Geçen mart ayından bu yana içinde bulunduğumuz pandemi dönemi, özellikle içe kapandığımız karantina günlerinde çoğu kişiyi yaratıcı faaliyetlere yöneltti. Belirsiz dönemlerde rahatlama sağlayan yaratıcılık, çoğu kişi için bilinmez ve endişeli günlerin hediyesi olarak gün yüzüne çıktı. Tıpkı Özlem Deniz Aksoy için olduğu gibi.


47 yıllık ömründe hiç dikiş makinesine oturmamış bir kadın olarak Özlem Hanım, azmi ve özverisiyle içindeki yaratıcı gücün ortaya çıkmasına izin vermesi açısından dikkat çekiyor. Çalıştırmayı bile kullanma kılavuzu yardımıyla birkaç günde öğrendiği dikiş makinesiyle Özlem Hanım, artık kendi giysilerini dikiyor. Olası yeni karantina döneminde dikmek içinse evinde kumaş biriktiriyor.


Kendisine dikiş makinesi satın aldıran sebepleri ve hiç bilmediği halde onu makas-iğne-kumaş üçgenindeki yaratıcı noktaya iten şeyleri konuştuk.


Kendinizden söz eder misiniz? Yaşınız, eğitiminiz, aileniz, hobileriniz, söz etmek istediğiniz günlük rutinler...

47 yaşındayım. Evliyim, 11 yaşında bir kızım var. Çalışıyorum. Pandemi sürecine kadar günlük rutinim iş, ev ve kızımla ilgilenmek şeklindeydi. Bu üçgenin içine bir şeyler yerleştirmek gerçekten çok zor. Zaten vaktinin tümünü alıyor ancak dinlenmeye fırsatın oluyor, ama insana da bu yetmiyor. 4 yıl önce gene böyle bunaldığım bir dönemde hayatıma seramiği soktum. Bugüne kadar da fırsat yaratmaya çalıştım.


Başka bir şeyler yapma isteği

Dikiş maceranız belirsiz ve sıkıntılı pandemi döneminde başladı, değil mi? Geçen marttan itibaren dikiş dikme isteğinizin nasıl yol aldığını anlatır mısın?

Aslında dikiş dikmek, hiç istemediğim bir şeydi. Hatta dikiş nedense bana sıkıcıymış gibi gelirdi. Pandemi döneminde hepimizin hayatında ciddi değişiklikler oldu. Esnek çalışma sistemine geçtik, daha önce en son belki de öğrenciyken bu kadar çok evde kalmıştım. Ailemle ilk defa bu kadar çok zaman geçirdim. Aslında bunlara, bilinmezlik ve endişe duygusu eşlik etmese güzel olabilirdi. Bu iki duygu, insanı tüketen bir şey. Zihnim sürekli çalışıyordu ve bu çalışma, hep bilinmezliğe çıkıyordu. Bu süreçte zihinsel pek bir şey yapamadım. Kitap okuyamadım örneğin. Seramik imdadıma yetişti. Fakat seramik, yapısı itibarıyla özel bir mekân gerektiriyor, çamurla çalışıyorsun sonuçta. Başka bir şeyler de yapma isteği duydum. Ne olabilir diye düşünürken, dikiş mi diksem acaba dedim. Önce komik geldi, dikişe dair en ufak bir fikrim ve bilgim yoktu. Üstelik dikiş makinası kullanmak, hiç becereceğimi düşündüğüm bir şeyde değildi. Fakat gene de internetten dikiş makinesi baktım. Alırsam benim bütçeme göre hiç de az bir miktar değildi. Üstelik belki de hiç kullanmayacaktım. Sonra kendim için bir şey yapayım, belki hoşuma gider duygusuyla sipariş verdim. Makine geldiğinde önce kullanma kılavuzunu okudum, doğrusu pek bir şey ifade etmedi. Çalıştırmayı başarmam bir kaç günümü aldı. Zihnim tamamen bu işe kanalize oldu. Youtube videoları, instagram paylaşımları derken, epey yol aldım. Bizim kuşağın internetle daha mesafeli bir ilişkisi var. Ben ilk defa internet aracılığıyla yeni bir şeyler öğrendim. Bu da ilginçti benim için. Bu süreçte en çok hoşuma giden şey; hiç bilmediğim bir şeyi, el yordamıyla öğrenmekti. Yeni bir şeyler öğrenmek insana gerçekten çok iyi geliyor ve sonra çok sevdim.


