‘Elveda’ şarkısıyla tanıdığım ‘Yalnızlık’ şarkısıyla sevdiğim Özgün Uğurlu’yla son single çalışması ‘Gelmiyor musun?’ için bir araya geldik. Onunla ilk kez röportaj yaptığımızda spora başlamıştı, evliydi ama çocuk konusu henüz sadece bir fikirdi. 4 yıl boyunca hiç ara vermeden yaptığı sporların karşılığını gören ünlü şarkıcının hayatına bir de melek dahil oldu. Özgün’le müzik kariyerinden başlayan sohbetimiz 2 yaşındaki oğlu Ediz’e kadar uzandı.

Yeni single’ınız ‘Gelmiyor musun?’u yayınladınız. Sizden bir yaz şarkısı bekliyorduk.

‘Gelmiyor musun?’ sürpriz oldu... Gözde Ançel ve Buray imzalı bir şarkı. Aslında ben de hareketli bir şarkı düşünüyordum. Buray ve Gözde’den 4 şarkı geldi. ‘Gelmiyor musun?’ tam benlikti. Buray bana geri vokal yaptı. Kendim yazmışım gibi benimsedim şarkıyı. Bazı şarkıların zamanı yoktur. Şarkı iyiyse her zaman dinlenir.

‘Rihanna’da yok bu rakamlar!’

Duygusal şarkılarınızın hareketli şarkılarınızdan daha özgün ve size has bir tarzı olduğu söyleniyor. Sizce de öyle mi?

Bu bence iyi bir şey. Slow şarkı yorumculuğu insanın karakterini ortaya koyar. Şarkı söylemek zor iştir. Bakmayın şimdi herkesin şarkıcı olduğuna. Gerçekten ruhunu katarak şarkı söylemek zor bir iştir. Ben bunu iyi yaptığımı düşünüyorum. Şarkıların ruhuna girip söylüyorum. Hareketli şarkılar daha dönemsel şarkılardır. Kayahan’dan Sezen Aksu’ya kadar aklınıza kim gelirse akılda kalan balat-slow şarkılardır. Çünkü slow şarkılar insana dokunur, diğerleri eğlendirir.

“Bir şarkıyı çocuk severse herkes dinler” denir. Sizce doğru mu?

Bir aile çocuğuna 1000 kere aynı şarkıyı dinletiyorsa aileyi sorgulamak lazım. Ona çok fazla inanmıyorum. 12 milyon aktif müzik dinleyicisi var. Bir şarkı günde 1 milyon izleniyor. 170 gün boyunca 1 milyon kişi mi dinliyor sizi? Müziği dünyaya yapsanız anlarım. Rihanna’da yok bu rakamlar! Günde 1 milyon tıklanıyor, sokakta kimse tanımıyor. Tıklar çocuklar sayesinde geliyorsa bu başarı değil. Benim için ne kadar iş yapabildiğim, konserime kaç kişinin geldiği ve bu kişilerin nasıl insanlar olduğu önemli. 2 yıl önce kaç milyon tık alan isimler vardı, şimdi yoklar. Ben 70 yaşında da şarkı söylemek istiyorum.

‘Şarkı söylemek zor iştir’

Baba olduktan sonra sosyal medyada daha aktif oldunuz. Babalık sizi değiştirdi mi?

Eşimi de oğlumu da çok seviyorum. Onlarla vakit geçirmek hayatta en keyif aldığım şey. Bu anları paylaşmak da beni çok mutlu ediyor. Ediz’den sonra bu iş böyle oldu. Beğenilere bakarsanız benim tek olduğum fotoğraf 3 bin beğeni alıyor, Ediz’in fotoğrafı 30 bin. Kimin daha çok sevildiği ortada. Bu, eşim Nida’nın hesabında da böyle.

Ediz’in Down sendromlu olması hayatınızı nasıl etkiledi?

Herkes çocuğu sevilsin ister. Down sendromlu çocukların en büyük sıkıntısı rahat bir ortamlarının olmaması. Ediz için ben bir şansım diye düşünüyordum. Sevilen birisiyim ve bu yüzden de Ediz şanslı başlayacaktı. Ama ben Ediz sayesinde daha çok sevilen biri oldum. Ediz beni dünyanın en mutlu insanı yaptı. Ediz’in durumu haber olunca, insanların ne kadar sevgi dolu olduğunu gördüm. Ediz, 3 aylık olduğundan beri rehabilitasyon merkezine gidiyoruz. Şimdi haftada 3 gün okula gidiyor. Bizim çocuklarımız biraz geriden geliyor. Neyin geriden geldiğini bulursanız arkadaşlarıyla o makası kapatması kolaylaşıyor.

‘Bütün farklı çocuklar için mücadele ediyoruz’

Günlük hayatta nasıl bir durum Ediz gibi özel bir çocuğa sahip olmak?

Diğer çocuklardan hiç farkı yok. Sadece 3-4 yaşında kreşe gitmedi, 3 aylıkken gitti. Biz ömrümüzün sonuna kadar birlikte olacağız ama eminim ki Ediz kendi ayaklarının üzerinde durabilen bir çocuk olacak. İlgi, sevgi ve kontrol olduğu sürece yapamayacakları hiçbir şey yok.

Yaşadıklarınızı kitap haline getirecek misiniz?

İleride düşünüyorum. Down Türkiye Derneği’yle birlikte hareket ediyoruz. Sadece Ediz için değil bütün farklı çocuklar için mücadele ediyoruz.

Röportaj: Neziha Kartal