Çocukların, kendilerini yetiştiren ebeveynleriyle aralarındaki ilişki düzeyini belirleyen bağlanma biçimleri, erişkinlikteki bazı sosyal ve psikolojik sorunların nedenleri arasında yer alabiliyor. Çocuk ile ebeveynleri arasındaki çift taraflı olabilen güvenli, kayıtsız, saplantılı ve korkulu bağlanma biçimleri; eş ve meslek seçiminden sağlıklı iletişime, evlilikten sosyal hayata kadar erişkinlerin yaşamına yön verebiliyor. Memorial Kayseri Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Uz. Dr. Şaban Karayağız, çocukluk ve erişkinlikteki bağlanma biçimleriyle ilgili bilgi verdi.
Bebeklik ve çocukluk dönemindeki ebeveynlerle kurulan bağ ilişkisine, ‘bağlanma’ adı verilmiştir. Doğumdan sonra bebekler, güven duygusunu devam ettirme ihtiyacıyla önce annesine daha sonra da ihtiyaçlarını karşılayan kişiye bağlanma eğilimindedir. Ağlama, emme ve gülümseme bebeğin temel bağlanma davranışları arasındadır. Bağlanılan kişiye yakınlığı sağlayan ve yakınlığı sürdürmeye yardımcı olan her türlü davranış şekli bağlanmayı ifade eder. Bebeklik döneminden itibaren bakım verenin bebeğin ihtiyaçlarını karşılaması bağlanmanın temelini oluşturur. Öte yandan, çocukluk ve bebeklikteki bağlanma biçimlerinin etkilerinin erişkinlikte de devam ettiği saptanmıştır.
Bağlanmanın 4 türü var
Yapılan araştırmalarda insanlar erişkinlikte de diğer insanlara güvenli, kayıtsız, saplantılı ve korkulu bağlandıkları belirlenmiştir. Erişkinlerin ikili ilişkilerdeki bağlanma biçiminin nasıl olacağı, geçmişte ebeveynlerinin tutum ve davranışlarına göre şekillenmektedir. Özellikle güvenli bağlanmayı etkileyen, çocukluk dönemine dayanan farklı faktörler bulunmaktadır. Küçük yaşlarda oluşan ebeveyn bağlanma ilişkilerindeki olumlu tutumların, daha sonraları bireyin sosyal ilişkilerine pozitif olarak yansıdığı bilinmektedir. Özellikle kabullenici ve özgüvenli çocukluk gelişiminin, eşlerine veya arkadaşlarına karşı daha güvenli tipteki ilişkiye sahip olduğu belirlenmiştir.
Sorunlarla yüzleşebilirler
Ebeveynlerin tutum ve davranışları ile sosyal çevre, çocukların karakterlerinin oluşmasında etkilidir. Çocuğuna aşırı düşkün, ona sorumluluk vermeyen, onu sınırlayan ve sürekli uyaran, çocuğuna güven aşılamayan ya da psikolojik sorunları olan ebeveynlerin çocukları, gelişim aşamasında bir takım sorunlar yaşamaktadır. Bu tip ailelerin çocukları, yaşamları boyunca psikolojik sorunlarla yüzleşmek zorunda kalabilir. Bu sorunların en önemlilerinden biri ayrılma anksiyetesi bozukluğudur. Çocuk, zarar verici şekilde bağımlı hale geldiği kişiyi kaybedeceğini ya da başına kötü bir şeyler geleceğini düşünerek aşırı derecede kaygılanır. Bu öğrencilik döneminde çocukların okul başarısını etkiler. Bu tür çocukların kaygı nedeniyle okul ya da başka bir yere annesiz gitmek istemediği bilinmektedir.
Aşırı özgüvene de dikkat
Ebeveynlerine güvenli bağlanan ve ilişkisi üst düzeyde olan çocukların erişkin döneminde güvenli bağlanma yeteneklerinin üst düzeyde olduğu belirlenmiştir. Baskıcı ebeveynlerin çocukları ise korkulu bağlanma biçiminin yüksek olduğu, aşırı öz güvenli yetiştirilen çocuklarda da kayıtsız bağlanma biçiminin geliştiği pek çok çalışmada tespit edilmiştir. Çocukların gelişim dönemlerinde anne ve babayla belirli bir dengenin sağlanması gerekmektedir. Çocukluk dönemindeki ebeveynlere bağlanmanın biçimi ergenlik döneminde gençlerin hayatlarına yön vermektedir. Eş seçimleri, evlilikleri, meslek seçimleri ve sosyal hayatları bağlanmanın biçimine göre şekillenmektedir. En etkili ve normal olan bağlanma türü hem çocukluk hem erişkinlik dönemi için güvenli bağlanmadır.
Çocuğunuz yetiştirirken 3 tehlikeli davranıştan kaçının:
Aşırı korumacı davranış: Çocuğa aşırı korumacı davranmak psikolojisini olumsuz etkiler. Aşırı korumacı ebeveynlerin çocukları hayatları boyunca yetersiz oldukları düşüncesiyle uğraşmak zorunda kalabilir.
