Daha önce haberine yer verdiğimiz İsveçli genç aktivist Greta Thunberg, birkaç gün önce Facebook sayfasında yayımladığı bir mektupla kendisi hakkında çıkan nefret ve yalan içerikli ifadelere yönelik birtakım açıklamalar yaptı. Ömer Madra'nın çevirisini yaptığı mektubu sizlerle paylaşıyoruz.


Editörün notu: İlk olarak Facebook’a konmuş olan aşağıdaki metin, 16 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg’in, gençliğin öncülüğünde gittikçe büyüyen iklim grevi hareketine esin kaynağı olması ve dünya kamuoyunda büyük dikkat toplayan bu rolü dolayısıyla kendisi hakkında dolandırılan 'tevatür, dedikodu ve yalan dolana', ve bir de, kendisine yöneltilen “muazzam miktarda kin ve nefrete” karşı bir cevabî açıklamadır. Common Dreams sitesinde, yazarın izni alınarak yapılmış çok küçük birkaç redaksiyon düzenlemesiyle yer almaktadır.


Son zamanlarda hakkımda dolandırılan birçok tevatür ve inanılmaz miktarda kin ve nefrete rastladım. Bu benim için şaşırtıcı olmadı. Çoğu insanın iklim krizinin tam anlamının farkında olmadığını bildiğim için (ki bu anlaşılabilir birşey, çünkü iklim krizi şimdiye kadar asla bir kriz olarak ele alınmadı), iklim için okul kırmanın genel olarak insanlara çok tuhaf göründüğünün de farkındayım.


Öyleyse, okulumu kırmam hakkındaki bazı şeyleri açıklığa kavuşturmama izin verin.


2018 Mayıs’ında Svenska Dagbladet adlı İsveç gazetesinin çevre hakkında düzenlediği kompozisyon yarışmasını kazananlardan biri de bendim. Yazdığım makale yayımlandı ve bunun üzerine bazı insanlar benimle temasa geçti; aralarında fosil yakıtlardan arındırılmış Dalsland bölgesi adlı kuruluştan Bo Thorén de vardı. Etrafında, özellikle gençlerden, iklim krizi için bir şeyler yapmak isteyen insanlar vardı.


Diğer bazı aktivistlerle birkaç telefon toplantısı yaptık. Amaç, iklim krizi üzerine dikkatleri çekecek yeni projeler üzerine fikir üretmekti. Bo’nun, yapabileceğimiz şeyler hakkında birkaç fikri vardı. Yürüyüşler yapmaktan, bir çeşit okul grevine gitmeye kadar uzanan çeşitli fikirlerdi bunlar. (Okul çocuklarının okul bahçelerinde ya da sınıflarında birtakım eylemler yapmaları gibi.) Bu fikirler, [Florida’daki] Parkland Lisesi'nde öğrencilerin silahlı saldırıdan sonra okula gitmeyi reddetmelerinden esinleniyordu.


Okul kırma fikri hoşuma gitti. Bunu kafamda geliştirdim ve öteki gençleri de bana katılsınlar diye ikna etmeye çalıştım, ama kimse gerçek anlamda ilgilenmedi. Onlar 'Zero Hour' (Saat Sıfır) eyleminin İsveç versiyonuna girişmenin daha büyük etki yaratacağı kanısındaydılar. O zaman ben de okul grevimi kendi başıma planlamaya giriştim ve ondan sonra da başka toplantıya katılmadım.


Planlarımı annemle babama açtığım zaman onlar bu fikrimden pek hoşlanmadılar. Okul kırma fikrini desteklemediler ve eğer bunu yapacaksam tamamen tek başıma yapacağımı, kendilerinden destek beklemememi söylediler.


