Oyunculukla ilgili hayalleriniz neler?

Aksiyon ruhu olan ve içinde süper kahramanların bulunduğu bir filmde olmayı çok isterdim. Ben yabancı filmleri daha çok izliyorum, Türk filmlerine de bakmaya çalışıyorum elimden geldiği kadar, izlemek istiyorum. Dil öğrenmek için ABD’ye gittiğimde oyunculuk dersleri de almıştım. Broadway’deki hocam “Gel kal bu yolda” dedi ama ben şuna da inanıyorum, insanın doğduğu büyüdüğü yerde sanatın özünü, atalarını yansıtması gerekir. Mesela ‘300 Spartalı’ filmini binlerce kez izlemişimdir, o tarz işleri seviyorum. Romantik komedi filmlerinden pek hoşlanmam.

Sizde yeri ayrı olan eski ustalardan örnek verebilir misiniz?

Aslında Yeşilçam’ın oyunculuklarını yeterli bulmasam da onların sıcaklığını seviyorum. Öyle Türkan Şoray’dır Hülya Koçyiğit’tir özel bir ilgim yok yani. Üstat olarak Şener Şen’i çok beğenirim. Şener Şen her dönemde başarılıydı ve benim gerçekten en hayran olduğum kişilerden biri. Saçma sapan dizi furyasının içinde hiçbir zaman kalmadı.

Tutkularınız neler? Size ne ilham verir?

Oyunculuk genel anlamıyla gözlem gücüne dayandığı için ben bayağı komşu komşu dolaşıyorum, çat kapı insanların evine gidiyorum. Gözleme yapıyorlar gidiyorum, çaya gidiyorum, kahveye gidiyorum ve onları gözlemliyorum, çünkü aslında ben onların komşusu gibiyim. Beni zaten kızları Bahar olarak görüyorlar. Baktığımda hep bir şeyler katabiliyorum belki de ondan karakterim bu kadar sevilmeye başlandı. Ben mahalle kültürüyle büyümüş bir çocuk değilim, oysa oynadığım kız tamamıyla mahallede, gecekonduda büyümüş. Çay kültürüm bile gelişmiş değildi. Hepsini o mahalledeki ablalar sayesinde edindim. Bunların hepsi gözlem sonucunda oluşan şeyler.

Mahallede büyümediğin için alışman zor oldu mu bu duruma?

Sarayda büyümediğim için alışmam zor olmadı. Çocukluğumdaki evimiz sobalıydı ama ben çok küçük olduğum için hatırlamıyorum. Pek güzellik kaygım olmadığı için ben mesela kel alaka bir terliği ayağıma takıp ‘Hocam ben böyle oynayayım bu sahneyi’ diyordum. O yüzden onlardan biri gibi oldum. Bazen giydiklerime bakıyorum, gerçekten onlar gibi oldum.

“Eşim en büyük destekçim”

Eşiniz Deniz Evin’le sette başlayan ilişkiniz hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Tamamen tesadüf oldu, hiç aklımda yoktu. Kariyerime odaklanmıştım gerçi şu an en büyük destekçim kendisi. Bir anda gelişti her şey, evlenmeyeceğim, hiç öyle bir fikrim yok derken Deniz sete geldi tanıştık. İkiz kardeşi oynuyoruz bu arada. İlk repliğinde ‘Sen benim diğer yarımsın ben seni bulamasaydım çok üzülürdüm’ diye damardan bir replik söyledi. ‘İyi madem sen benim diğer yarımsın’ deyip bırakmadım bir daha adamı. Setteki herkes ‘Senden hiç öyle bir şey beklemezdik’ dedi. Hatta ‘Ne kadar hanım hanımcık görünüyor ama çocuğa sulanıyor’ diyenler bile oldu.

Hayattan aldığınız küçük zevkler nelerdir?

Ben çok kolay mutlu olurum. Kedim ve köpeğim var her sabah onlarla haşır neşir oluyorum. Müzik dinlemeyi ve pikapları çok severim. Setten geldiğimde eşimle Türk kahvesi yapıp plak dinleriz. Ben yeni yeni kek poğaça falan yapıyorum, mutfaktan çok zevk almaya başladım.

"Eve yatırım yapıyoruz"

Gelirinizi nasıl kullanıyorsunuz? Yatırım yapıyor musunuz?

Yapıyoruz evet. İstanbul’dan eve daha yeni yatırım yaptık, daha çok birikim yapmaya çalışıyoruz. Şu an çocuk düşünmüyoruz ama onunla ilgili hesabımız olsun diye düşündük. Kedimiz ve köpeğimiz var onlara bayağı harcama yapıyoruz. Rottweiler cinsi bir köpeğimizle sette bulduğumuz bir sokak kedimiz var, onlara bayağı yatırım yapıyoruz.

Bu söylediklerinden tutumlu olduğunuzu düşünebiliriz...

Tutumluyuz ya öyle çok fazla bir harcamamız yok. Mesela gece hayatımız yoktur. Ankara’da zaten konser falan pek olmuyor. Daha çok İstanbul’a geldiğimizde gece hayatımız oluyor. Hiç alışveriş tutkunu değilimdir, hatta alakam yoktur. Alışveriş merkezlerini sevmem ama Ankara’ya gittiğimden beri tek yapabildiğim şey alışveriş merkezindeki kafelerde oturmak. Bazen de sıkıntıdan patlamamak için alışveriş yapıyorum.

Röportaj: Kerem Berberoğlu

Fotoğraf: Erdem Şahin