Makine başına hiç oturmadığınız halde size dikiş makinesi satın aldıran, hiç bilmediğiniz halde sizi bu yaratıcı noktaya iten şey neydi? Örneğin çocukluğunuzda kumaş dikmekle ilgili bir meşguliyetiniz oldu mu ya da ailede dikiş diken var mıydı?

Ben çok küçükken annem dikiş dikerdi fakat sonraları bırakmıştı. Onun bu faaliyetine katıldığımı hiç hatırlamıyorum. Yalnız ortaokulda ev ekonomisi dersimiz vardı, orada temel şeyleri öğrenmişiz. Bu tip şeyler şimdi ancak alternatif eğitim modellerinde var. Pandemiden önce kızım Kadıköy Belediyesi’nin çocuklar için dikiş kursu vardı, oraya gitmişti. Pandemi döneminde bebeklerine elbise dikiyordu. Şimdi düşünüyorum da böyle bir şeyin aklıma gelmesinde etkisi olmuş olabilir.




Özlem Hanım, kullanma kılavuzunu okuyup çalıştırmak için birkaç gün uğraştığı dikiş makinesi ile.


‘Elle üretmek tedavi ediyor’

Dikiş ve elişine yönelmek, bir anlamıyla insan sağlığına -zihinsel ya da fiziksel- iyi geliyor diye düşünüyorum. Özellikle belirsiz dönemlerde rahatlama sağlayan yaratıcılık ve sahip olduğumuz hikâyeyi değiştirme isteğiyle de kişiler hobilerine yöneliyor bence. Belki siz de bu belirsiz dönemde içinizdeki yaratıcı hislerle bağ kurup, youtube videoları ile kendi kendine dikiş dikmeye başladınız... Duygularınızı öğrenebilir miyim? Neler söylemek istersiniz?

Ben herkesin yapmaktan zevk alacağı bir şeyler olduğuna inanıyorum. Kendi kişiliğine, eğilimine göre mutlaka bir şeyler vardır. Bunun mutlaka çok afili şeyler olması gerekmiyor. Elle bir şeyler üretmek, çok güzel ve kıymetli bir şey. Belki burun kıvırdığınız bir şey bile size çok haz verebiliyor. Ayrıca elle üretmenin insanı sağalttığına -sağlığına kavuşturduğuna, tedavi ettiğine- inanıyorum. O yüzden de çok önemserim. İnsan olmamızda çok büyük katkısı var ellerimizin. Eli kullanmanın beyni de çalıştıran bir yönü var. Özelikle pandemide elle yapılan şeylere yönelmenin bir nedeni de buydu benim için. Zaten bir kaygı yaşıyorsun, zihinsel bir şeyler yapamıyorsun; elimle bir şeyler yaparak en azından bu sıkıntılı hallerden uzaklaşmak da istedim.



Özlem Deniz Aksoy, bu kış olası karanti günlerinde dikmek için Kadıköy’deki Cuma pazarından kumaş seçiyor.


