Ebru Demirhan, “Çocuğumla Beraber İyileşiyorum”, “Yaşamın Gizli Sözleşmesi”, “Bedenin Şifa Kapıları” adlı üç kitabı ve “Annemi Seviyorum”, “Babamı Seviyorum”, “Kendimi Seviyorum” kitaplarını içeren “Bilen Çocuk Serisi” bulunan bir yazar. Onun hayatında oğlunun rahatsızlığı bir dönüm noktası. Tıpta çare arayışları devam ederken diğer bir yandan “Nasıl şifa buluruz?” diye dolaşırken kuantumla tanışıyor. Seminerlerde, eğitimlerde hep vurguladığı gibi “Bir sorun olduğunda annedeki sorun çözülürse çocukta da sorun çözüyor.” Aslında o da tam bu cümleden yola çıkıp kendini iyi etmeye çalışırken çocuğunun bilinçaltı seviyede istenmediğini düşündüğünü bir ‘aile draması’ sırasında öğreniyor. O sırada Ebru, eşi, çocuğu ve hastalık kodlanıyor, çocuğun bilinçaltı “Sen beni istemedin” diyor. O günden sonra çocuğu iyi oluyor kendisi de bugün geldiği noktaya doğru yola çıkıyor. Şimdi buyurun röportajımıza…
Yaptığınız işi nasıl tanımlıyorsunuz?
İş tanımından ziyade yaşam şekli demek isterim. Evet, karşılığında bedel aldığım için tanımı iş olmakla birlikte benim için yaşam şekli. Birden fazla işleyişten bahsedebilirim. Şifa ile bedeni onarmak, bilinçaltı seansları ile yaşadığımız olayların arkasında yatanı bulup şimdiyi ve geleceği temizlemek, affetme seansları ile yüklerden arınmak, atalar çalışmaları ile aile bağlarında düzenlemeler yapmak, hastalıklar ile yolları ayırmak gibi birçok konuda aracı oluyorum. Aynı zamanda şifa eğitimleri ile kişilere şifayı kullanmayı öğretiyorum. Kuantum Danışmanlık eğitimi ile tüm teknikleri öğretiyorum.
Kitaplarınızda matematiksel bir hizalanmadan bahsediyorsunuz bir yandan da somut bir sonucu hemen hissedilebilir değil gibi yaptığınız işin. Bu yönüyle bilimle aranızda nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz ve daha septik yaklaşanlara konuyu nasıl anlatıyorsunuz?
Şüpheyi çok severim. Bence şüphe, yaşamın ilerlemesini sağlayan dinamiklerden birisi. Gelenlerin şüphe etmesi de bizleri her zaman geliştiriyor. Yaptığımız çalışmalarda bilgiyi aldığımız alana “Bilinmeyeni bilen alan” denir. Bugün bilim insanın gücünü, sözün ve düşüncenin gücünü, duyguların gücünü ölçüyor. Geldiğimiz noktada aynı yolda olduğumuzu, aynı alandan beslendiğimizi düşünüyorum. Henüz ölçülemeyen ve kanıtlanamayan çok fazla ruhsal bilgi var. Burada da kişilerin bireysel deneyimleri devreye giriyor. Kanıt insanın kendisi, yaşamı ve olmakta olanda kendisini göstermeye hazırdır. İki türlü öğrenme vardır; yaşanmıştan öğrenmek ve yaşayarak öğrenmek. Kişi yaşam yolunu seçer ve öğrenme şekli de bunun bir parçasıdır.
"Çocuğumla Beraber İyileşiyorum" kitabınızda çocukların bilinçaltının kodlanmasından bahsediyorsunuz. Bunu nasıl yapıyorsunuz ve bu durum çocuklar açısından ne anlam ifade ediyor?
Kodlama bir teknik adıdır. Bilinçaltı temizliği yapılmış, tekniği bilen ve kişisel yetenekleri bir parça konuya uygun olan kişiler tarafından uygulanır. Bir çocuğun/yetişkinin bilinçaltına kodlandığımız zaman kendimiz olmaksızın sadece onun bilinçaltını okuyabiliyoruz. Bilinçaltına kodlandığımız kişiler bir şey hissetmezler. Yaşam Tasarım Merkezi’nde Kodlama yapacak kişilerin bir yemin etmesi gerekir, kodlamanın mahremiyetine saygı duyacakları, sadece şifaya hizmet edecek bir durumda uygulayacakları gibi birçok maddeyi içeren bir yeminle uygulayıcı olabilirler.
“Anne rahmindeki hayat” konusunda neler söylemek istersiniz, önerileriniz ne olur?