20 Ağustos 2018 tarihinde İsveç Parlamento binasının önünde oturdum. Gelip geçenlere, iklim krizi hakkındaki olguları ve neden okul grevine giriştiğimi anlatan uzun bir listeyi içeren broşürler dağıttım. Sonra da yaptığım ilk iş, ne yaptığımı Twitter ve Instagram’da anlatmak oldu. Bu paylaşımlar kısa sürede viral oldu. Onun üzerine gazeteciler ve gazeteler akın etmeye başladı. İklim hareketi içinde aktif olan İsveçli bir girişimci ve iş adamı olan Ingmar Rentzhog, oraya ilk gelenlerden biriydi. Benimle konuştu ve resimlerimi çekip bunları Facebook’a koydu. Benim onunla tanışmam da konuşmam da ilk o zaman oldu. Kendisiyle daha önce ne tanışmış, ne de haberleşmiştim.


Birçokları benim 'arkamda birileri' olduğu veya birilerinden 'para aldığım' ya da bu eylem için 'kullanıldığım' şeklinde dedikodular yaymaya bayılıyor. Ama benim 'arkamda' kendimden başka kimse yok. Annemle babam da, ben onları bu duruma uyandırana kadar, iklim aktivisti olacak en son insanlardı herhalde.


Ben hiçbir örgütün parçası değilim. Zaman zaman, iklim ve çevre konusunda uğraşan birkaç STK’yı desteklediğim ve onlarla işbirliği yaptığım oluyor. Ama kesinlikle bağımsız biriyim ve yalnızca kendimi temsil ediyorum. Yaptığım her şeyi tamamen parasız yapıyorum, hiç kimseden veya hiçbir yerden tek kuruş almadım, ve gelecekte de herhangi bir ad altında bana yapılacak herhangi bir ödeme de yok.


Ve elbette hep böyle olacak. Zaten, para için mücadele eden tek bir iklim aktivistine de rastlamadım şimdiye kadar. Bu saçmasapan bir düşünce.


Dahası, bütün seyahatlerimi okulumdan izin alarak yapıyorum; yol ve barınma giderlerimi de ailem karşılıyor.


Annemle babam birlikte bir kitap kaleme aldılar: ailemizi, benim ve kızkardeşim Beata’nın kendilerinin düşünce tarzını ve dünyaya bakışlarını özellikle iklim konusunda nasıl etkilediğimizi anlattılar. Klinik tanılarımızı da. O kitap Mayıs’ta yayımlanacaktı. Ama yayıncıyla önemli bir anlaşmazlık oldu, biz de yeni bir yayıncı bulmak zorunda kaldık ve dolayısıyla kitap ancak Ağustos’ta yayımlanabildi.


Kitap çıkmadan önce annemle babam 'Scener ur hjärtat' [Yürekten sahneler] adlı bu kitaptan gelebilecek tüm gelirlerin çevre, diyagnozlu çocuklar ve hayvan hakları üzerine çalışan sekiz ayrı yardım kuruluşuna dağıtılacağı konusunda net bir açıklama yaptılar.


Ve evet, kendi konuşmalarımı kendim yazıyorum. Ama, söylediklerimin pek çok insana ulaşacağını da bildiğim için sık sık başkalarından bilgi girdileri ediniyorum. Ayrıca, bazı karmaşık meseleleri nasıl dile getireceğim konusunda sık sık danıştığım birkaç bilim insanı da var. Her şeyin mutlak anlamda doğru olmasını istiyorum ki, doğru olmayan bilgi ve olguları yaymış olmayayım; yoksa bazı şeyler yanlış anlaşılabilir.




Bazıları, bana konmuş olan teşhis yüzünden benimle dalga geçiyor. Ama Asperger bir hastalık değil ki. Bir armağan o. Yine bazıları, Asperger sendromum olduğu için, kendimi böyle bir konuma sokmamın imkânsız olduğunu söylüyor. Ama ben işte tam da bu yüzden bu işe giriştim. Çünkü 'normal' ve sosyal bir insan olsaydım, bir örgütün içinde yer alırdım ya da kendi başıma bir örgüt kurmaya girişirdim. Ama sosyalleşme konusunda pek o kadar becerili olmadığım için, ben de böyle davranmayı seçtim. İklim krizi konusunda hiçbir şey yapılmadığı için öylesine bunalmıştım ve hüsran içindeydim ki, mutlaka bir şey yapmam gerektiğini hissettim. Ve bazen birşey yapMAmak – yani mesela parlamento binasının önünde öylece oturmaktan başka bir şey yapmamak – birşeyler yapmaktan çok daha büyük ses getirebiliyor. Bir fısıltının bir haykırıştan daha yüksek ses getirebilmesi gibi.


