Hiç bitmeyecekmiş gibi kullandığımız doğal kaynaklar, duygu ve düşüncelerine önem vermediğimiz hayvanlar, kendi çöpünü atmaktan aciz olan insanlar... İnsanların kendi sorumsuzluğunun faturası doğaya kesiliyor gibi görülebilir, bu doğru. Peki doğada geri döndürülemeyecek tahribatlara sebep olmanın ucunun eninde sonunda yine bize dokunacağını ve artık yaşanamayacak halde olan bir dünyayla baş başa kalacağımızın farkında mıyız? Farkında olsak bile ne kadar önlem alıyoruz büyük bir muamma. Peki doğada oluşan tahribatı engellemek adına dünya üzerinde resmi olarak alınan herhangi bir önlem var mı? Öncelikle bu konuyu ele alalım.


Dünyada doğayı korumak için ne gibi önlemler alınıyor?

Yeni Zelanda doğa haklarını korumak amacıyla bu konudaki ilk yasasını 2017 yılının Mart ayında yürürlüğe sokmuş. Ülkedeki Whanganui Nehri ise dünya üzerinde bireylik haklarına sahip olan ilk nehir. Ülkedeki yerel bir kavimin yıllar boyunca bunun için çabalaması sonucunda ülke yetkilileri nehrin de kanun önünde insanlar gibi haklara sahip olduğunu belirtmiş. Hayvan hakları konusunda da oldukça hassas olan ülke, hayvanları da yasal olarak insanlar gibi hassas varlıklar olarak tanımlıyor. Ülkede hayvanların üzerinde deney yapmak yasak ve hayvanlara zarar vermenin karşılığında sert cezalar var.


Ekvador Cumhuriyeti'ndeki yasalara göre ise ülkedeki her insan yetkili kişilerden doğanın haklarının korunmasını talep edebilir ve bu amaçla mahkemeye bireysel olarak başvurup dava açabilir.


Ormanları koruma konusunda dünya üzerindeki en katı kanunlardan birine sahip olan ülke ise Kanada. Bu kanunlar sadece var olan ormanları korumakla kalmıyor orman yönetimlerinin de düzenli olarak takibini sağlıyor.


Doğal güzellikleriyle insanı kendine hayran bırakan İsviçre ise ülkedeki doğal kaynakların ölçülü bir şekilde kullanılmasını sağlamak ve tükenmesini engellemek için bir çevre politikası uyguluyor. Bu politika çerçevesinde kaynakların kullanımı için insanlar en ideal tekniklere teşvik ediliyor. Bunlardan biri ise yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına öncelik vermek. 2005 yılında yürürlüğe giren Hayvan Refahı Yasası ile de hayvanlara zarar verilmesini kesin olarak yasaklayan hükümet, bunun haricinde herhangi bir kasaplık hayvanın kesiminden önce hayvanın mutlaka uyuşturulması gerektiğini de kesin olarak yasada vurguluyor.


Ekolojik tahribat da bir suçtur ve cezalandırıması gerekir!

Ekolojik tahribata karşı cezai yaptırım uygulamak bu konu üzerindeki düzeni değiştirmek için iyi bir başlangıçtır. Güç dengelerinin değişmesi ile vandallık yapacak insanların kendi kendine düşünmeye zorlar. Böylelikle yaşanabilir bir gezegene sahip olmamız daha olası bir hale gelir. Elinde büyük güçler olan insanların veya şirketlerin çıkarları için doğaya büyük zararlar vermelerini engelleyecek bir sistem ne yazık ki şu anda dünyanın her tarafında yaygın değil. Bunu engelleyecek kanunlar yerine elimizde sadece sorumsuz davranışlar sonucunda ölen milyonlarca canlı var. Bu kişilerin cezasız kalması uluslararası hukukta büyüyen bir kara deliğe benzetiliyor.


Büyük kârlar için yok sayılan canlar

Yaralı yunusların Avrupa plajlarının kıyılarına vurduğu haberlerine zaman zaman rastlarız. Peki bu neden olur hiç kafa yordunuz mu? Bunun tek sebebi balıkçılıkla uğraşan şirketlerin yunusları korumak adına en basit önlemleri almaktan bile kaçınmasıdır. Bu konuya daha da geç olmadan müdahale etmek isteyen AB üye devletleri ve Kanada, Rusya, Norveç gibi ülkelerin de dahil olduğu 9 ülke daha 2018 yılında bir anlaşma imzaladı. Küresel ısınmayla beraber buzulların eriyip tamamen yok olmasını göz önünde bulunduran devletler, bu anlaşmaya göre Kuzey Buz Denizi'nde artık ticari amaçla balıkçılık yapılmasını yasaklamış oldu.


Doğayı korumak adına her şeyi arkada bırakmak

1996 yılında yayınlanan Roma Statüsü taslağı, doğaya karşı işlenen uluslararası suçları da insanlığa karşı işlenen suçlar arasına dahil ediyordu. Fakat Birleşik Krallık, Fransa ve Hollanda'nın isteği yüzünden bu maddenin statüye koyulma kararı ertelendi. Bu durumun devamında ise ekolojik tahribat, 10 yıl önce Avukat Higgins bu konuyla meşgul olana dek ümitsiz vaka olarak görüldü. İşinden ayrılıp evini satarak bir kampaya başlatan Avukat Higgins, ekolojik tahribatın nasıl bir şey olduğunu insanlara göstermek amacıyla örnek kanunlar hazırladı. Bu konu üzerine 2 kitap yazdı, uluslararası toplantılara katılarak kendi görüşlerini savundu. Kurduğu The Earth Protectors isimli grup bu kampanyanın fonu oldu. Daha sonrasında ise Roma Statüsündeki eksik kanunun yerini doldurmak adına Vanuatu Cumhuriye ile çalışmaya başladı. Bu yılın mart ayında kanser teşhisi konulan Higgins'e doktorlar 6 haftalık ömrü kaldığını söyledi. Higgins'in ise buna karşılık söylediği şeyler etrafındaki insanların onun başlattığı bu hareketi devam ettireceğine inandığı yönünde oldu. Higgins hayatını kaybetmiş olsa bile onun bıraktığı mirası korumak için harekete geçebiliriz. Yaşadığımız evreni yok etmek yerine onu yaşanabilir kılmak hepimizin görevi.


Kaynak





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.