Ben içeri girerken Müfit tezgâhın arkasında bir yandan makinayı temizliyor, bir yandan Yeliz’le konuşuyordu. Beni görünce şaşırdı.
“Sürprizlerle dolusun Sinem.”
“Acil işim vardı, o yüzden çıktım. Düşündüğümden kısa sürede bitirince döndüm.”
“Hoş geldin.”
Eski sevgilisinin mektubunun son sayfası eline geçseydi herhalde böyle sakin olmazdı. O dışarı çıkınca dolapların altına baktım, kaşla göz arasında çöpü karıştırdım. Yok, yok... Akşama kadar, dördüncü sayfa bir yerden çıkacak diye üç buçuk attım. Saat sekizde Müfit yanıma geldi.
“Hazırsan çıkalım mı?”
Bir an utandım. Adamla ilk defa yemeğe çıkacağım, üstüme başıma bak. Üzerimde bir kot, bir kazak, ayağımda altı düz botlar, saçım at kuyruğu, gözümde rimel, bütün gün kemirdiğim dudaklarım bir acayip kırmızı.
“On dakika sonra çıkabiliriz.”
“Tamam, bekliyorum.”
Montunu giyerken dedi ki:
“Sinem trafikte kalalım istemedim. Seni bizim semtte bir yere götüreceğim. Biraz yürümeye hazır mısın?”
Ayaklarıma baktım, sonra başımı kaldırıp güldüm.
Yolda anladım ki, endişeli halim gözünden kaçmamış.
“Bütün gün gergindin. Canını sıkan bir şey mi var?”
Bir yandan mektubun okuyamadığım üç sayfasını düşünüyorum, bir yandan kayıp son yaprağının nerede olduğunu. Bugün yeni bir zarfa koyup Müfit’e veremedim, yarın geç olacak, mektubu alıp ona vermediğim ortaya çıkacak diye korkuyorum. Nasıl hissediyorsam işte aynen öyle görünüyorum.
“Resmî evrak işleri yoruyor biraz ondan.”
"Kusura bakma" diyecektim ama sustum. Gerçekten bir hata yaptıysam özür diliyorum artık. Gergin görünmek hata değil, yanlış değil, kusur değil, sadece insanlık hali.
“Senin markanın tescili mi?”
“O da var tabii. Ufak tefek görünen şeyler yoruyor insanı.”
“Geldik.”
“Biraz yürüyeceğiz dediğin bu muydu Müfit? Yakınmış.”
Pizzacıdan içeri girerken içimden,
“Beni getirdiği yere bak” dedim.
Aynı anda bu yaptığımın yanlış olduğunu kendime itiraf ettim. Önce hoşlandığın adam tarafından yemeğe davet edildiğin için memnun ol. Kimse seni bu adamla ol diye zorlamıyor. Yemeğinizi bir yiyin, sonra istemezsen adamla olmazsın. Ah... Bunları söyleyen ben miyim? İnsan isterse beynini yeniden programlayabiliyor. Bir erkekle yemeğe çıkarken, “istemezsem onunla olmayabileceğimi” düşünmek! Ben bir mucize değilsem neyim? Bileğime taktığım o paket lastiklerine çok şey borçluyum. O lastikleri yeniden bileğime geçirip, bu kez beraber olacağım adamın geçmişini kurcalamamak, ilişkiyi akışına bırakmak için kullansam iyi ederim.
On saniye içinde ruh halim tamamen değişti. Restoranın içiyle dışının alâkası yok. Dışarıdan bakınca alelâde pizzacı, içeri girince İtalyan restoranı. Odun fırınında yapıyorlar, nasıl pişirdiklerini görüyorsun.
“Şaşırdın değil mi?”
“Evet.”
“Bilen gelsin diye dükkânın dışını düzeltmiyorlar.”
Mönüye bakarken Müfit’e mesaj geldi. Telefonun ekranına baktı. Aynı anda ben de bakmama engel olamadım. Gönderenin ismini göremedim ama mesajı okumadan sildiğine eminim. Yarım saat geçmemişti ki, masaya bıraktığı telefonu çaldı. Ekranındaki yatay çizgiyi, yani eksi işaretini görmek için özel bir çaba sarf etmem gerekmedi. Telefonu cevaplamadı. Birkaç dakika sonra gelen mesajı yine okumadan sildi.
