Bazılarımız “fazla iyi” olmayı bir erdem sanıyor. Oysa çoğu zaman bu bir hayatta kalma stratejisidir.

Herkese yetişmek, herkesi memnun etmek…

Ama ya sen?

Sen nerede kaldın?

Çocuklukta “aferin” almak için fazla olgun davranan bir çocuktun belki de.

Evde huzursuzluk çıkmasın diye susan, iç sesini bastıran o sessiz yürek.

“Hayır” dediğinde suçlu hisseden, “önce ben” demeyi bencillik sanan bir yetişkin şimdi…


Bu yazım, başkalarının mutluluğunu kendi yaşam amacının önüne koyanlar için:

Artık kendi sınırlarını çizme zamanı!


Fazla iyi olmanın görünmeyen bedelleri:

“Hayır” diyemediğin her yerde kendine ihanet ediyorsun.

Kırılmasınlar diye sustuğun kişiler, aslında seni hiç duymuyor.

Sürekli veren kişi olunca, değersiz hisseden taraf hep sen oluyorsun.


Fazla iyi olmanın en büyük zararı şu:

Kendine alan bırakmadığın için, gerçek benliğini asla tam olarak yaşayamıyorsun.


Çözüm önerim: Sınır çizmen, sevgiyle kendini seçmen!

Sınır, duvar değil.

Sınır, saldırı değil.

Sınır, “Ben de önemliyim” demektir.


Spiritüel dönüşüm yolculuğunda, fazla iyi olmayı bırakmak cesaret ister.

Çünkü sınır koyduğunda, bazıları gidecek. Ama bilin ki gidenler, seni kullanmaya alışanlardı.


Kendine sor:

Kime “evet” derken kendime “hayır” dedim?


Bu hafta bir kişiye sınır koysam hayatımda ne değişir?


Fazla iyi olmaktan “gerçek” olmaya geçmenin zamanı geldi.

Ve unutma:

Kendine verdiğin değer, evrenin sana yansıtacağı değerin aynasıdır.

Sen sınır koydukça, hayat da sana gerçek sevgiyi, gerçek saygıyı getirecek.


Hazırsan, bu hafta bir yerden başla.

Bir “hayır”la…

Bir “artık yeter”le…

Ve belki de ilk kez, kendinle dürüst bir “evet”le.




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.