Anne rahmi süreci yaşamımızda birçok konunun belirleyicisi olabilecek kadar önemlidir. Hikâyemiz gelmeden başlar ve bilinçaltı rahimde geçirdiğimiz süre içinde çok çeşitli kodlamalar üretebilir. İyi ve pozitif kodlar olabileceği için negatif kodlar da olabilir. Anne rahmi 40. günde ruh bedene dâhil olur ve bilinçaltı kaydetmeye başlar. Bebeklerin kendilerini sevgi ve güvende hissetmesine yardımcı olmanızı, yaşamın yüklerini içselleştirmemenizi, “Tam zamanında geldin, seni bekliyoruz” gibi cümle ve inançlarla onu karşılamanızı öneririm.
"Yaşamın Gizli Sözleşmesi" kitabınızda anne ve babanın etki ettiği 16’şar konudan söz ediyorsunuz. Bu ne demek oluyor, nasıl anlamak lazım?
Anne ile aramızdaki annelik; hayatımızda para, yaşam enerjisi, almak, geçmişle ilişki gibi 16 konunun belirleyicisi. Yani anne ile aramızdaki ilişkinin seyri, akışkanlığı, azlığı, boşluğu olduğu gibi ilgi alanındaki 16 konuya akar. Aynı şekilde babalık da farklı 16 konuyu yönetir; bağımlılık, güven, iş-meslek hayatı, vermek, gelecekle ilişki gibi konuların yöneticisidir. Annenizin ve babanızın kimliğinden farklı olarak sadece annelik ve babalığına odaklanarak yazın. Ortaya çıkan tablo yaşamınızın bazını oluşturur. Anneyi ve babayı olduğu gibi kabul etmek önemlidir. Onların değişmelerini bekleyerek zaman kaybetmeyin, kabul edin ve kendi yaşamınıza odaklanın. Örneğin anne ile ilişkideki eksiklik alma eyleminizi ya da para akışınızı kısıtlıyorsa anne değişsin de ben almaya/ kazanmaya başlayayım diye düşünmek yerine “Annemi olduğu gibi kabul ediyorum. Alma enerjimi ve para akışımı annemden özgürleştiriyorum. Yaşam yolumu, kaderimi almakla ve bollukla birleştiriyorum” gibi iç konuşmalarla ilerleyebilirsiniz.
İsim seçimi ile ilgili iki kitapta da vurgu yaptığınızı fark ettim. Bu konuda önerileriniz neler olur?
Her gelen birey kendi olarak gelir. Ona verilen isimlerin de onun kendi olmasına hizmet etmesi gerekir. Anlam yüklenerek verilmiş isimler (sanatçı, politikacı, yönetici isimleri gibi) negatif etkiler üretebilir. Yeni doğanın kimliği ve kişiliğiyle uygun olmayan her anlam iç çatışmaya dönebilir. Vefat eden kişilerin isimleri, ata isimleri negatif kader bağı kurulmasına sebep olabilir. Yeni doğan kendine ait, tüm anlamlardan bağımsız taze bir ismi hak eder. Verilen isimlerin anlam karşılıkları da çok önemlidir. Çocuğun yaşamına engel olan değil yol açan anlamları seçmenizi öneririm.
Son olarak özellikle annelere önerileriniz neler olur?
Seans gelen 25 binin üzerinde yetişkinin yaşadığı sorunların anne rahmi dâhil çocuklukta şekillendiğini gördüm. Bu nedenle kendimi dünya çocuklarına borçlu hissedip bilgimi bu çerçevede kaleme aldım. Sevgili ebeveynler, öncelikle kendinizi tanıyın. Kendini tanıyan başkasının dünyasına kapı olabilir. Çocuğunuzu tanımak için özen gösterin. Nerede nelere tepki veriyor, anlayın. Tanımadığınız, bilmediğiniz bir şeye yol gösteremezsiniz, ondan beslenemezsiniz. Olmasını istediğiniz yönler konusunda ısrarcı olmayın, kendi yollarını bilerek geliyorlar. Birlikte hareket etmeyi prensip edinin. DNA’nızın onda kopyası var, onda değişmesini istediğiniz her şeyi kendinizde de değiştirin ki DNA’nızın onda işleyen bilgisi yenilenip amaca hizmet etsin. Çocukluğunuza geri dönüp duygularınızı onarabilmeniz için bolca meditasyon ve çalışma paylaştım “Çocuğumla Beraber İyileşiyorum” kitabımda. Keyifle faydalanın. Çocuklar cennetimizdir, bırakalım öyle kalsınlar.
Röportaj: Bengü Kantekin Günal
YORUMLAR