‘Modern toplumun paradoksu’

İnsanların zihnini rahatlatmak için hobi sahibi olması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Hobilerimiz insan zihnini, ruhunu ve bence bedenini de rahatlatıyor. Fiziksel olarak seramik ya da dikiş diktikten sonraki o tatlı yorgunluk; beni gevşetiyor, birikmiş enerjiyi dışarı atıyor. Aslında ben hobilerimi hayatımın bir parçası olarak görüyorum. Beni ben yapan şeylerden bazıları. Modern toplum bizi bu parçalardan koparmış gibi geliyor bana. Rollerimizin dışına çıkamıyoruz bu da insanda sıkışmışlık duygusu yaratıyor. Eskiyi düşünüyorum, şimdi hobi olarak nitelendirdiğimiz pek çok şey annelerimizin, ninelerimizin, babalarımızın hayatının bir parçasıydı. Yoruluyorlardı, hayatları belki pek çok açıdan bizden zordu, ama en azından daha az bunaltı duygusu yaşıyorlardı.

Büyüklerimiz tarafından hayatın bilgisi, bize bir şekilde aktarılıyordu. Hayatın bir parçasıydı eskiden, şimdi hobi oldu. Hatta o kadar koptu ki bu ilişki, turşu yapmak için bile kursa gidilir oldu. Gerçi bunun sosyal bir boyutu da var, insanlar için.

Örneğin annem çalışıyordu, öğretmendi. Çevremde genelde çalışan kadınlar ağırlıktaydı. Lojmanlarda geçti ömürleri, ama bir takım şeyleri kendileri yaparlardı ve bu da hobi diye nitelenmezdi.

Öte yandan hayat o kadar kategorilere ayrıldı ki, bütüncül yaklaşmıyormuşuz gibi geliyor bana. Modern toplumun paradoksu sanırım... Bazı şeyleri profesyoneller yapıyor ve insanlar kendi ihtiyaçlarını tamamen karşılar diye bir şey yok.


‘Unuttuklarımız sektör oldu’

Doğru diyorsunuz, ayrıca 70’lerin sonralarında konfeksiyon sektörü gelişmeye başladı. Sonrasında ülkedeki market sayısında arttı. Artık turşular market raflarına girdi. Tamamen kapitalist döngünün eseri bir yandan da. Kadına unutturuldu bir sürü şey, ekmek yapmak bile...

Evet, bir de bunlar sektör oldu, atölyeler halinde düzenlenen şeylere dönüştü. Bir de öğrenmemişiz de... Belki bizim kuşak biraz daha biliyoruz ama bizim çocuklarımız, çok da fazla bilmiyorlar.


Olsun, bence onlar da öğrenecektir. Buna inanıyorum. Bizim gibi evinde ekmek pişiren kadınların çocukları, evdeki maya kokusunu biliyorlar. Bilmese bile artık çocuklarım mutfağa girdiklerinde, Youtube’a bakarım anne diyorlar...

Evet bu dikiş deneyimimde onu da fark ettim. Bilgiye ulaşmada araç olarak kullanılabiliyorsa o kadar da kötü bir şey değilmiş internet.

Üzerindeki mavi bluzu kendisi diken Özlem Hanım ile sosyal mesafeli poz verdik.


‘Kendine uygun şeyleri bulmak zorlaşıyor’

Bir şeyleri yapma/imal etme sevgisi, insanın kendi vücut tipine, cilt rengine ve beğenisine göre kendisine giysi üretmesi, kişiye harika bir haz veriyor. Ayrıca hızlı modaya inat; zamansız giysilerle kendi gardrobunu yaratmanın kadını güçlü kıldığına inanıyorum. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Evet, dikiş gerçekten insana kendi zevkine göre kıyafet hazırlama olanağı veriyor, hazır giyim çok zenginleşti gibi görünüyor. Fakat aslında hep benzer şeyleri görüyoruz, üstelik benim gibi belirli yaşa gelmişseniz bedeninize ve zevkinize uyan şeyleri bulmak zorlaşıyor. Dikiş dikmek burada insana rahatlık sağlıyor. Üstelik beğendiğin kıyafeti nasıl dikebileceğine kafa yormayı gerektiriyor, bu kısmı benim çok hoşuma gidiyor.




Özlem Hanım’ın karantina günlerindeki seramik çalışmalarından örnek.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.