Bir marka düşünün; bir tişört ve jean’le kadını seksi gösterebiliyor. Rahat giyimin en şık halini sunuyor. Eski görüntülü tişörtleri, kaşmir kazakları markanın zamansız çizgisinin simgesi. Geçen hafta düzenlenenElle Style Awards için ülkemize gelen markanın kreatif direktörü Cecilia Bonstrom, bu özel gecede yine ‘cool’luğunu konuşturdu.

Zadig & Voltaire’de tasarıma başlamadan öncemodellik yapıyordunuz. Bu durum kariyerinizi nasıl etkiledi?

Evet, 15 yıldır modellik yapıyordum, Hermes ve Clarins gibi markalarla çalıştım. Dünyayı dolaşmak ve her gün farklı insanlarla çalışmak, hayatımın en önemli okuluydu. Modellik daha güçlü ve insan ilişkileri sağlam bir insan olmamı sağladı. Bazen de tüm dikkatlerin üzerimde olmasına neden oldu.

Peki tasarımcı olmaya nasıl karar verdiniz?

Modellik yaptığım dönemlerde yaratıcılığın önemini ve kıyafetlerin kadınları nasıl değiştirebildiğini gördüm. Bir gün Zadig & Voltaire’i keşfettim ve diğer markalardan farklı olduğunu anladım. Modern, basit, renkli, kaşmir gibi kumaşlar... Bu işi öğrenmek ve Zadig & Voltaire’le çalışmak istiyordum. Model olmayı çok sevmeme rağmen şu an bulunduğum noktayı modelliğe bin kere tercih edebilirim. Çünkü yaratıcılık bambaşka bir his.

Marka 1997’den bu yana nasıl gelişti?

Doğal bir gelişim gösterdi. İlk başarımız kaşmir kazaklarımız ve Tunus modeli tişörtlerimizle geldi. Bu tişört dünyasında bir devrim yarattı. Çünkü daha önce insanlar cool bir beyaz tişört bulamıyordu. Herkes bizi taklit etmeye başladı. Beyaz tişört insanların her mevsim ihtiyaç duyduğu bir ürün haline geldi. Stiliyle tanınan uluslararası bir moda evi olduk. Başarımızın sırrı ise her geçen gün gelişmemize rağmen şükretmeyi asla bırakmamamız.

Dahil olduğunuzdan beri markayı nereye taşıdınız?

2006’da markanın artistik tarafına bakmaya başladığımdan beri oldukça geliştiğimizi söyleyebilirim. Tabii ki bu sadece benim sayemde olmadı, çok akıllı ilerledik. Dünyanın birçok noktasındaki güçlü şehirleri kendimize hedef aldık. Erin Wasson ve Freja Ericsson gibi güzel mankenlerle olan reklam çalışmalarımız da markayı daha güçlü bir yere taşıdı.

Markayı nasıl tanımlarsınız?

Zadig & Voltaire’in ürettikleri, sadece kıyafet değil. Aynı zamanda bir yaşam stili. Kimliği olan, tek ve yıllar geçse bile hâlâ moda olabilecek parçalar.

Peki ya Zadig kadını?

Hayatın içinde, aktif, çok çaba harcamamasına rağmen her zaman iyi giyimli. Zadig & Voltaireyumuşak ve şık malzemeleri harmanlayıp ortaya bambaşka şeyler çıkarıyor. Ben bir şey tasarlarken aklımdan hep Charlotte Gainsbourg, Lou Doillon gibi kadınları geçiririm. Elbise cool ama asla çok feminen olmamalı. Z&V zıtlıkları sever, smokin ceket ve kısa paça bir pantolonun altına topuklu ayakkabı ya da şık bir elbisenin altına bot giyebilirsiniz.

Charlotte Gainsbourg, Lou Doillon dışında da stil ikonlarınız olduğuna eminim... Hatta rock’n roll, tasarımlarınızın ilhamı gibi gözüküyor.

Patti Smith, Keith Richards, Irina Lazareanu ve Kate Moss’tan etkileniyorum. Ama benim sonsuz stil ikonum her zaman Carolyn’dir. Sharon Stone, Olivia Palermo, Rosie Huntington, Halle Berry, Marion Cotillard, Elsa Pataky, Jessica Alba gibi starları giydirdiğimiz için şanslıyız. Charlotte Gainsbourg’un rock şıklığı için daha özel şeyler söyleyebilirim, Vanessa Paradis’in daha romantik bir duruşu vardır.

Fransız şıklığını nasıl açıklarsınız?

Fransız şıklığı, tam olarak doğal ve çabasızdır. Charlotte Gainsbourg ya da Emmanuelle Seigner gibi Fransız kadınlar gerçek Fransız şıklığını yansıtır. Bir gece elbisesini bile çok az makyaj ve dağınık saçlarla kullanırsanız, sofistike görünebilirsiniz. Fransız şıklığı biraz Zadig & Voltaire gibidir. Mesela mini bir etek le bot giyersiniz ya da elbisenizin üzerine blazer ceket alırsınız. Böylece çabasız ama güçlü bir şıklık elde edebilirsiniz.

Röportaj. Esra Çoruh