Her gün yeni bin kadın cinayeti, tecavüz ve tavize uyandığımız Türkiye’de, kıdemli bir direktör, kadınlara ezber bozan bir davette bulunuyor. Onları su altına dalmaya davet ediyor. Hem de bir profesyonel olarak. Üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen, tam bir kara toplumu olan Türkiye’deki ‘dalış alemi’nin endüstri olabilmesi için gerekenleri konuşurken ortaya çıkan bu söyleşi, dünya çapında bir eğitim kurumunun Türkiye direktörü olarak kadın ve gençlere niçin bu daveti yaptığını anlatıyor. Pandemi nedeniyle işini kaybetmiş bunca beyaz yakalı için de farklı bir altrenatif oluşturabilecek bu teklif, yabana atılacak gibi değil.
Bahattin Memişoğlu, dünyada 4 bine yakın dalış merkezinde 147 bin profesyonelle 35 bölge üzerinden 108 dünya ülkesine hizmet veren ve bu yıl 50’nci kuruluş yılını kutlayan Scuba Schools International’ın (SSI) Türkiye direktörü. SSI ‘ın dünya çapındaki 11 eğitmen eğitimcisi yetiştiricisinden biri. Aynı zamanda Yunanistan, Suudi Arabistan, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de iş danışmanlığını yapıyor.
Kariyer yolculuğuna, deniz assubayı olarak Silahlı Kuvvetler’de başlamış. 17 sene helikopter tamir etmiş. Emekliliğine 2 sene kala istifa etmiş, Apaçi ve Atak helikopterleri projesinde McDonell Douglas’ın ülkedeki bakım müdürü olmuş. 1990’ların ortalarına doğru, gördüğü eğitim ve bakım için bir sene yurtdışındaki fabrikada kalmış. “Silahlı Kuvvetlerden bu sektöre geçince biraz vaktin olmaya başlıyor. Seyahatlerden birinde bir vesile dalışa başladık. Dalış benim için o hangarın yoğunluğu, patırsı gürültüsü arasında bir nefes alanıydı. Nasıl ki bir çocuk anne karnındaki sıvı içinde kendini huzurlu ve güvende hisseder. Belki ben de doğmadan önce hissettiğim o duyguyu dalışa başladığımda yaşamaya başladım” diye anlatıyor o günleri.
Bahattin Bey, 27 yıldır dalıyor. Kendisiyle; Saros Körfezi’nde bulunan İbrice Limanı’ndaki SSI Türkiye dalış merkezi yakınlarında sohbet ettik.
SSI Uluslararası Eğitim direktörleri, bir ıslak toplantıdan hemen sonra bir arada.
Türkiye’de nerelerde dalış yapılabiliyor? Bunların içinde Saros’un önemi nedir?
Şu anda kıyısında köşesinde oturduğumuz bu coğrafyada, Marmara Bölgesi’nde hatta abartarak Türkiye’de diyebiliriz; cebinde dalgıç eğitim sertifikası olan insanların yüzde 70’i, bu çukura girdi ve eğitim yaptı. Her seviyedeki insanın dalış yapabileceği bir yer Saros. Sualtı anlamında florafaunası çok zengin. Aslında barınma, beslenme ve konaklama şartları uygun olduğu taktirde yılın 365 günü dalış yapılabilecek bir yer. Ancak burada bunlar sorun. İnsanlar buraya ancak haftasonu gelebiliyor. İstanbul’u bir düdüklü tencere gibi düşünürsek burası İstanbul’un tahliye valfi. Çünkü dalış yapmak için en yakın yer burası. Ondan sonra gidebileceğimiz yerler, mesela eğer üzerinde biraz çalışılırsa Avrupalıyı dahi mutlu edecek dalış destinasyonları; Seferihisar, Karaburun, Budrum, Kaş ve Samandağ Hatay geliyor. Burada niye ‘Avrupalıyı bile’ diyorum. Çünkü sunmanız gereken mevcut dalış lokasyonundaki gerekliliklere uygun, o dalışçıların yetkinliklerine uygun servis bizde yok.
Servisten kastınız ne?
