Çocuklar her toplumda ve zamanda gözetilmeye en fazla ihtiyaç duyulan ve hukuksal anlamda "kırılgan" olarak adlandırılan gruptadırlar. Haklarını tek başlarına savunabilecek kadar yetkin olmayan bu grup için korunması gereken haklarının geliştirilmesi oldukça önemli. Ülkelerin üstüne düşen sorumluluklardan en önemlilerinden biri bu anlamda uluslararası çerçevede çocukların yararına olan düzenlemelere katılım göstermek ve ulusal anlamda da evrensel ilkelere uygun biçimde düzenlemeler oluşturup bu düzenlemelere uygun bir biçimde uygulamayı yürütmek aslında.


Haberimizin devam eden kısmında ülkemizde genel hatlarıyla çocuklarımızın haklarını korumak için ne gibi düzenlemelere katıldığımızı ve neleri uygulamaya koyduğumuza değineceğiz. En büyük dileklerimizden biri, bu haklara sahip olan her bir çocuğun özgürlük alanlarında istedikleri gibi büyüyebilmesi.


Uluslararası alanda tarafı olduğumuz düzenlemeler


Çocuk Hakları Sözleşmeleri

Bu düzenlemelerden ilki genel anlamda "Çocuk Hakları Bildirgesi" olarak adlandırılan sözleşmelerden ilki olan 1924 tarihli ve o dönemde ülkemiz için imzalayan kişinin Mustafa Kemal Atatürk'ün olduğu Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi. Uluslararası alanda atılan ilk ve en önemli adımlardan biri olan bu bildirgeyi biz 1928 yılında imzaladık. Çocukların haklarını temel düzeyde korumaya çalışan ve o günün şartlarından yola çıkarak savaş vb. felaketlere değinen bu bildirge 5 maddeden oluşuyordu. İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasının ve bildirgeyi oluşturan Milletler Cemiyeti'nin dağılmasının ardından bildirgenin geçerliliğinin kalmadığı ifade edilebilir.


İlk olarak atılan ve belki de çocuklarının haklarının korunmasının temel taşı olan bu bildirgenin ardından 1959 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi ve 1963 tarihli UNESCO Türkiye Milli Komisyonu tarafından kabul edilen Türk Çocuk Hakları Bildirisi geldi.


Günümüzde geçerliliğini korumaya devam eden sözleşme ise 1989 tarihli ve bizim 1995'in Mayıs ayından beri tarafı olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi. Bu sözleşmede çocukların bireysel anlamda eşit ve devredilemez haklarına değinilerek 18 yaşının altındaki insanların çocuk sayılacağı ifade ediliyor. Bunun yanında çocukların aile içinde ve toplumsal yaşamında hiçbir açıdan ayrım gözetilmeksizin huzur, sevgi ve barış ortamında büyümeleri en önemli amaçlardan biri.


Çocukların görüşlerini özgürce ifade edebilmelerinden onur ve itibarlarını zedeleyecek davranışlarda bulunamamasına kadar birçok özgürlük ve beraberinde yasağın getirildiği sözleşme, devletlere sözleşmedeki temel ilkelere uyma ve bu ilkeler doğrultusunda düzenlemeler getirip denetleme sorumluluğu yüklüyor.


BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi

1980 tarihinde imzaya açılan sözleşme, Türkiye için imza ve onay süreçleriyle beraber 1986'da yürürlüğe girdi. Erkekler ve kadınlar bakımından eşit hak ve özgürlüklere sahip olmanın öneminin daha sözleşmenin en başında belirtilmesinin yanında sözleşmeye göre çocukların anne ve babanın eşit sorumluluğunda büyütülmesi konusundaki birçok vurgu da çocuk hakları anlamında gelişmelerin varlığına işaret ediyor.



