‘Bir semt üzerinden dünya anlatılıyor’


Balat’ta yan sokakta çocuklar top oynuyor, teyzeler çarşaf silkeleyip karşı komşusuyla sohbet ederken, diğer sokakta bir telaş var. Elinde kostümleri olan bir kız “Yetiştim!” diye bağırarak önümden geçiyor, karavanlardan yıldız isimler çıkıyor... Balat’ta yönetmenin “Kestik!” deyişi çınladığında mahalleli de kendini kaptırıyor, her ne yapıyorsa durup sahnenin çekilmesini bekliyor. Çocuklardan biri yanımızdan geçerken “Abla burası Balat değil, Çukur” deyip kıkırdıyor. Sonra da Rıza Kocaoğlu’na yanaşıp sarılıyor. Mahalle dizi setine dönüşmemiş, aksine set mahalleye dahil olmuş! Show TV’de Pazartesi başlayacak, kötülerin dünyasında ayyuka çıkma hikâyesini ele alan Çukur’un 5 kilit adamıyla buluştuk. Onlar dizinin ana karakterlerine yol gösteren ve hatta olayların çözülmesini sağlayan karakterler. Diziyi ve karakterlerini Öner Erkan, Rıza Kocaoğlu, Erkan Kolçak Köstendil, Nebil Sayın ve Kubilay Aka’dan dinledik.


Rıza Kocaoğlu / Aliço


‘Kendimi denemek hoşuma gidiyor’

İdris’in sokaktaki gözü kulağı. Çöp toplayarak geçimini sağlıyor. Daha iyi şartlara sahip olabilirken kendisi bu hayatı seçmiş. Sürprizli bir karakter.


Çukur kafanızda nasıl bir imgeleme karşılık geliyor?

Çok güzel soruymuş. Hep bir umudun olduğu, herkesin çıkmak için çabaladığı bir kuyu gibi. Herkesin bir şekilde yırtmak istediği bir semt. Ama bir semt üzerinden dünya anlatılıyor.


Sizi senaryoya çeken ne oldu?

Çok iyi kurulmuş bir dramatik kurgu yapısı var. Çok gerçek karakterlerden oluşan dramatik kurgusu çok sağlam. Genel olarak.


Kosovalı’nın sağ kolusunuz. Kesal’la tekrar rol almak nasıl?

Daha önce de çalıştım çok güzel onunla bir projede yer almak. Oynarken çok huzurlu ve paylaşımcı, set aralarında çok şey öğreniyoruz, dolu dolu geçiyor.


Fark ettiğim bir şey var; genelde rollerinizde gizemlilik oluyor. Fark ettiniz mi?

Ben uç noktalarda olmayı seviyorum. Sadece durup konuşan ve çatışmaları olmayan karakterlerden kaçınıyorum. Kendimi denemek ve test etmek hoşuma gidiyor. Dezavantajı stres, şu an röportajda yaşadığım gibi.



Karakterinizi senaryodan bağımsız geçmişini hayal ettiğiniz olur mu?

Tabii ki. Buna ciddi anlamda çalışıyorum. Tiyatro sahnesinde bu konuda bol bol çalışma yaptık. Oradan bulduklarımızı yönetmenimizle paylaştık. Katabildiklerimizi karakterimize katmaya çalışıyoruz.




Öner Erkan / Selim Koçovalı


‘Karavan sohbetlerimiz ayrıca bir tefrika olarak yayınlanır’

İdris’in üçüncü oğlu, Yamaç’ın ise en küçük ağabeyi. Ailenin eğlence sektöründeki işlerini yönetmesine rağmen babasının değerlerinin hiçbirini benimsemediği için onun gözünde bir hayal kırıklığından öteye geçemez.


Çukur kelimesi aklınıza neler getiriyor?

Çukur kelimesine Hint dilinde bir hece daha eklenince şükür kelimesine çok benziyor. Aslında kelimelerin böyle sihirleri vardır. Mesela bir bardak suya metal ve pastoral senfoni dinlettiğiniz zaman farklı moleküller oluşuyormuş ya... Ondan çukur kelimesi de büyülü bir kelime. Yine de Türkçe’de anlamı negatif. Seyirci beğenirse bizim için olmuş olacak, o ayrı!


Babanız rolünde Ercan Kesal var. Onunla rol almak nasıl?

