5 Kadim Ruh – Bölüm 4: Hava
Havayı rüzgarla tanırız.
Ancak rüzgâr yalnızca dışarıda değil, içeride de eser.
Hava nedir?
Her gün temas ettiğimiz ve bizimle sürekli iletişim halinde olan bu varlık kimdir?
Hava, yaşamın yaratıcılığıdır. Yaşamın dinamizmdir, hareketidir o.
İnsan yaratıcılığı ile ilk temas kurduğunda ve onu ifade etmeye başladığı an, havanın bilinci ile temas halinde demektir.
Evet, hava canlı bir varlıktır ve onun da bir bilinci ve vasıfları vardır.
İletişim vasfına sahiptir, bilgi aktarır.
Taşıyıcıdır, tohumları, tüm besini yerine ulaştırır.
Dinamiktir, eskimişi yeniler, ağırlaşmış olanı hafifletir.
Ve tıkanmış olanı çözer.
Tüm ilişkileri, her şeyin canlı bir varlık olduğu bilinciyle yaşamak, insanın bilincini açar.
Böylece yaşamın çok boyutluluğunu tanır, bolluk ve bereketin ne olduğunu kavrarsın.
Kendinden başlayarak her şeyin bir bilinç, yani bir ruh taşıdığını bilmen, dünyayı algıladığın dar çerçeveyi genişletir, hatta ortadan kaldırır.
Özgürleşirsin.
Kendine yaklaşırken, yaşamın aslında ne olduğunu öğrenirsin.
Yaşamaya o zaman başlarsın.
Hava düşüncedir, zihin frekansıdır o.
Onunla bilinçli bir ilişki kurmazsan seni istila eder ve ele geçirir.
Dediğim dedik, otoriter bir yapısı vardır havanın.
Onunla ne zaman görüşüp ne zaman ara vereceğini bilmen gerekir.
Yoksa maymun gibi oynatır insanı.
Toprakla bağını keser.
Ve sürekli endişe içerisinde yaşamaya başlar, başladığın hiçbir işi bitiremez, odaklanamazsın.
Hayatı yaşamaz sadece düşünür hale gelirsin.
Hava elementi, sinir sistemi ile ilişkilidir.
Sinir sisteminde bir elektrik akımı dolaşır.
Bu akım, havanın taşıdığı bir frekanstır.
Bu frekans, duyu organları aracılığı ile dış dünyadan alınan tüm verilerin dağıtımını sağlar. Dağıtımı yapan havanın içerisindeki akımdır diyelim.
Herhangi bir şeye ivme veren de o’dur.
Hava aynı zamanda nefestir. Ve nefes, ruh ile madde arasında köprüyü kurar.
Nefes, zihni dinginleştirir. Hücreleri yeniler ve organların hayatiyetini arttırır.
Bedeni beslerken kozmik bilinç ile iletişimin yolunu açar nefes.
Rıh denilen yüksek bilinci algılamayı mümkün kılar.
Ağır duygulardan arındırır.
Dünya’daki tüm canlılar ve hatta evren bile devamlı nefes alır. Genişler ve daralır.
Nefes yoluyla tüm hücrelere, dokulara ve organlara yaşam enerjisi ulaşır.
Nefes, yaşamın atan nabzıdır.
Her atan nabız ile kanın tüm bedende dolaşarak, oksijeni ve besinleri derin doku ve hücrelere dağıtan, havanın dinamizmidir.
Tüm ilişkiler için aynı şey geçerlidir.
Hayatında atıl olmuş, tıkanmış, daralmış her ne varsa bil ki hava ile ilişkinin azalmasındandır.
O zaman yaşamını biraz havalandırma ve kendini besleme zamanın gelmiş demektir.
Bunu da öncelikle doğru nefes alıp vermek sağlar.
Belki de doğru nefes alıp vermeyi öğrenme zamanın gelmiştir?
Bunun tersi olarak, yaşam yormaya, gideceğin yönün duygusu kaybolmaya, sabırsızlık ve endişe hali oluştuysa, bu sefer de havanın etkisine fazla maruz kalmışsın demektir.
İçinde rüzgarlar, hatta fırtına eser o vakit. Fazla hava da gaz yapar. Sindirimi yavaşlatır.
Yediklerini, öğrendiklerini, deneyimlerini sindiremez hale gelir ve şişersin.
Yerinde duramaz, ajite olmuş, asabi bir halde dolaşırsın. Katılaşırsın da...
O zaman da acilen toprak, su ve ateş devreye sokulmalıdır. Aksi taktirde sindirim, sinir ve dolaşım sistemin dengeden çıkar.
Toprak, ortama dinginlik getirir.
Su, nemlendirerek oluşan katılığı yumuşatır.
Ateş ise, sistemi tekrar hafifletir ve akışkanlığı sağlar.
Evet hava kuru ve soğuk da bir elementtir.
Kuruluk, hücrelerin erken yaşlanmasına sebep olur. Bedenin ve sezgilerin hissedilmesini önler.
Düşünceleri ve bedeni katılaştırır.
Soğukluk ise sindirimi ateşini düşürür ve zihin faaliyetini artırır. Böylece endişe doğar, sistemde toksinler birikir ve ataletle direnç oluşur.
HAVA,
Kuzey yönünün, gecenin ve kış mevsiminin ruhudur.
Kurttur güç hayvanı.
Yaşlı ve bilgedir o.
Ölmeye hazır olandır.
Dönüşüm anıdır.
Eskiyi süpüren, yeniye yer açandır.
Kanatlı varlıkların diyarıdır.
Bakış açısını, algıyı genişletendir.
Kanatlıların geniş vizyonunu, görüşünü hatırlatandır.
Gerektiğinde her şeyin üzerine yükselerek, insanı büyük tabloya bakmaya davet eder.
Köklerin sağlam değilse çok yükselmenin tehlikesini öğretir.
Tevazunun, bilincin gelişiminde ki öneme dikkati çeker.
Benliğin ötesinde, yaşamın kaynağını unutarak, tevazudan uzaklaştığında, seni alır, oradan oraya savurur.
Kaynağı dört bucak arar hale getirir.
Tüm bunlar aslında, toprağın, suyun, ateşin, havanın kendi bilinciyle gerçekleşmez.
Hepsini yaratan, yaşamın kaynağıdır onlara bu vasıflara vermiş olan.
Ne de olsa orkestra bir gruptan da oluşsa, onları yöneten bir şef vardır.
Tüm varlıklar, yaratıcı kaynağa, ana bilince tabidir.
Yaradanın farklı bir ifadesidir gördüğün, duyduğun, tattığın, dokunduğun, düşündüğün, hissettiğin her şey.
Tüm yaşam formlarına can katan o özdür, bilinçtir.
Saygıyla
ÖZ.
YORUMLAR