Belli seviyedeki insanların belli kategorilere inmeleri için bazı gazların karıştırılması gerekiyor. Türkiye’de yasalar gereği bu belirlenmemiş durumda. Yasak değil, belirlenmemiş durumda. Çünkü ülkedeki karar mekanizması olan hâkim güç devleti temsil eden Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’nun elinde bir teknik dalış yönetmeliği yok. Yazmıyor. Ama endüstriyel dalmada, yani tekne, sualtı, kanal inşaatları ve benzeri işleri yapanların yaptığı dalışlara bakan Ulaştırma Bakanlığı ve Liman Başkanlığının derin dalışla ilgili talimatları var. Yani 40 metrenin altına inildiğinde karışım gazlarla ilgili var, ama federasyonun burada herhangi bir talimat ve yönetmeliği yok.
‘Kadınların ilgisini çekemiyoruz’
Peki, niçin uygun koşullar oluşturulmuyor?
Öncelikle yukarıda anlattığım servis konusu nedeniyle. "Niye yapmıyoruz?"un ikinci yanıtı ise bu coğrafyada dalış eğitmenliği meslek değil. Dalış merkezi de resmi bir meslek, kuruluş değil. Dolayısıyla bir meslek olarak görülmediği için yatırımcıların burada bulunması bu işi meslek olarak görecekleri ve yaşamboyu buranın gelirleriyle geçinmeyi planlayacakların bu alana gelmesi mümkün değil. Örneğin Saros’daki dalış merkezlerinin ticari ruhsatları var, ancak bu ruhsatlarındaki ticaret odası kayıt kodları karşılıkları dalış merkezi değil, yani dalış merkezi diye bir kuruluş yaşamıyor. Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz durumu.
Dalış âlemindeki kadınların durumuna gelirsek... Neler anlatırsınız?
Bir işe kadın eli değmiyorsa o işin adam olması mümkün değil. Bir meslek olarak görülmediği için bu konuda kadın istihdam edemediğimiz gibi kadın eğitmen de yetiştiremiyoruz. Hem de son iki senedir bu konu ile ilgili sağladığımız ciddi promosyon ve burslara rağmen. Kadınlarımız bu işi meslek olarak görmediklerinden, Türkiye’de kabul edilmiş bir meslek olmadığı için, kadınların ilgisini çekemiyoruz.
Yeni eğitmen eğitmenleri, geçen Kasım‘da Yunanistan’ın Santorini Adası’nda
‘Kadın dalıcı sayısını artıramıyoruz’
Kadın dalıcılar hakkında bilgi verir misiniz?
Yine bu konuda yıllardır ısrarla söylediğim bir şey var; ülkedeki kadın dalıcı sayısını artıramıyoruz biz. SSI’a bakarsam, 45 dalış merkezinin 5’inde çalışan kadın var. Yüzde 10 bile değil. Çünkü Türkiye’de kayıtlı 250 dalış merkezi var. Peki, bunların içindeki yoğunluk kaçtır dersen, 50 bile değil. Bu bizim için çok kötü.
Bu alanda kadınların varlığı niçin bu kadar önemli?
Çünkü işletme tarafından baktığımda bir işletmedeki kadın eli, o işletmenin derlenmesi toplanması ve zapt-ürapt’a alınması için, çok önemli bizim işimizde.
Ama böyle demeyin... Çok cinsiyetçi bir ifade bu... Kadının derleyip toparlayıcı yönünü kullanmak istiyoruz diyorsunuz altını çize çize...
Evet, onu istiyoruz. Ama daha devam edeceğim.
Peki buyurun...
Bir başka şey daha var. Tüm erkek egemen sosyolojik topluluklara baktığınızda kadının önemi ortaya çıkar. Tekne adabı ya da dalış merkezi adabı dediğimiz şey, içeride kadın yaşamaya başlayınca bir başka oluyor. İnsanların iletişimindeki adabı da bu şekilde düzeltebiliyorsun. Gruptaki kadın dalıcı sayısı fazlalığı çok önemli. 21 senedir profesyonelim, 14 senedir yöneticiyim, 10 seneden beri de üst düzey yöneticiyim. Yani dünya ile ilgili konuşabilmeyi bile kendimi yetkili gören, bu coğrafyanın her karışında dalış yapmış bir adam olarak, biliyorum bunu.
Ve bu gerçekliğin farkında olarak kadınları dalmaya davet ediyorsunuz...
