İnsanın kendisi mucizedir

Günlerdir bunca acının içinde yeni bir kurtuluş, yeni bir yaşama tutunuş haberiyle teselli buluyoruz. Deprem saati ile enkaz altından canlı kurtularılma saati arasındaki fark büyüdükçe hayretimiz, minnettarlığımız, umudumuz artıyor. Bunca karanlığın içinde her kurtarmada adeta içimize minik güneşler doğuyor...


Günlerdir şahit olduğum bu görüntüler, bana ister istemez dünyaca ünlü psikiyatrist ve psikoterapist Viktor E. Frankl'ı ve insanın temel yaşam motivasyonunu anlattığı kitaplarını hatırlattı. Frankl, 2. Dünya Savaşı sırasında üç yılını dört ayrı toplama kampında geçirmiş ve kurtarıldıktan sonra bu süre boyunca yaptığı gözlemlere dayanarak bir psikoterapi ekolü oluşturmuştur (Logoterapi ve Varoluşçu Analiz). Toplama kampında yaşadıklarını ve buradan yola çıkarak kaleme aldığı “İnsanın Anlam Arayışı” kitabını, mutlaka herkesin okumasını tavsiye ederim.


Neden bu kitaplar ve burada yazanları hatırladım? Çünkü bir insanın 100 saat, 200 saat veya daha fazla süre, belki de yaralı bir biçimde enkaz altında kalmasına “mucize” dedik... Bu nasıl bir dayanma gücüdür diye düşünürken, aklıma toplama kampının o insanlık dışı koşullarında Frankl'ın üç yıl hayatta kalmış olması geldi. Frankl, bu koşullar altında bile yaşama tutunmayı başarabilen insanları gözlemlediğinde, insanın içinde bulunduğu fiziksel koşulların etkisini paranteze alabilecek bir gücü olduğunu fark etmiş. İnsanların dondurucu soğukta, bırakın çalışmayı ayakta bile durmaya yetmeyecek bir beslenme (bütün gün için bir parça ekmek veya çorba) ve incecik, parçalanmış giysilerle demiryolu yapımında çalıştırılmaya, üstelik fiziksel olarak olduğu kadar psikolojik olarak da son derece korkunç davranışlara maruz kalmaya ne kadar dayanabileceklerini düşünürsünüz? 1 hafta? 1 ay? 1 yıl? Frankl bu şartlarda tam üç yıl yaşamıştır! Sadece son aylarını revirde kampın hekimi olarak, nispeten daha iyi şartlarda geçirebilmiştir ve şans eseri bulunduğu kamptan (kalan az sayıda kurbanla birlikte) Amerikan birlikleri tarafından kurtarılmıştır.


Aralarında çok benzerlik olan bu kurtarılmalar öncesinde, bedenimizin fiziksel dayanıklılığından çok psikolojik olarak bu dayanma gücünü nereden bulduğumuzu vurgulamak istiyorum. Koşullar ne olursa olsun bizi yaşamda kalmaya ikna eden motivasyonumuz, değerlerimiz ve kendi yaşamımızda bulduğumuz anlam oluyor. Değerlerimiz, bugüne kadarki yaşam deneyimimiz çerçevesinde oluşan ve bizim için büyük önem taşıyan konulardır; biraz da geçmişle ilgilidir. Yaşamda bulduğumuz anlam ise tüm belirsizliğine rağmen bizi yarına taşıyabilecek kadar güçlü bir motivasyondur. Aldığımız her nefesin, kalbimizin her atışının bir amacı olmasıdır; yaşamın her boyutunun bizim için ifade ettiği anlam, her türlü “nasıl”a dayanmamızı sağlayan “neden”dir. Bu anlam, yakın veya uzak gelecekte (5 dakika sonra da olabilir önümüzdeki yıl da) gerçekleştirebileceğimiz eylemlerin amacıdır. Şu anda sahip olduğumuz her türlü konfor 103 saniyede yerle bir olabilir, bedenimiz yara almış olabilir ancak eğer hala hayattaysak ve bilincimiz yerindeyse, değerlerimizi ve bu hayatın her köşesinde kendi kalp gözümüzle bulduğumuz anlamı hiçbir doğal veya yapay afet elimizden alamaz. Bu nedenledir ki, günler sonra kurtarılan o yaşam kahramanları (özellikle de çocuklar) hemen isteklerini dile getirmişlerdir. Büyük ihtimalle günlerdir bedenlerini sahip oldukları tek besin olan değerleri, hayalleri ve umutlarıyla beslemişlerdir... Özellikle çocuklar diyorum çünkü insan canlısı olarak sahip olduğumuz bu potansiyelin/cevherin en doğal, en kirlenmemiş ve en güçlü halini onlarda görebiliriz. Aslında mucize bizzat biziz; yaşamı her şeye rağmen yeniden güzelleştiren de biz olacağız...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Sagolun
    CEVAPLA
  • Misafir harika yazilariniz beni mutlu ediyor sagolun
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.