil, yaşamın başka alanlarından da kopuk yaşamamam için içimde oluşan bir ihtiyaçtı. Bu, yaşananlara, hayatıma gelmiş bir darbe olarak değil, gelip geçecek bir süreç olarak bakmak ve o şekilde de davranmak, o günü tamamlayabilmem ve bir sonraki güne başlayabilmem için enerjimi bulabilmemi sağladı. Daha önce masanın karşı tarafında oturan biri olarak, ben de yakınlarımın ve arkadaşlarımın bu durumda ellerinin ayaklarının dolaştığını ve neler yapmaları gerektiğini bilmediklerinin farkındayım, bu yüzden hasta yakınlarının bu durumlarda neler yapabileceğini ayrıca bir yazımda uzun uzun anlatmayı düşünüyorum.
Oyun oynayabilirsiniz
Yaşım belli olacak, herhalde şimdiki çocukların haberi bile yoktur ama adam asmaca, isim-şehir, aklınıza gelebilecek her oyunu oynadık. Origami mi istersiniz, oyun hamuru mu, pişti mi? Liste uzayıp gider. Hastanede zaman o kadar yavaş geçiyor ki anlatamam, bir de tabii hastanenin belli rutinleri var; öğün saatleri, vitallerinizin ölçüldüğü saatler, ilaç saatleriniz, her sabah 5’te alınan kan örnekleri... Sürekli, 7-24 damardan kemoterapi yada başka ilaçlar almak durumundasınız. O yüzden, oyunlar, bütün bu olan bitenin içinde aklımı çok güzel dağıttı. Ayrıca ister istemez, sürekli ilaç aldığım için dikkat eksikliği yaşayabiliyordum, oyunun dikkatimi verme, düşünme ve hafızamı kullanmama katkısı da çok iyi hissettirmişti.
Hastalığınızı internette araştırırken
Google’da, özellikle Türkçe aratma yaptığınızda çok olumsuz örnekler karşınıza çıkıyor. Biz, biraz toplum olarak melankoliyi, arabeski sevdiğimiz için internette de böyle örneklere daha çok rastlıyorsunuz. Ayrıca her hastanın geçmişi, teşhisi, o andaki durumu, tedavi protokolü de farklı olacağı için internetteki bilgiler kafa karışıklığı yaratabilir. Her konuda hastanedeki ekipten bilgi almanız daha doğru. Doktorunuzdan kaynak isteyebilirsiniz, pek çok hastanenin bu konularda formları oluyor, onlardan yararlanabilirsiniz. Elinizdeki en iyi kaynaklardan ilki, doktorunuz.
Tetkik sonuçlarınız ve ilaçlarınız
Tedavimin bir parçası olarak kardeşimden kök hücre nakli oldum. Nakil sonrası hastanede beklerken, genelde hastaların veya hasta yakınlarının birbiriyle aldıkları ilaçları ve değerlerini karşılaştırdığını görüyorum. Doktor size ne olup ne bittiğini, nasıl bir plan izleyeceğini, sizin sürecin neresinde olduğunuzu söylemeden önce sonuçlarınızı karşılaştırırsanız, “Bu değerim düşmüş, şu yükselmiş, bak yanımdaki bu ilacı almıyormuş” diye kendinizi üzülebilirsiniz.
Gelecek hafta önerilerimle sizinle olmaya devam edeceğim.
Sevgilerimle, mutlu haftalar
YORUMLAR