Çok güzel. Sahneler de, set arkası sohbet de. Derin bir sohbeti olan eğlenceli bir insan. Karavan sohbetlerimiz ayrıca bir tefrika olarak yayınlanır diye umuyorum. Ercan Kesal'laoynaması da izlemesi de zevkli.


Söz ettiğiniz sohbetler doğaçlamalarınıza yansıyor mu?

Henüz o kadar teşviki mesaimiz olmadı. Ama ileriki zamanlarda illa olacaktır çünkü baba oğlu oynuyoruz. Mesela biz birbirimize yaklaştıkça, dizide karakterler uzaklaşabilir. Bilemiyoruz.


Karakteriniz lüks düşkünüymüş. Sizce?

Evet, biraz görgüsüz sanki.


Peki karakterinizle uyuşan noktalar olabilir mi?

Bilemiyorum.


Karakterlerin hepsi racon kesiyor. Size de yansıdı mı?

Dizinin atmosferinde racon var. Karakterim de nasibini alıyor ama diğerlerinin yanında zayıf halka, biraz eğreti duruyor.





Kubilay Aka / Celasun


‘Çukur’da da yaşasak biz burada mutluyuz’

Çukur’un dışına hiç çıkmamış, yakışıklı ve öfkeli bir delikanlı. Gençliği ve toyluğu ile öfkesi birleşince yanlış yollara sapar. Düzene karşı olan Celasun, asi davranışlarıyla hayatını zora sokar.


Herkese soruyorum, Çukur deyince aklınıza neler geliyor?

Çukur deyince aklıma kutsal bir yer geliyor. Büyük bir mahalleli var, aslında dizinin başrolünde çukur var. Hepimiz aslında çukura çalışıyoruz. Çukurun düzenli gitmesi için her şey, o yüzden kutsal bir şey gibi geliyor bana.


Ya kişisel olarak?

Benim karakterimin doğup büyüdüğü ve hiç çıkmadığı bir yer burası. Benim için çukur, ev.


Bana gelen bir tanıtım metninde sizin için yakışıklı, öfkeli ve düzen karşıtı diyordu. Karakteriniz bu sıfatları tam olarak karşılıyor mu?

Evet. Estağfurullah. Ben düzen karşıtı değilimdir. Bir şeyin düzeni ya vardır ya yoktur. Ya da bir şeyin düzenini kendimiz kurmak zorundayız. Çakıştığı tek nokta o.


Kendinden neler kattınız o karaktere?

Açıkçası biraz sevgi kattım. Tamam, öfkeli, yakışıklı, düzen karşıtı ama bir yandan da onu seven kız var. Böyle olunca biraz sevgi katmak gerekiyor. Daha ilk bölüm olduğu için şimdilik bu, bakalım daha bir şeyler de katacağım.


Bu diziyi nasıl nitelendirirsin? Ben baktığım zaman kötü bir dünya olduğunu ve daha da kötüleşmemesi için mücadele eden bir taraf varmış gibi geliyor. Sizin için nasıl konumlanır bu?

Benim için burada aksine çok iyi bir dünya var. Aslında hepimizin bir şekilde içinde bulunduğu. Ben de çok eski bir nesil değilim ama bir mahalle kavramı vardır. Mesela mahallede biri dayak yiyorsa ona yardım edilir. Mahallede küfür etmeyi ancak evde edilmeyeceğini öğrenirsin gibi bir sürü kavram var. Burada bu mahalle kavramını aslında içimizde yaşıyoruz. Ve düzen bozmaya çalışan biri geliyor, mahalleli buna karşı ayaklanma tarzı bir şey yaşıyor. Son olaylarla sarpa sarıyor... Olaylar gittikçe kötüye gidiyor. Çukur’da da yaşasak biz burada mutluyuz. Öyle bir durumumuz var.


Balat’ı nasıl bilirdiniz, şimdi hangi yüzünü görüyorsunuz?

Aslında Balat’ı hiç bilmiyordum Bodrum’da yaşadığım için. Çok kötü olarak bahsedilmişti ama güzel, insanlar da çok anlayışlılar her konuda. Arada çocuklar şaka yapıyor, “Kestik!” diye bağırıyorlar. Her şey çok güzel gidiyor.




Erkan Kolçak Köstendil / Vartolu


‘Balat ilham verici...’

Doğduğu ve çocukluğunun geçtiği Çukur’a intikam almak için geri dönen, acımasız bir mafya lideri. Yıllar sonra Çukur’a geri dönen Vartolu, kimsenin bilmediği planlarını uygulamaya son derece kararlı.