ILO 138 ve 182 sayılı sözleşmeler

Çocuk işçilik bakımından büyük kısıtlamalar getiren uluslararası çerçevede büyük öneme sahip bu ILO sözleşmeleri, 18 yaşından küçük çocukların maruz kalabilecekleri zararlardan ve olası tehlikelerden çocukların korunması bakımından büyük önem taşıyor. 182 sayılı sözleşmenin getirdiği acil eylem planıyla uzun vadede ülkelerdeki yoksulluğu azaltmak suretiyle çocuk işçiliğin ortadan kaldırılması amaçlanıyor.


Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (Lanzarote Sözleşmesi)

Günümüze en yakın sözleşmelerden biri olan Lanzarote Sözleşmesi, 2007 yılında imzalandı ve ülkemiz tarafından 2011 yılında yürürlüğe girdi. Çocukların beden bütünlüğüne zarar veren ve istismar edilmesine en çok rastladığımız konulardan biri çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel istismar.


Bedensel zararının yanında psikolojik olarak da büyük zararlar meydana getiren bu durumdan çocukların korunması için Avrupa ülkeleri çerçevesinde imzalanan bu sözleşmenin temel amaçları sözleşmenin ilk maddesinde yer almakta. Buna göre psiko-sosyal gelişimleri bakımından yıkıcı bir etkisi olan cinsel istismardan çocukları korumak, önlemek ve gerçekleştirilen ihlaller bakımından koruyucu bir ceza hukuku mekanizması oluşturmak genel olarak hedeflenen amaç.



Ulusal alandaki düzenlemelerimiz

Anayasa

Ulusal anlamda en önemli ilkeler Anayasa'mızın 41. maddesinde sayılıyor. Bu anlamda çocukların korunması için gerekli tedbirlerin alınması, teşkilatların kurulması, bakımlarının sağlanması, anne ve babalarıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurabilmeleri, istismar ve şiddetten korunmaları hedeflenen özgürlük ve alınması planlanan tedbirlerden temel olanları. Devamında gelen maddelerdeki eğitim hakkı ve diğer sosyal haklardan yararlanmaları da temel ilkelere eşlik eden haklar arasında yerlerini alıyorlar.


Çocuk Koruma Kanunu

Bu doğrultuda ülkemiz bakımından getirilen düzenlemelerden en kapsamlısı Çocuk Koruma Kanunu. Çocuğun yarar ve esenliğinin gözetilmesinin temel ilkelerden olduğu bu kanunun ilk maddesinde kanunun amacı belirtiliyor. Buna göre kanunun yapılış amacı "korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemek".


Türk Medeni Kanunu

Özellikle velayet bakımından çocukların yararının gözetilmesi ve haklarının korunabilmesi Türk Medeni Kanunu bakımından çocukların haklarına yönelik en önemli konulardan biri. Bunun dışında çocuğun malları bakımından çocuğu koruyan önlemler ve anne ve babanın çocukla kurduğu kişisel ilişki boyunca çocuğun menfaatinin zarar görmemesi için alınan tedbirler de kanunda yer alan diğer hususlardan. Aile içerisinde çocuğun yararının üstünlüğünün sağlanması ve kişilik haklarına saygı gösterilmesi, çocukların haklarına yönelik "amaç" olarak ifade edilebilecek esas konulardan sadece bazıları.


İstihdam bakımından

Uluslararası alandaki bağlantısını net bir biçimde görebileceğimiz Anayasa'mızın 50. maddesi ve bu maddeyle ilişkili Mesleki Eğitim Kanunu, şüphesiz ki yukarıdaki ILO sözleşmelerinin temel aldığı ilkelere yakından ilgili. Anayasa'da belirtilen kimsenin yaşına ve gücüne uygun olmayan işlerde çalıştırılmayacağına yönelik ifade bu bakımdan uluslarası ilkelerle olduğu kadar ulusal anlamda da bir güvence sağlanılmak istendiğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.


Hazırlayan: Yıldız Argün



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.