Hazırladığı zamansız koleksiyonlarıyla hızlı modaya meydan okuyan, kadın dayanışmasına inanan, betona karşı, doğa aşığı, öykücü bir kadın, Berrin Akyüz. Sanatçı, yaklaşık 25 yıldır yürüttüğü tasarım çalışmalarını, Mazı Köyü’ndeki Dikiş Kulübesi ile yılda üç kez düzenlediği psikoloji, doğa ve Hıdırellez şenlikleriyle sürdürüyor. Bu yıl rahatsızlığı nedeniyle etkinliklerini ertelese de Berrin Hanım, her yıl yurtdışından gelen onlarca ziyaretçisiyle kurduğu bağdan, toprağın gücünü haykırmaktan vazgeçmeyeceğini ve Mazı Köyü’ne beton yığını otellerin yapılmasına karşı direnmeye devam edeceğini söylüyor.
Dağlara çıkıp Ağla Köyü’ndeki koca çınarlarla birlikte yaşayarak öykülerine daha fazla zaman ayırmayı planlayan, bir yandan dördüncü kişisel resim sergisine hazırlanan ressam, yazar, tasarımcı Berrin Akyüz, sorularıma şu yanıtları verdi:
‘Korkup beklemektense üretmeyi seçtim’
Benim tasarım hayatım, toplumun krizlerle tanıştığı 1996 yıllarına rastlar. Korkup beklemektense üretmenin doğru olduğunu duyduğum dönemin Ekonomi Bakanı Kemal Derviş sayesinde başladım. Etrafımdaki muhtaç insanlara ‘gelin’ dedim, böylelikle kadın dayanışmasıyla birbirimizi destekleyerek atölyem harekete geçti. Çoğu, çocuklarının eğitimine ya da arzu ettikleri bir şeyi eşlerine muhtaç olmadan sahip olup tatile gitme/gidebilme özgürlüğüne sahip oldu. Artan çöp kumaşları torba yaparak atık olma halinden yararlı olma haline dönüştürdüm. Bu atık kumaşlar böylece hem çöp olmaktan kurtuldu hem de zaman zaman aplikelerle heyecanlı aksesuarlara dönüştü. Artık emekli oldum.
‘Yavaşla’
Zamansız kostümlerinizi hangi duygularla hazırladınız? Hızlı tüketim içindeki moda dünyasına, zamansız kostümlerle yavaşla demek istediğinizi hissediyorum... Ne dersiniz?
Haklısınız “yavaşla” konusunda... Niyetim buydu. Zamansız kostümlere, bolca hikâye yükledim. Ayrıca geçmişten kalan giysiyi, işlemeyi, çizgiyi, günümüze uyarladım. Doğadan çok yararlandım. Benim aşkım doğa! Onda her renk ve çizgi var zira!
Dikiş Kulübesi Apart’tan görüntüler
Yurtdışından yatılı ziyaretçileri geliyor
Mazı Köyü'ndeki Dikiş Kulübesi'ni anlatır mısınız? Burada neler yapıyorsunuz? Bu proje nasıl ortaya çıktı?
Mazı, artık bunaldığım dönemlerde hayatın öykülerini yazmaya başladığımda, adına ‘Ege Türküleri’ dediğim hikâyelerimi yazmaya başladığımda, bu keşmekeşin içinden uzaklaşmam gerektiğini düşünerek yola çıktım. Feridun Andaç’tan eğitim ve öngörüler alarak başladım. Mazı’da işimin adını kullanarak ‘Dikiş Kulübesi’ olarak bir etkinlik evi oluşturdum. Senede üç kez psikoloji doğa ve Hıdırellez şenlikleri ile alakalı etkinlikler yapıyorum. Rahatsızlığım nedeniyle bu yıl erteledim. Bir apartım var. Köyün eskileriyle döşediğim köy evine ‘airbnb’ üzerinden ABD Oklohoma, Venezüella, Çekya Prag, Fransa, Belçika ve adını unuttuğum onca ülkeden gelen yatılı ziyaretçilerimizle bağ kurarak dostluklarını kazandım. Toprağın yüceliğini biliyordum. Bitkileri tanıyıp kumaşlara hareket vermek için doğal boya yapıyorum kumaşlara yaşanmışlık hissi vererek ilerliyorum. Sanırım tasarımlarımın farkı da bundan.
Atılacak eski elbisesi olana dönüştürmek için‘kap gel’ diyor Berrin Hanım
Köy kadınları öyküler yazdı
Ayrıca Mazı Köyü'nde de çeşitli etkinlikler yapıyormuşsunuz. Köydeki kadınlara öykü yazdırmışsınız... Köy kitaplığı oluşturuyormuşsunuz... Yürüyen yeni projeleriniz var mı?
Yürüyen projelerim şu an askıda. Yok olan halı ve kilim dokumacılığını harekete geçirmeyi çok istedim, fakat prosedürlere takıldım. ‘Mazı köy Kadınları Öykülerini Yazıyor’ başlığı altında gerçekleştirdiğimiz etkinlikte yaşlı teyzelerin bile kendilerini ifade edebilmeleri, hayranlık uyandırdı.
Hedeflerinizden söz etmek ister misiniz?
Mazı’nın köy olarak kalması için direniyoruz. En büyük hedefim; büyük beton yığını otellerin yapılmasına müsaade edilmesin, köy olarak kalsın. Bu arada yeni planımda dağlara çıkmak var. Ağla Köyü’ndeki yüzyıllardır tutunan koca çınar ağaçlarıyla yaşayıp öykülerimi hızlandıracağım. Ayrıca üç yıldır serbest teknikle yaptığım yağlıboya resimlerimle dördüncü kişisel sergimi açmak istiyorum.
YORUMLAR