Stresle barışık yaşanabilir mi?

Yaz mevsimine günler kala, birçok stres kaynağı olay da iyice yaklaşıyor: Düğünler, sınavlar, mezuniyetler, tayinler, taşınmalar, yolculuklar... Aslında bütün bunlar mevsimle birlikte gündeme gelen olaylar iken bir de hayatın tatsız sürprizleri bunların üstüne eklenebiliyor: Hastalıklar, sakatlanmalar, değişen yaşam koşulları hatta belki de maddi/manevi kayıplar...


Yaşam, maalesef sürekli pürüzsüz bir zeminde adeta kayarcasına ilerlediğimiz bir yolculuk değil. Ancak pek az insan bu gerçeği tüm çıplaklığıyla kabul edip her türlü tersliğe hazır durumda yaşayabilir. Genelde beklentimiz hayatın hep sorunsuz ve gönlümüze göre akmasıdır. Hayat, bu sürekli pozitif beklentilere göre akmadığında ise bedenimiz ve psikolojik bütünlüğümüz arıza moduna geçer ve bizim için “stresli günler” süreci başlar.


Artık mutluluk, huzur, umut, sakinlik, hoşgörü, cesaret gibi pozitif duyguların değil kaygı, karamsarlık, çekingenlik, yalnızlık, çaresizlik hatta öfke gibi negatif duyguların ağır bastığı bir ruh hali içinde oluruz. “Stres” başlığı altında toplanabilecek bedensel ve psikolojik tepkilerimizin tümü, aslında ilk aşamada karşılaştığımız olumsuz durumla karşılaşmayı hiç düşünmediğimiz/istemediğimiz için bir nevi “şok” tepkileridir. Bazen de stres kaynağı olabilecek durumları fazla düşünüp daha gerçekleşmeden bu tür bir ruh haline girmek olasıdır (kaygı bozukluğunda olduğu gibi).


Ancak stresin üstesinden gelebilmek için bedenimizin ve ruhumuzun refleks gibi verdiği bu tepkiler, etkili bir mücadelede hiç işimize yaramadıkları gibi, yoğunluğu arttığı takdirde stresin altında ezilmemize bile sebep olabilir. Ağır stresin bedenimize ve psikolojimize verebileceği zararları önlemek amaçlı geliştirilen “stresle baş etme yöntemleri” artık birçok kaynakta okuyup bilgi edinebileceğiniz, uygulamaya geçireceğiniz kadar kolay ulaşılır hale gelmiştir.


Zihinsel (farkındalık, zaman yönetimi, aşamalı hedefler, vs.), fiziksel (nefes teknikleri, sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve spor döngüsü) ve sosyal (arkadaş grupları, mizah, hobiler, vs) alanlarda uygulanabilecek basit düzenlemelerle stresli dönemleri minimum zararla atlatmak mümkündür. Ancak bana kalırsa, strese karşı en pro-aktif önlem, hayatın her türlü sürprizi hiç beklemediğimiz anda yapabilecek vahşi bir doğası olduğunu kabul etmektir. Bu gerçeği belki günlük hayatımıza defalarca dile getiririz, geleceğin belirsizliği için her zaman bir aralık kapı bırakırız (“inşallah”, “yaşayıp göreceğiz”, vs gibi ifadeler) ancak en derinlerde aslında her zaman bir aksilik/terslik/olumsuzluk çıkmamasını bekleriz.


Elbette her türlü olumsuz duruma her daim hazırlıklı olmak ve anında soğukkanlılıkla (tepkiyle değil), bilinçli davranışla karşılık verebilmek de bir ütopyadır. Yine de mümkün olduğu kadar yaşama dair gerçekçi bakış açımızı koruyabilirsek, en azından beklenti seviyesinde olası bir mücadeleyi de hesaba katarak ilerlemeye çalışırsak, stres yaratan durumlar ortaya çıktığında baş etme yöntemlerini de daha etkin uygulayabileceğimiz ve bu dönemleri zararsız atlatabileceğimiz kanısındayım. Bu duruşu benimseyebilirsek, “her an her şey olabilir” diye yaşarız ama özellikle olumsuz deneyimler yaşadığımızda “bu nasıl olur???” veya “neden benim başıma geldi???” gibi kısır döngü soruları sormayız. Bu isyan ve direnç aşamasını atlamayı başarırsak, doğrudan “bu olayla başa çıkabilmek için elimdeki kaynaklarla ne yapabilirim?” sorusuna odaklanırız.


Başa geleni çekebileceğimiz, mücadelemizi en iyi şekilde verebilecek kadar cesur ve dirayetli kalabildiğimiz, stresle barışık bir yaşam dileğiyle...


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.