Dünya Sağlık Örgütü (WHO), UNICEF ve Dünya Bankası’nın çocuk malnütrisyonu 2017 raporuna göre; 1990 yılında 32 milyon çocuk fazla kilolu ya da şişman iken, 2016 yılında bu sayı 41 milyona çıktı. Çocukluk çağı obezitesi ileriki yaşlarda yüksek tansiyon, Tip 2 diyabet ya da kalp-damar hastalıkları, metabolik sendrom gibi birçok kronik hastalığın temelini hazırlıyor. Üstelik çocukluk çağında şişman ya da obez olan bireylerin birçoğunun yetişkinliklerine de bu durumu taşımaları bekleniyor.


Çocuk obezitesinin artışının iki önemli sebebi var; biri artan kötü beslenme diğeri de azalan hareketlilik. Hareketin azalmasının en önemli sebepleri de ekran önünde geçirilen sürenin artması ve özellikle büyük şehirlerde hareket edecek alanların gittikçe azalması. Beslenme özellikle çocuklukta, hayatın geri kalanının sağlık kalitesini ve alışkanlığını etkileyeceği için ciddi bir öneme sahip. Doğru beslenme bilincinin anne-babalar, öğretmenler vasıtasıyla çocuklara aktarılması ömür boyu sürecek bir tutumu etkiliyor. Peki doğru beslenme bilgisi nasıl yayılacak?



Yemekte Denge

Geçen hafta Barselona’da düzenlenen 11. Uluslararası Çocukluk Çağı Obezitesi ve Beslenme Konferansı’nda Sabri Ülker Vakfı’nın ev sahipliğini yaptığı iki bilimsel oturum gerçekleşti. Bu oturumlarda vakfın İngiliz Beslenme Vakfı (BNF) den uyarlayarak Türkiye’ye adapte ettiği, Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Müdürlüğüyle birlikte yürütülen Yemekte Denge Projesi alanında en iyi uygulama örneği olarak sunuldu.


Sağlıklı beslenmek için hangi gıdalardan ne miktarda yiyeceğimizi yani dengeli beslenmeyi öğretmeyi amaçlayan Yemekte Denge Projesi 2011 yılından beri 10 ilde 6 milyon kişiye ulaştı. 2017-2018 öğretim yılından başlayarak Hayat Bilgisi dersinde Sağlıklı Hayat Ünitesinde dengeli beslenme başlığı altında işleniyor.


Vakfın Genel Müdürü Begüm Mutuş bu projeyle çocukların yeme alışkanlıklarını olumlu yönde geliştirmek üzere önemli bir adım attıklarını söyledi. Diğer bir amaçlarının ise sağlıklı beslenmeyle ilgili bilgi kirliliğinin önüne geçmek olduğunu bunun için vakfın web sitesindeki “Bilim Bunu Konuşuyor” başlığı altında beslenmeyle ilgili aydınlatılmaya ihtiyaç duyulan konuları incelediklerini de ifade etti.


Obezite ve Beslenme Yetersizliği Kolkola

Vakfın Bilim Kurulu Üyesi ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Tanju Besler ise şu bilgiyi ekledi: “Ülkemizde çocuklarda hem şişmanlık artıyor hem de beslenme yetersizliği var. Yani iki uçlu beslenme bozukluğu söz konusu. Yapılan araştırmalarda zayıf ve bodur denilebilecek kadar kısa çocukların sayısının da yüksek olduğu görülüyor.”


Televizyondan öğreniyor ama uzman hekime güveniyoruz

Vakfın 15 ilde 1241 kişiyle gerçekleştirdiği "Sağlıklı Beslenme Bilgisi için Kullanılan Kaynaklar ve Bu Kaynaklara Güven 2018" araştırmasında toplumun yarıdan fazlasının sağlıklı beslenme konusuyla ilgilendiğini, bu çerçevede televizyon ve sosyal medyanın en çok bilgi alınan mecralar arasında yer almasına rağmen bu mecralardan gelen bilgiye pek de güvenmediğini ortaya çıkardı. Araştırmaya göre sağlıklı beslenme konularında:


  • En çok bilgi alınan mecralar yüzde 23 ile televizyon ve yine yüzde 23 aile/arkadaşlar/çevre. Yüzde 21 ise konusunda uzman hekimlerden %20 ise sosyal medya ve internet sitelerinden bilgi alıyor.


  • En çok güven duyulan mecra sıralamasında konusunda uzman hekim yüzde 62 ile ilk sırada yer alıyor. Aile/arkadaşlar/çevre yüzde 38, sosyal medya ve internet siteleri yüzde 22 oranında kalırken, en çok bilgi alınan kaynak olan televizyon yüzde 13 ile en az güven duyulan mecra oluyor.


  • En çok merak edilen ilk üç konu ise yüzde 9 ile beslenme alışkanlığı, yüzde 6 ile sağlıklı beslenme ve yüzde 4 ile gıdaların sağlıklı olup olmadığı.


Besinin kaynağını sorgulamak

Artık sadece ne yediğimizi değil, yediklerimizin nereden geldiğini, üreticisinin kim olduğunu ve hatta toprağın, suların sağlığını konuşmamızın da vakti geldi... Çünkü herşey birbirine bağlı olduğu bizim sağlığımız da toprağın ve suyun ve havanın iyiliğine bağlı. Suni gübrelerle besin değeri, içindeki mikro canlıların miktarı azalan toprak, kirlettiğimiz sular, kapalı alanlarda sadece kesilecekleri günü bekleyen, hiç güneş görmemiş inekler ya da tavuklar; mikro plastiklerle doldurduğumuz denizlerde, o plastiklere maruz kalarak büyüyen balıklar konularını düşünmeye başlamalıyız. Hem gezegenin hem de çocuklarımızın geleceği için karşılıklı iyiliğe dayalı, sürdürülebilir bir gıda üretimini kurgulamaya başlamamızın vakti geldi de geçiyor bile...


Haber: Damla Çeliktaban

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.