Hakkımdaki bir başka şikâyet de, benim 'bir erişkin gibi konuşup yazdığım' konusunda. Buna cevap olarak sadece tek birşey söyleyebilirim: 16 yaşındaki biri kendi adına konuşamaz mı sanıyorsunuz? Gene bazı başkaları da her şeyi fazla basite indirgediğimi söylüyor. Örneğin, “İklim krizi siyah beyaz bir meseledir” dediğimde; ya da “Sera gazı salımlarını durdurmak zorundayız” dediğimde veya “Paniklemenizi istiyorum” dediğimde. Ama ben bunları doğru oldukları için söylüyorum. Evet, iklim krizi bizim şimdiye kadar yüzleştiğimiz en karmaşık mesele ve bunu 'durdurmak'için elden gelen herşeyi yapmamız lazım. Ama çözüm siyah beyaz: Sera gazı salımlarını durdurmak zorundayız.


Çünkü ısınmayı ya endüstri çağı öncesi seviyelere göre 1.5°C artış ile sınırlarız ya da sınırlayamayız. Ya bir devrilme noktasına ulaşır ve işlerin insan kontrolunun dışına çıkacağı bir zincirleme reaksiyonu tetikleriz ya da bunu yapmayız. Ya bir medeniyet olarak yolumuza devam ederiz ya da etmeyiz. Varolma meselesi sözkonusu olunca gri bölge diye bir şey olamaz.


Paniklemenizi istiyorum dediğimde de, krizi kriz olarak ele almamızın şart olduğunu söylüyorum. Eviniz yanarken oturup, yangını söndürdükten sonra evi yeniden ne güzel inşa ederim diye sohbete koyulamazsınız. Eviniz yanıyorsa dışarı koşar, herkesin de dışarı çıktığından emin olur, itfaiyeyi o zaman çağırırsınız. E, bu da belli ölçüde bir paniğe kapılmayı gerektirir.


Bir başka argüman daha ileri sürülüyor ki benim buna yapacağım birşey yok. O da şu: Deniyor ki: “O daha bir çocuk ve bizim de çocukları dinleyecek halimiz yok!” Ama bu meseleyi halletmek gayet kolay: Çocukları bırakıp kaya gibi sağlam bilimsel kanıtları dinlemeye başlayın. Herkes bilim insanlarına ve benim durmadan atıfta bulunduğum olgulara kulak verseydi eğer, bana ya da dünyanın dört bir yanında iklim için grev yapan diğer yüzbinlerce okul çocuğuna kulak vermek zorunda kalmazdı o zaman. O zaman hepimiz yeniden okullu olurduk.


Ben sadece bir haberciyim ve tüm bu nefrete maruz kalıyorum. Yeni bir şey söylediğim de yok üstelik: bilimcilerin onyıllardır döne döne tekrarladığı şeyleri söylüyorum sadece. Ve ayrıca size katılıyorum: Bu iş için çok küçüğüm. Biz çocukların bu işi yapmaması lazım. Ama neredeyse hiç kimse hiçbir şey yapmadığından, ve bizzat geleceğimiz tehlikede olduğundan, bunu sürdürmek zorunda hissediyoruz kendimizi.


Benimle ilgili başka herhangi bir kaygı ya da kuşkunuz varsa, benim şu aşağıya koyduğum TED konuşmasına kulak verebilirsiniz. Orada, iklim ve çevre konusuna ilgi duymaya nasıl başladığımı anlatıyorum.


Nazik destekleriniz için hepinize teşekkür ederim!


Bu destek bana umut veriyor.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.