Doğa yavaş yavaş Akrep sezonuna geçiyor. Akrep arketipi, insan ruhunun en derin, dönüştürücü enerjilerini sembolize eden bir psikolojik imgedir. Bu arketip, yüzeyde görünmeyen güçleri, bastırılmış tutkuları ve “ölüm-geri dönüşüm” döngüsünü temsil eder. Akrep hem savunmacı hem de saldırgan bir simgedir, pimi çekilmiş bir güç gibi gerektiğinde öldüren ama aynı zamanda sınır koyan, alanını koruyan bir simge…
Jungcu terminolojide akrep arketipi gölgeyle, ölüm içgüdüsüyle (thanatos) ve dönüşüm imgesiyle yakın ilişkilidir; bireyin bilinçdışı materyalini çözerek bilinçle bütünleşme sürecini simgeler bir yandan. Arketipin duygusal tonu genellikle yoğunluk, kıskançlık ve çekim arasında geçiş yapar; kontrol isteği ile teslimiyet arzusu arasında gidip gelir.
Yine simgesel olarak akrebin kuyruğundaki zehir, tahrip edici görünmesine karşın simyasal olarak arınma ve yeniden biçimlenmenin aracı olarak okunabilir: nihayetinde önce çözülme gerekir ki yeniden bileşme mümkün olsun…
Madde ve mana alemine her zaman paralel bakmak gerekir. Aradaki ilişki sembolbilimde “arbitrary” yani keyfi değildir. Doğadaki akrep mesela bu mistik yükü besleyen somut bir referanstır bizim için ve dikkatli gözlemlendiğinde onun biyolojisi, davranışları ve doğadaki stratejileri arketipin anlam dünyasının sağlamasını yapar adeta.
Anatomik doğalarına baktığımızda akrepler eklem bacaklılar sınıfından avcı ve korunmacı doğada hayvanlar... Savunma ve avlanma aletleri olan Pincerleri (etimolojik olarak pençe-penç ile ilintili) ve kuyruktaki iğneleri akrep figürünün hem yakalama/çözümleme hem de öldürme/ayrıştırma işlevlerini bize somutlaştırır. Bu da arketipsel okumada iki farklı stratejinin varlığına işaret eder.
Akrepler zor koşullara son derece dayanıklıdır; uzun süre aç kalabilirler, düşük metabolizmaları vardır ve çevresel stresi tolere etme yetenekleri yüksektir. Ayrıca dişi akrebin yavrularını sırnaştırarak taşıması gibi bakım davranışları da arketipin yalnızca yıkım değil aynı zamanda koruma ve neslin sürdürülmesi boyutunu da gösterir…
Psikolojik ve arketipsel boyutta akrebin karşılığı ise bireysel yaşamda şu şekilde görünür: Öncelikle gölge materyali çağırır... Reddedilmiş, utanılan ya da baskılanmış dürtüler; öfke, kıskançlık, cinsel tutku, intikam fantezileri, kontrol etme arzusu vb. olabilir. Akrep arketipi işte bu içeriği yok saymak yerine onu aktive eder, yoğunlaştırır ve çatışmanın bir şekilde patlak vermesini sağlar ki dönüşüm mümkün olsun. Kişide arketipsel akrep enerjisi hâkimse ilişkiler genellikle sınırların keskin olduğu, kıskançlık ve sahiplenmenin belirgin olduğu, samimiyetin ya çok yoğun ya da yok denecek kadar çekingen yaşandığı bir dinamik sunar. Bu enerji yaratıcı da olabilir: Edebiyatta, sanatta veya terapi sürecinde bastırılmış içeriğin çıkışa zorlanmasıyla derin, orijinal üretimler de ortaya çıkabilir. Bununla birlikte gölge yönüyle yıkıcı açılımları da vardır..manipülasyon, kontrolcü davranışlar, intikam döngüleri ki bunlar da her burçta/arketipte olduğu gibi akrep arketipinin negatif kutbunu temsil eder.
Terapötik açıdan akrep arketipiyle çalışmak, gölgeyle doğrudan teması, sınırların bilinçli yeniden biçimlendirilmesini ve dönüşümün güvenli bir zemin içinde desteklenmesini gerektirir. Jungcu analizde bu süreç inisiyasyon gibidir: Önce nigredo (çürüme/karanlık), ardından albedo (aydınlanma), en sonunda rubedo (bütünleşme). Pratik olarak bu; dürtülerin farkına varma, projeksiyonları geri alma, öfke ve arzu ifadelerini güvenli biçimlerde dönüştürme ve kayıplarla yüzleşme kapasitesinin geliştirilmesini kapsar.
En nihayetinde, akrep arketipi hem tehdit eden hem öğreten bir figürdür: sınırı, ölümcüllüğü ve dönüşüm kapasitesini temsil eder. Doğadaki somut akrep bu temaları davranışsal özellikleriyle desteklerken; psikolojik arketipsel karşılığı bireyin gölgesiyle, tutkularıyla ve yeniden doğma süreçleriyle ilişki kurma biçimini anlatır. Bu arketipte olgunlaşmak, zehrin hangi koşullarda, hangi niyetle ve hangi sınırlar içinde kullanılacağını öğrenmektir yani dönüşümü ve de gücü yöneten bir ustalığa erişmektir.
YORUMLAR