Müzelerin cepheleri sesli, görüntülü projeksiyonlu ve LED teknolojili sanat ekranlarına dönüştürülüyor. Geçtiğimiz günlerde ABD’deki International Center of Photography’de, binanın ön cephesinde özgürlükleri için savaşan Afro-Amerikalı kadınlar ve Tunus mülteci kampındaki göçmenlerin fotoğrafları gösterildi. Mart ayından beri dönüşümlü olarak yansıtılan görüntüler müzenin daha çok insana ulaşıp izleyiciyle diyaloğu artırmasını hedefliyor. Projeksiyonlar artarak devam edecek ve yakın zamanda kalıcı olacak. Müzelerin sergi programlarıyla birlikte projeksiyon programlarından bahsedeceğiz.


Müzede egzersize ne dersiniz?

Londra’da Saatchi Gallery’deki yoga seanslarından sonra bu kez New York Metropolitan Museum of Art (MoMA) eserler önünde grup egzersizleri düzenliyor. Ziyaretçiler Rodin ve El Greco’nun bronz heykelleri arasında ve Rauschenberg’in tablolarına karşı dans ediyor, matlarını yere serip yoga hareketleri yapıyor. Bizde bu akımın öncüsü Sakıp Sabancı Müzesi... Bu sayede ziyaretçiler hem beynini hem de kalp atışlarını hızlandırıyor. Üstelik bazı sanat profesyonellerine göre sanat önünde fiziksel aktivite eserle daha derin bir etkileşime girilmesini sağlıyor. Bu arada Sakıp Sabancı Müzesi’nde Müzede Yoga etkinliğinin yaz dönemi, 14 Haziran’da başlıyor.


Müzede ziyafet

Trendin başını Amerika’nın çektiği dünya müzelerinde yemek ve sanat üzerine insanları bir araya getiren programlar oldukça yükselişte. Şefler sanatçıların eserlerinden esinlenerek yemekler yapıyor, restoranlarda temalı sunumlar oluşturuluyor. Geçtiğimiz yıl, Metropolitan Sanat Müzesi’nde düzenlenen “Kudüs: 1000-1400 Cennetin Altındaki İnsanlar” sergisinde İsrailli şef ve “Gazze Mutfağı” kitabının yazarı Yotam Ottolenghi ile altı ay süren “Ortaçağ Ziyafeti” yemek pişirme programı hazırlandı. Pittsburgh’da Carnegie Sanat Müzesi geçtiğimiz yıl “Ziyafet” adlı bir programla New Orleanslı şef Michael Gulotta tarafından Güneydoğu Asya ve Louisiana’nın yemek geleneklerinden oluşan bir akşam yemeği etkinliği düzenledi. Yemeğin teması New Orleans ritüelleri ve Vietnam gelenekleriydi. Müzenin toplumsal deneyimler yöneticisi Laura McDermit, “Yemek, temel düzeyde, kendimizi sürdürmenin yolu. Sanat ise ihtiyaçlarımızı daha yüksek seviyelerde devam etmenin yolu” diyor. Sanat ve yemek birlikteliği kültürel bağları birleştirmenin en cezbedici yolu olarak görülüyor.

70 kişilik dijital medya

Artık bir logoya sahip olmak yetmiyor; müzenin koleksiyonu, personeli, mağazası, sosyal medya hesapları, müzenin misyonunu ifade etmesini sağlayan bütün bileşenler artık müzenin birer parçası. Sosyal medyanın doğru ve etkin kullanımı müzeler için önemli. New York Metropolitan’ın Dijital Medya Departmanı’nda 70 kişi çalışıyor. Gelelim müzenin içine... Rehberlerin, küratör eşliğinde sergi turlarının, audio’ların yerini, eserlerin künyesini gösteren plakaların yerini dokunmatik ekranlar aldı. Bu ekranlar aplikasyonlarla desteklenip soru sorup cevabını alabileceğiniz programlara dönüşüyor. Yakın zamanda hayatımıza girecek yeni bir özellik ise eserleri VR teknolojisiyle üç boyutlu deneyimlemek. İzleyici sanal gerçeklik uygulamalarıyla esere bakarak sanatçının resmettiği âna, geçmişe, geleceğe gidebilecek. Smartify adlı uygulama ise tıpkı Shazam benzeri bir hizmet sunuyor. Bununla tabloyu tarıyorsunuz ve tablonun hangi sanatçıya ait olduğunu söylüyor, video yorumları sunuyor. Bu ay Amsterdam Rijksmuseum ve Londra Wallace Koleksiyonu’nda başlayan program Paris’te Louvre ve New York Metropolitan Museum of Art’da seçilen eserleri benzer şekilde ele alacak. Müzedeki eserlerin sanal gösterimleri, online koleksiyonlar, sergiler ise artık genel geçerlilik...


Deniz Çağlar

mail@denizcaglar.com

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.