Evet. Eğer ssi_turkey instagram hesabına bakarsanız, bedava eğitim, promosyon eğitimleri görebilirsiniz kadın ve sağlık çalışanlarına yönelik, yeter ki içimizde olsunlar diye. Çünkü bizim derlenip toparlanmaya, edeplenmeye ihtiyacımız var. Bir kimlik oluşması için ötekileştirdiğimiz tarafın da bizle beraber olmasına ihtiyacımız var. Ayrıca içimizden yetiştireceğimiz kadınların sayısının fazlalığı, dalışa başlayan kadınların da kendisini güvenli hissetmesine neden olacak. Her sabah gazetede onlarca tecavüz, kaçırma olayı okuduğun bir ülkede bir doğa sporunda bir kadının kendini güvende hissetmesi kolay mı?
Oturup düşünelim. Çok iğrenç bir iş planı, projeksiyonu olarak görebilirsin bunu. Hatta materyalist bir yaklaşım olarak görebilirsin. Ama bu realite böyle. İster o taraftan, ister insani açıdan bak... Nereden bakarsan bak ben hem işin gelişimi hem de dalış endüstrisinin oluşması için -ki şu an biz dalış âlemiyiz, âlemin ne olduğunu hepimiz biliyoruz, bunun bir endüstri olması lazım- kuralları olan, adam gibi oturup kalkıp, adam gibi yiyip içip, ağzından çıkanı duyan bir topluluk olmak zorundayız. Bunun için de bu konuya takıyorum, bu cinsiyetçi negatifliğin ya da makas açıklığının minimumda bir dengeye gelmesi lazım.
Saros’da bir kadının dalmasına uygun bir ortam var mı sizce?
Yok. Türkiye’nin hangi tatil beldesinde kadın odaklı bir yaklaşım ya da kadın ya da erkek engelliyi kucaklayacak bir yaklaşım var ki?... O beni ilgilendirmiyor, ben kendi sektörümün yöneticisiyim. Burası güvensiz. Ama öbür taraftan bakınca Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’nun yıllık bütçesi 3,5 milyon dolar. 300 dalış merkezinin aidatı, 10 binlerce insanın sertifika ücreti, cankurtaran sertifika ücretleri gibi pek çok gelir kalemi var. Biz ticari bir kuruluş değiliz, biz de bu federasyon yapısı altındayız.
Bahattin Memişoğlu, çok uluslu bir eğitim toplantısında öğrencileriyle birlikte
‘3 yılda 40 kadın eğitmen yetiştireceğiz’
Yel değirmenleriyle savaşamam, diyorsunuz...
Büyük resmi görmek lazım, Devlet, Turizm bakanlığı, spor bakanlığı var. Ben bu ülkede 45 dalış merkezine yetki veren bir distribütörüm. Ama devletin yetki verdiği 350 dalış merkezi var. Yel değirmenleriyle tek başıma savaşamam. Kendi kuruluşum içinde bütçelerimi, şartlarımı zorlayarak bir şeyler yapıyorum. Mesela pandemi buna engel oldu, ama vazgeçmeyeceğim. Pandemi biter bitmez, bu sene projeksiyonumda olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde burslu sadece kadın eğitmen adaylarına ait bir eğitmen kursu düzenlemeyi planlıyoruz. Şöyle bir sistem kurduk: İlk finansör biziz. Sonra mezun eğitmenler çalışacak, ödedikleri parayla bir sonraki kuşağın finansörü olacaklar. Onlar mezun olunca iki kuşak birlikte çalışıp, üçüncü kuşağı yetiştirmeye finansör olacak. Bu şekilde bu ülkede 3 senede en az 40 kadın eğitmen yetiştireceğiz. Sistemin seçim kriterlerini, seçim kurulunda kimler olacağını çoktan belirlemiştik, pandemi engel oldu. Ancak vazgeçmeyeceğim.
Şu an kaç kadın eğitmeniniz var?
Bende aktif olarak 9 kadın eğitmen var.
Bunu da 40’a çıkarmayı hedefliyorsunuz.
