Psikolojide "Kelebek Etkisi"
Kelebek etkisi kavramı, ilk kez hava bilim araştırmaları sırasında kullanılmış olsa da ifade ettiği anlam nedeniyle psikoloji alanında da yaygın olarak dile getirilen bir kavram olmuştur. Burada kastedilen, öngörülebilir olaylar zincirinin başlangıcında yapılacak küçük bir değişikliğin süreç ilerledikçe çok daha büyük ölçekte farklı sonuçlara götürebilmesi durumudur.
Psikoloji alanında bu kavram, insan davranışı ve etki ettiği olayların sonucu arasındaki bağlantıyı açıklamak için kullanılır. Yani alışkanlıklarımızda, günlük rutinlerimizde, bakış açımızda, hatta belki sık kullandığımız kelimelerde yaptığımız küçük bir değişiklikle zaman içinde yaşamımızı farklı bir düzeye taşıyabileceğimizi ifade eder. Ancak insanoğlu, farklı bir sonuç elde edebilmek için yukarıda kısaca örneklerini verdiğim alanlarda değişiklikler yapmaya pek gönüllü değildir. Şimdiye kadar olduğu gibi düşünmeye, hissetmeye, davranmaya devam etmek ancak bunların sonucunda farklı ve kendini daha iyi hissettirecek bir sonuç elde etmek ister.
Danışanlarla çalışırken de gözlemlediğim genel eğilim, bir sorun dile getirildikten sonra tarafların durumun değişmesi için kendi yapabileceklerini belirleyip uygulamaya geçirmek yerine sorunun diğer taraflarının atacakları adımları görmek istemesi... Yani beklenti, "ben bir kelebek isem hiç kıpırdamayayım ama nasıl olacaksa olsun, ortamda tatlı bir meltem essin; ferahlayalım, kendimi daha iyi hissedeyim". Bu beklenti, gerçekçi temeli olmayan büyük hayal kırıklıklarının ön aşamasıdır.
Öncelikle şunu kabul etmek gerekir; değişimi kesin olarak bekleyebileceğimiz tek aktör sadece biziz. Ne mevcut koşullarda ne de sorunun tarafı olan kişilerde istediğimiz sonucu yaratacak değişimler bekleyemeyiz, onları buna zorlayamayız. Elbette yaşadığımız bazı ortam koşullarını biraz zorlayabiliriz; örneğin daha dikkatli olup bazı fırsatları daha yakından takip edebiliriz, belki uykumuzdan fedakarlık edip günün bazı saatlerini daha az trafikle, telaşsız geçirebiliriz, unutulduğunu düşündüğümüz şeyleri daha sık hatırlatarak belki daha hızlı çözümlenmesini sağlayabiliriz... Ancak bunlar kendi çabamızla ve bir şeyleri farklı yaparak elde ettiğimiz sonuçlar olur. Hiçbir ortam ya da kişi kendiliğinden, bizim arzu ettiğimiz yönde değişmez.
Değişim için çaba göstermekte hissedilen isteksizliğin temelinde de sonucun farklı olabileceğine inanmama tavrının yattığını gözlemledim. Zaten kendini doğrulayan kehanet fenomeninde olduğu gibi, bu tür bir inançsızlık ve isteksizlikle atılan adımların uzun vadede değişime götürmeyeceği ve Kelebek Etkisi yaratacak kadar güçlü olmayacağı da kesindir. Esas olan, insanın kendini iyi hissettiği ortamlarda ve ilişkilerde ruhsal olarak gelişebileceği, sağlıklı bir yaşama sahip olmasıdır. Bu tanım herkes için farklı ortamları ve kişileri kapsar. Dolayısıyla her insan içinde mutlu olacağı tablo için öncelikle kendisi çaba göstermelidir. Gerekiyorsa her zamanki düşüncelerinde, davranışlarında, alışkanlıklarında küçük değişiklikler yaratarak, hedeflediği yaşam kalitesi için üzerine düşen sorumluluğu taşımalıdır. Özellikle ilişkilerinde çabalarının tek taraflı olduğunu fark ederse, yapabileceği tek şey bu gözlemini paylaşmak ve duygularını ifade etmek olabilir. Bir ilişkide Kelebek Etkisi bekleyeceksek, mutlaka en az iki kelebeğin kanat çırpışına ihtiyaç vardır. Tek başına kanat çırpan kelebek bu boyutta güçlü bir etki yaratamayacğı gibi, bir süre sonra yorulur ve belki de hiç kanat çırpamayacak hale gelir.
Bireysel alanda yaşamınızda yapacağınız küçük değişiklikler, eninde sonunda Kelebek Etkisi'ni görmenizi sağlayacaktır. Bundan hiç şüpheniz olmasın; siz yeter ki bir yerden başlayın...
YORUMLAR