Eski sevgilisi mi acaba? Bilmiyorum. Bu kadar üst üste mesaj atan ya kadındır ya alacaklı! Eğer arayanın o olduğunu bilirsem çok rahatlayacağım. Eğer kadın ona “Mektubumu okudun mu?” diyorsa mesela, Müfit’in mektuptan şimdilik haberi olmuyor. Bu da bana yetiyor. Ertesi sabaha kadar ortaya çıkmasın, başka bir şey istemiyorum.
Eve girerken tenimin büzüştüğünü hissediyordum. Kapıyı kapatırken altında bir şeyin süründüğünü fark ettim. Eğildim. Mektubun dördüncü sayfası. Yere çöküp ağladım. Nasıl bir stres boşalmasıysa, olduğum yere uzanıp kıvrıldım, gözlerimi kapattım. Uyumak istedim.
Tabii ki uyumadım!
Mektubun kalan kısmını bitirdim ve Müfit’in eski sevgilisinden neden ve nasıl ayrıldığını öğrenince ağzım açık kaldı.
19 Ekim 2018 Cuma hthayat.haberturk.com’da...
Diğer bölümler
Duyduklarının hiçbirine, gördüklerinin yarısına inanma
Eski sevgiliden mektup var
Kıskanç sevgili çekilmez
Kadınla erkek yakın arkadaş olamaz mı?
“Aranan düzgün adam bulundu!”
Arkadaşa iş yaptırmayacaksın
Canını sıkma, her şey hallolur
Oyalayan erkek modeli
Bir maniniz yoksa sizi de bekleriz
Evlenilecek kız kimdir?
Bir kadın, bir erkeği ne zaman terk eder?
Bir erkek, bir kadını ne zaman terk eder?
Hayatının erkeğini buldun mu?
Bu erkekler nereye bakıyor?
El âleme bakmayınca çiçek açıyorum
Beğenilme, sevilme isteği = Onaylanma ihtiyacı
Kıskançlığın diğer adı: Kendini kıyaslamak
Her kadının nadasa ihtiyacı var
Ağzı iyi laf yapan erkeğe gıcığım var
Erkek, sonu gelen bir şey mi?
Babam seninle evlenmeyecek
İtiraflar... İtiraflar...
Her şey çok güzel olacak
Kadınların anlamadığı bir erkek dili var
Tarçınlı zencefilli kahve zayıflatır mı?
İlginin, fedakarlığın fazlası erkeği bozar
İşte güzel kadının hiç olduğu an!
?
Garantici değilim, gayet insani bir durum
Mutluluktan eriyorum
Hesapsız sevgililik güzel şey
Yeni yıla ne istediğimi bilerek giriyorum
Acımakla âşık olmak arasında gidip gelmek
Teşekkürler hayat
“Müsait değilim Atila, teşekkürler. Sinem.”
Sevgili değil pansuman arıyor!
Bazen bir erkeğe haddini ânında bildirmek gerekir
Güçlü kadın, erkek gibi olan kadın değildir
Belki de o kadar üzülecek bir şey yoktur
“Atila Bey, eşiniz aradı, telefonunuzu bekliyor”
Bazen birkaç saniye ne çok şeyi değiştirir
Hayatın sürprizlerle dolu olduğu doğrudur
Bileğimdeki paket lastiğine güveniyorum!
Mutluluğa layık olduğuma nasıl ikna olacağım?
“O olmazsa ben bir hiçim” ya da muhtaçlık duygusu
İlk gelene gene yapışacak mıyım?
Her yalnız kadın arada bir salaklaşır
Ruh eşimi hayatıma nasıl çekerim?
Bekâr kadın bazı gerçekleri hemen kabul etmek istemez
Sahtekardan sevgili olmaz
Çapkın mı, yoksa çapkın olmaya mı çalışıyor?
Hilmi’ye misilleme
Erkeklerin kafası kadınlarınki gibi çalışmıyor
Bir erkeğin sol elinden önce gözlerine bakmak
Ben bekarsam kimse evlenmesin
Erkekler güçlü kadından korktuğu için yalnızım
Koca adamsın ne yapacaksın 1+1 daireyi