Ruh yorgunluğuna çare var mı?
Artık yaşam birkaç yüzyıl önce olduğu gibi fiziksel açıdan zor değil; suyumuz evdeki musluklardan akıyor (hem de sıcak olarak), evlerimizde elektrik kullanabiliyor ve işlerimizi birçok elektrikli aletle kolayca halledebiliyoruz. Artık her yerde cep telefonlarımızda haberleşebiliyor ve hızlı araçları kullanarak eskiden hayal bile edilemeyecek sürelerde dünyanın diğer ucuna bile seyahat edebiliyoruz. Dolayısıyla yaşam rutinlerini fiziksel olarak yorulmadan yerine getirmemiz için artık birçok olanağımız var. Ama yine de kendimizi yorgun hissediyoruz. İşte, ruhsal yorgunluktan kastım bu, sözlük anlamında çok yorgun değiliz aslında; sadece öyle hissediyoruz...
Çaresi var mıdır yok mudur araştırmadan önce, bu durumun sebeplerine bakmamız gerekiyor. Söz konusu olan hissedilen bir yorgunluk olduğuna göre, kısa ve uzun vadedeki duygu durumumuzu incelemek yararlı olacaktır. Kısa vade olarak günlük ve genel olarak bir haftanın genelinde hangi duygunun/duyguların ağır bastığına bakabilirsiniz. Diyelim ki, bu soruyu sorduğunuzda "öfke" sonucuna ulaşıyorsunuz, ki oldukça yorucu bir duygudur, o zaman bu duygunun en çok günün hangi saatinde ve hangi etkenlerde ortaya çıktığını hatırlayabilirsiniz. Uzun vadedeki duygu durumunu gözden geçirmek için, kısa vadede ağır basan duygunun tüm yaşam hikayenizdeki bağlantı noktalarını bulmaya çalışabilirsiniz. Yani bu duygu yaşamınızın hangi dönemlerinde benzer ya da farklı ortamlarda sıklıkla hissedilmiş olabilir? Bu bağlantıyı keşfettiğinizde, kendi iç dünyanızın en hassas değerine doğru önemli bir adım atmış olacaksınız. Başladığımız örnekten gidecek olursak, öfke duygusunun yaşamınız boyunca hep "haksızlık yapılması" teması ortaya çıktığında geliştiğini keşfetmiş ve böylece sizin dünyanızdaki en hassas/önemli değerin "adalet" olduğu sonucuna varmış olabilirsiniz.
Şimdi, gelelim ruh yorgunluğunuzun çaresi var mıdır konusuna... Yine öfke örneğinden devam edelim: Belki de yaşamınız boyunca defalarca hissettiğiniz ve oldukça yorucu bir duygu olan öfkenin kaynağını "adalet değerinizin zedelenmesi" olarak buldunuz. O zaman bu değerin zedelenmemesi için neler yapmanız gerektiğini bulmanız gerekiyor. Hangi ortamlarda bulunmalı, nasıl ilişkiler kurmalısınız ki adalet duygunuz zarar görmesin... Kendinize bu ortamı sağlamak, bazı kişilerden uzak durmak (örneğin aile üyeleri) her zaman çok kolay olmayabilir. Bu durumda mümkün olabilen en az süreyi sizi öfkelendiren ortamda geçirmenin yollarını araştırabilirsiniz. Söz konusu ortam halihazırda geçiminizi sağladığınız işyeri ise, kısa vadede mümkün olmasa da uzun vadede nasıl bir değişiklik yapabileceğinizi planlayabilirsiniz. Bu noktada önemli olan, olanakların çok sınırlı olduğu veya durumun asla değişmeyeceği gibi gerçek olasılıkları yansıtmayan düşüncelerden kendinizi uzak tutmaktır. Değişim her zaman mümkündür, asla imkansız değildir; sadece belki sizin arzu ettğiniz kadar hızlı ve tam da hayal ettiğiniz biçimde olmayabilir. Kendi değerlerinizin ne olduğunu, bunları korumak için neye ihtiyacınız olduğunu keşfetmiş olmak ve bu hedefi kendinize vizyon olarak sabitlemek yeterlidir. En azından ruh yorgunluğunuzu geçirecek ortamın eskizini çizmiş olursunuz; usta bir mimar gibi bunu sabırla inşa etmek ve gerçeğe dönüştürmek için kararlılığınızı kaybetmeyin.
Çok fazla olumsuz ve üzücü habere maruz kaldığımız, giderek daha fazla insan vahşetine ve duyarsızlığına şahit olduğumuz bugünlerde ruh yorgunluğu hissetmemek mümkün değil. Ancak elimizdeki en kıymetli varlığımız olan ruh ve beden sağlığımızı koruyabilmemiz için, kendimizle ve değerlerimizle bağımızı canlı tutmalıyız. Yaşamın zor şartlarına karşı, belki de birçok canlıya nazaran oldukça dayanıklı olmamızı sağlayan "vicdan" ve "irade" gibi insani özelliklerimizi korudukça, umarım ruh yorgunluğunu daha az hissedeceğimiz günler de yakındır...
YORUMLAR