Sizin Çukur denince aklınıza ne geliyor?

Bunun cevabını biliyorum, İstanbul.


Karakteriniz kötü bir dünyada, daha da kötü bir noktadaki insan sanırım.

Yaptığı işlerden dolayı öyle denebilir ama ortada güç dengeleri var. Bu yüzden kim daha iyi kim daha kötü tam olarak bilinemez. Ama tüm bu kötü işler arasından en kötü işi benim karakterim yapıyor.


Karakterinize hazırlanırken hiç onun geçmişini merak edip kurcalar mısınız zihninizde?

Aslına bakarsanız bu sefer karakterimin geçmişini biliyoruz. Çünkü geçmişiyle yüzleşmek için buraya dönüyor. Oysa dediğiniz gibi ben de genelde merak ederim geçmişi, ama yazarımız bu merakı giderdi.


Karakterinizin en sevdiğiniz noktaları nelerdir?

En hoşuma giden tarafı dengesizliği. Her an ne yaptıracağı kestirilemeyen, her an bizi şaşırtabilecek bir karakter olması. Böyle roller güzeldir.


Her şey çok yeni ama set ortamı nasıl geçiyor?

Çok yeni ama daha önce birlikte çalışmış ve işini iyi yapan bir ekip var. Alışma süresinin birinci bölüme nazaran olmadığı... Çok hızlı ve profesyonelce ilerliyor her şey.


Balat yaşayan bir yer. Burası ilham mı veriyor, dikkat mi dağıtıyor?

Burası İstanbul’un mahalle olarak kalmayı başarmış son yerlerinden. O yüzden Türk dizi, sinema sektörü, Beykoz Kundura Fabrikası’nın çok büyük bir olanağı ama bir yandan alternatifi olmayan bir yer olmaya başladı. Burası ilham verici, insanlar içten ve sıcak.





‘Berber rocka ‘rok’ diyecek yaşta’


Mahallenin berberi. Racon bilir, delikanlıdır. Çukur’un suç dünyasına bulaşmamış, insanlara zarar vermekten çekindiği için o işlerden uzak durmuştur. Tabiatında şiddet yoktur.


Ya sizde Çukur kelimesi nasıl bir his uyandırıyor?

O kadar göreceli bir şey ki. Neresi çukur, neye göre çukur, nerde çukuruz? Bu paradokslar geliyor aklıma.

Sizin karakteriniz berber. Bunun için bir ön çalışma yaptınız mı?

Elden geldiğince gözlem yapmaya çalıştım, birkaç makas tekniği öğrendim. Onun dışında kendim köpürtüyorum bir şeyler, umarım severler bu berberi.


Sizin karakteriniz kötülerin dünyasında saf kalmaya çalışan, kötülüklere bulaşmamaya çalışan bir karakter. Bu durumu karakteriniz açısından yorumlar mısınız?

Bir aşkınlık var bu karakterde, diğer rollere göre daha marjinal kalıyor, daha farklı yerden bakıyor. Yüreğinde sanat var. Berber Muhittin aynı zamanda eski bir müzisyen. Hayatına müzik girdikten sonra bir insanın bakış açısı elbet farklı olacaktır.

Hangi tür müzik yapıyor?

Rock. Ama berber rocka “rok” diyecek yaşta.


Karakterinizle örtüştüğünüz noktalar var mı?

Çok olumlu bir karakter olduğu için benzer noktalarımız var desem ayıp olur. Metne baktığım zaman, ben de olsam aynı tepkiyi vereceğim birçok hareketini gördüm.


Sette diğer oyuncularla çekim anında nasıl bir potansiyel ortaya çıkıyor?

Ekip sadece ana oyuncu kadrosundan ibaret değil. Çekim ekibi geçen yıl İçerde’de beraber çalıştığımız ekip ve çok güzel bir enerjisi var. Bu bizi yüzde 100 yukarı çekiyor. Mahalle olduğu için, oyunculardan bahsederken pek anılmayan sokak kalabalığını, garsonu, polisi oynayan arkadaşlar da çok, onlarla da olmak çok güzel.


Balat’ın set halini görmek nasıl bir şey?

Daha gerçekçi ortam sağlıyor, zaten senaryoyu ilk okuduğumda kendime “Kesin Balat’ta çalışacağız” dedim.


Röportaj: Ece Ulusum


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.