Mustafa: Öğretmen çocuklarının da bir günü olmalıdır arkadaşlar. "Öğretmen çocuğu olmak ne demektir?" bilenler bilir. Ben iki tane esaslı, ilkeli, kuralları ve itikatları sağlam öğretmenin çocuğu olarak anlatayım. Mesela şudur öğretmen çocuğu olmak: "Senin onlara örnek olman lazım oğlum". Para olmadığı için yapamadıklarına ek olarak öğretmen çocuğu olduğun için yapmaman gerekenler kocaman bir liste oluşturur. Sırtında ağırlaştırılmış müebbet kıvamında bir ahlaki yükle büyürsün ki neresinden sorgulasan ne etsen atamazsın üzerinden. "Her şeyin bir doğrusu vardır". Doğrusunu biliyorsan başka türlü davranmamalısın. O "de" mutlaka ayrı yazılacaktır. "Yırtık kot mu, ne derler sonra..."


Başak: Biraz büyüdüğünde aynı okuldan hoşlandığın biri varsa yandın. Suratında kocaman bir gülümseme ile yanyana yürürken öğretmenler odasından bakan babanın çakmak çakmak gözleri ile karşılaşıverirsin aniden.



Ahmet: Benimki daha çok annemin gölgesinde geçti. Çalışkan, çevresine saygılı, temiz ve sorumluluklarını bilen bir çocuk olmaya çalıştım. Öğretmen teyzem bize bildiği her şeyi öğretti. Sanki bir adım öndeydik biz diğerlerine kıyasla. Matematik yeteneğimi anne ve babama borçluyum, kıskanıldık bu yüzden. Analitik becerimiz diger konularda da bize yardımcı oldu. Bir problemin birden çok çözümü olduğunu öğrendik. Kitap okumanın iletişime ne kadar yardımcı olduğunu, dil bilmenin yeni ufuklar açtığını gördük.



Leyla: Ben en çok kırmızı bisikletimize binip okula 4 kişi gittiğimizi hatırlarım. Fedakar olmayı biz onlardan öğrendik. Evet yükümüz ağırdı çünkü biz öğretmen çocuğuyduk. Ayın onbeşini beklemek diye bir şey vardı, öğretmen çocuğu olmak oradan oraya tayin edilmek veya sürülmektir. Öğretmen çocuğu olmak annenin senin yazını beğenmemesidir. O zorladıkça sen daha da çirkin yazarsın. Gider de gider...



Sabahat: Ben hep faydalarını gördüm sanırım. Şanslı hissetmisimdir hep... Hep doğru olmamız gerekmiştir ama öbür türlüsü zaten bizim doğamıza aykırıdır. Başarılı, akıllı, uslu, edepli, düzgün çocuklardır öğretmen çocukları.



Sevil: Bir şeyler yazayım dedim öğretmen çocuğu olarak, sonra vazgeçtim. Öğretmen olarak yazayım dedim, ondan da vazgeçtim. Yani bu 'örnek olmak' var ya, zor, cok zor. Özellikle de örnek olma olayına inanmıyorsan. Hep bu şekiller mahvetti bizi, üçgen, kare, dikdörtgen falan yani...


Ersoy: Sınıf arkadaşların tarafından ara ara bir "yazılı kağıtlarına bak hatta müdahale et" baskısı ile karşı karşıya kalırsın. Benim gibi arkadaşlık değerlerin yüksekse duygusal tarafın ve mantığın genç yaşta fazla mesai yapar. Sana tek getirisi kendi notunu o ders için önceden öğrenirsin.


Filiz: Öğretmen çocuğu olarak ben de üniversiteye kadar doya doya hiç bir öğretmenime kızamadım. Haklı olsam bile onlara karşı anlayışlı olmam gerekti...





Aycan: Okul hayatım boyunca en çok duyduğum söz: "Öğretmen çocuğu olacaksın, utanmıyor musun? Sen böyle yaparsan başkaları ne yapmaz?" Anlayacağınız ben olamadım... Buna bir de sürülen öğretmenlerin ve çocuklarının yaşadıkları zorlukları ve hatta travmayı ekleyebiliriz.






Bilge: Çok zordur. Hele ki küçük bir yerde yasıyorsanız... Aldığınız kötü notları babanızdan saklamaya çalışırken babanız çoktan öğretmenevinde öğrenmiştir notunuzu. Ya da dersaneden kaçmışsınızdır çıkış saatine kadar eve gitmezsiniz ama siz daha dersaneden çıkmadan haberi gitmiştir zaten... Çok çektim çok... Arkadaşlarım sürekli aynı soruyu soruyorlardı: "Evde de ders çalıştırıyorlar mı?"


Kerim: Annem babam öğretmen. Öyle her öğretmen soylendiği gibi sevilesi, saygı duyulası falan değildir. Öğretmenlik hakkıyla yapılırsa dünyanın en anlamlı, en kutsal mesleklerinden birisi evet. Ama derste vergi iadesi zarfı dolduran, hiçbir öğrencisini tanımaya çalışmayıp, dersini anlatıp çıkıp giden, tembel, sevgisiz, bencil, merhametsiz bir sürü öğretmen gördüm. Bir de yıllar geçse de hep sevgiyle hatırladıklarım var. Hepsine teşekkür ediyorum. Dersime girmeseler de en büyük öğretmenlerim annemle babam. Özveriyi, emek harcamayı, vicdanı, derde derman olmaya çalışmayı, cesareti onlardan öğrendim. Öğlenleri, evden sadece salçalı ekmek getirebilip, gizli saklı köşelerde utanarak yiyen öğrencilerine evde bir tencere yumurta kaynatıp götüren, okulun devasa bir yemekhanesi varken ama oraya bir aşçı bile verilememişken, günlerce kazanda yemek pişiren, okul bahçesine yüzlerce fidan diken, her haksızlığa kafa tutan ve elbette defalarca sürülen, tam 30 yıl çalıştıktan sonra bir yatılı bölge okuluna sürgün giden ve "hayatımda ilk defa rapor alıp gitmeyeceğim" dediği halde, annesiz babasız 12 yaşında çocukları bırakıp gelemeyen ve bir yıl boyunca geceleri onların üstünü örten bir tanecik babam, benim için öğretmenlerin en yücesi. Bütün öğretmenler onun gibi olsa, eminim ki dünya daha yaşanabilir bir yer olurdu.


Necmiye Uçansoy


Öğretmen çocuğu olarak söylemek istedikleriniz varsa haberin altına yoruma bırabilirsiniz. Ya da blog yazısı gönderebilirsiniz.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Merhaba ben de bir öğretmen çocuğuydum. Ama benim annem dersime giriyordu. Bu gerçekten kötü bir şey. Herkes sanırdı ki annem beni kayırıyor. Ama aslında öyle olmuyor. Daha az söz hakkı alıyoruz. Hatta o dönemler zorbalığa maruz kaldım. Ama annem sınıf öğretmenim olarak çok da bir şey yapamadı. Çünkü bu sefer benden iyice nefret ediyorlar ve annesi kayırıyor diyorlardı. Sözde arkadaşlarım bir kere bana "İnşallah annen hastalanır da okula gelmez" dedi. Cok üzülmüştüm. Hep böyle sözler duyardim. Ben bir de okul birincisiydim. Bütün okul torpilli sanırdı beni. Herkes nefret ederdi benden. Hatta...
    CEVAPLA
  • Misafir Benim babam katından onun hesabina yazdirinca çok kızardı
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.