Aşırı düşkünlük algısı: Çocuğa aşırı düşkün algısını oluşturmak, sorumluluk vermemek, sınırlamak veya sürekli uyarmak erişkin dönemde sorunlara neden olabilir.
Aşırı özgüven ve ego: Çocuğa ne aşırı özgüven ne aşırı ego verebilecek davranışlardan kaçınılmalı, çocuk kayıt ve baskı altında tutulmamalı ancak toplum normları değerleri ve başkalarının haklarına saygı göstermesi gerekliliği de çocukluk çağında öğretilmelidir. Bu empati yeteneğini geliştirecektir. Aşırı özgüvenli yetişen bireylerde ileriki yaşamlarında kayıtsız bağlanma türünün daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.
“Çocuğunuzla önce doğru iletişim kurmalısınız”
Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, ebeveynlere çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurmanın püf noktalarını aktardı.
Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, iletişimin de sağlıklı olması gerektiğinden yola çıkarak, sağlıklı bir toplumun temelinin, doğru iletişimden geçtiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Eşlerin kendi aralarında, çocukların ebeveynleriyle, öğretmenin öğrencisi ile ya da yöneticinin çalışanıyla doğru iletişimi kurması çok önemli. Ne dediğimizi anlatabilirsek ve karşı tarafın ne dediğini anlayabilirsek, birbirimizi anlayabilmemiz ve uyumla hareket etmemiz mümkün hale gelir. Birbirini dinlemek, karşısındakine söz hakkı vermek ve farklı fikirlere saygı duymak uygar bir toplumda iletişimin vazgeçilmez koşullarından biridir. Toplumun en küçük birimi olan aile içi iletişim de bu yüzden ayrı bir önem taşıyor. O yüzden diyoruz ki, ilk olarak aile içinde başlaması gerekiyor sağlıklı iletişimin. Aile içinde iyi bir iletişim kurabilen çocuklar, hayatının ileriki, evrelerinde de bu alışkanlığını sürdürecektir. Bu nedenle anne babalar önce çocuklarıyla doğru iletişimi kurmaya önem vermeli, bu konudaki bilgilerini geliştirmeli.”
“3 yaşına geldiğinde aile içinde sorumlulukları olmalı”
Sağlıklı bir iletişimin mutlaka aile içerisinde başlaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, dünyaya gelen bir bebeğin 6 saat sonrasında çevresinde olup biteni hissetmeye başladığının altını çizdi ve “Bebeğin tepkilerine önem vermek ve onunla henüz küçük de olsa doğru iletişim kurmak önemli. Öyle ki çocuk 3 yaşına geldiğinde aile içerisinde sorumluluk alabilen bir birey haline gelmeli. Anne babaların yaptığı en büyük hatalardan biri çocuğu adam yerine koymayıp, koyuyor gibi yapmak” diye konuştu.
“Çocuğunuzun heyecanlarını önemseyin”
Hayatı çocukların gözüyle görmenin çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cüceloğlu sözlerini şöyle sürdürdü:“ Mutlu olan bir insanın ilk tepkisi bu duygusunu en sevdiği ile paylaşmaktır. Çocuklar da aynı şekilde çok heyecanlandıklarında hemen en sevdiği kişinin yanına gidiyor ve yaşadıklarını anlatıyorlar. Anne babaların onların bu heyecanlarına mutlaka kulak vermeleri gerekiyor. Aksi takdirde çocuk o sırada kendini önemsiz hissetmekten, aşağılanmaya kadar birçok duyguyu beraberinde yaşıyor. Oysaki o sırada anne babasının onun heyecanını paylaşması çocuğun kendini önemli hissetmesini sağlıyor.”
“İnsan insanla konuşmadan uygar bir toplum olamaz”
İletişim psikolojisi üzerine yayınladığı kitaplarıyla anne babaların yakından takip ettiği Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, “Görüyoruz ki pek çok anne baba çocukları iyi yetişsin diye, birçok kursa gönderip, farklı bilgiler edinmesini sağlamaya çalışıyorlar. Elbette çocuğun farklı fikirler edinmesi önemli. Ancak çocuklarınızı yetiştirirken adeta ‘kültür robotu’ olarak yetişip yetişmediklerine dikkat etmelisiniz. Bu çocuklar çok şey bilebilirler ama bu bilgileri hayata uygulamak, sorunlarını daha iyi çözmek, dolayısıyla kişiliklerini geliştirmek için mi kullanıyorlar? Bu soru, çok önemli bir sorudur; o yüzden diyoruz ki biz, çocuğunuzun bir kültür robotu gibi gelişmesine izin vermeyin, kişiliğinin gelişmesine önem verin. Çocuğunuz kendinin bilincinde olarak yetişirse olaylar onu yönetmez. O, seçimleriyle olayları yönetir. Bu nedenle mutlaka onların fikirlerini önemseyin, kendilerinin bir birey olduklarını hissetmelerini sağlayın” dedi.
YORUMLAR