Evet. Ayrıca bu işin bir başka yönü daha var. Bizim yaptığımız iş, beyaz yakalı insanların kolunda bir altın bilezik. Ana işi var ama işler berbat oldu diyelim ve bunu en iyi söyleyebilecek olan benim... Camı kır ve acil durumda kullan. Git, bir yerde dalış eğitmenliğine başla. SSI eğitmeniyse zaten dünyada 110 ülke 32 bölgede iş olanakları sınırsız. Çantanı sırtına alırsın, lisansın cebinde, üstelik ‘Aaa bu Türkiye’de imzalanmış’ diye sorgulanan bir kimlik de değil.
SSI Eğitmen eğiticilerinin geçen Ocak ayında İstanbul’da yapılan güncelleme ve planlama toplantısı.
‘Bileziği tak koluna ve yap’
Dalış eğitmeni olabilmenin koşulları hakkında neler söylersiniz?
Detaylandırmanın gereği yok. İsteyen www.divessi.com’a girip sorsun bize, her türlü sorularına yardımcı oluruz. Ama buradaki yaklaşımımız şu: Biz konuşmaya başladığımızda ‘mavi din’in misyonerleri gibi konuşuyoruz. Çünkü bu yaşadığımız güzelliklerin, keyfin herkes tarafından yaşanmasını istiyoruz.
Ben 60 yaşındayım. Tüm akıl sağlığımı, kendimi iyi hissetmemi bu yaptığım işe borçluyum. Çünkü bir dünya gençle birlikte oluyorum. Fiziksel ve zihinsel performansa dayalı bir iş yapıyorum, çok çeşitli seğmentlerden, kültürden yetişmiş çokuluslu ilişkilerim var, bu benim hem akıl hem de beden sağlığıma iyi geliyor, hem de yaşıtlarıma göre dünyayı daha iyi gördüğümü düşünüyorum. Bulunduğumuz evrende bir yer işgal eden ve kendine bir nokta kadar olan süreyi mutlu geçirmek isteyen insanlar için bir kapı. Yani ol profesyonel, o bileziği tak koluna ve yap.
Ayrıca ana gelir kaynağınla ilgili bir sorun var diyelim... Her şeyi geride bırakıp, başlayın bu tarafta. Benim başlangıcım böyle oldu. Uluslararası bir şirkette bakım direktörüydün, aldığın paraları burada kazanabiliyor musun, diyebilirsin. Kimin umrunda ki... Mutluluk kaç para?... Ben buna karar verdiğimde şöyle dedim: “Evet bunu biliyorsun, oradaki paralar hiçbir zaman burada olmayacak. Ama sen iki maviye aşıktın. Biri imkansız oldu, şimdi ikinci maviyle devam edeceksin. Başka yapacak bir şey yok.’ Yaptığın hikaye son derece basit. Sosyal çıtaları çat diye kırıp birazcık geri çekiliyorsun. Çok sükür Hummer’a binemiyorum ama Land Rover’a binebiliyorum.
Kendim yaptım diye anlatmıyorum... Amacım çocuklarıma; şu düzenin kölesi olmadan istediğiniz, kafanızdan geçen hayatları yaşamanın mümkün olduğunu göstermek. Ama gözünüzü seveyim kızlarım, evlatlarım; kendinize bir yatırım yapın, o filmlerde gördüğünüz sosyolojik çıtaları aşağı çekip, biz neredeyiz, demek gerek. Şu an hiç kimsenin gelip oturamayacağı bir maden ocağındayız, şurada patlıcan yemeği yapılıyor, çaylar demleniyor, biraz önce dalıştan geldik, akşam çok keyifli bir yemeğe oturacağız, gece yıldızlar battaniyemiz olacak. Daha ne olsun?
Evet, ayda 5 bin dolar kazanamıyoruz, benim için hiçbir mahsuru yok. Ben gençlerin bunu düşünmelerini istiyorum.
Hayriye Mengüç ve Bahattin Memişoğlu
SSI Türkiye, kadınları ‘mavi dünya’ ile tanışmaları için mermaid (deniz kızı) eğitimleri de veriyor. “Tabii ki bunun da eğitmen kursu var” diyen Bahattin Memişoğlu, “Her yaştaki kadına yönelik bu eğitim serisi; suda eğlenceli yüzmeyi, sualtında gitmeyi ve denizkızı kıyafeti ile poz vermeyi de içeriyor” diyor.
Fotoğraflar: SSI Türkiye’den ve Bahattin Memişoğlu arşivinden
Manşet fotoğrafı: Hakan Başer
YORUMLAR