Kırılganlıktan ferahlığa giden yol
Hep geçen yazıda bahsi geçen bir konuyla devam ediyorum; küsme davranışından sonra bu kez de “kırılganlık” özelliğimizi inceleyelim dedim. Kaynağında kırılmak (gücenmek/alınmak/duyguların incinmesi) olan bu özellik, bütün insanlarda aynı şiddette ortaya çıkmıyor. Kimimiz daha kırılgan, kimimizin “derisi daha kalın”... Peki, bu fark nereden kaynaklanıyor?
Kırılgan olmak, ruhun esneme kapasitesinin düşük olmasına yani eğilmeye/bükülmeye, darbelere ve bazı koşullara karşı dayanıksız olmaya bağlıdır. Tıpkı bağışıklık sistemimiz zayıfladığında vücudumuzun hastalıklara karşı daha savunmasız hale gelmesi gibi, çeşitli sebeplerden esnekliğini kaybetmiş ruhumuz da çevremizdeki insanların bazı davranışlarına karşı hassaslaşabilir. Bu hassaslıktan kastım, sağlıklı olan sınırdan daha yüksek bir duyarlılıktır. Aslında insanlarla kurduğumuz iletişimde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya sert biçimde yargılayıcı ifadelere maruz kalıyorsak kırgınlık, üzüntü ve öfke hissetmemiz doğaldır. Ancak kırılganlık dendiği zaman, bir tetikleyici olmadan da varolan, sürekli bir duygu durumu anlaşılmalıdır.
Çeşitli nedenlerden esnekliğini kaybetmiş bir benlik yapısı kırılgandır. Esnekliğin az olması, genetik yapıdan ya da zaman içinde maruz kalınan zorlu koşulların sürekli tekrarlanması sonucunda iyice hassaslaşılmasından kaynaklanabilir. Genetik yapıdan kaynaklanan bir kırılganlığa örnek olarak; daha bebekliğinde sakin ve sessiz bir profil çizenleri gösterebiliriz. Çünkü hepimizin doğuştan sahip olduğumuz bir kendini ifade etme şekli vardır. Dış dünyaya karşı bu duruşumuz, zaman içinde yaşadığımız olaylar ve karşılaştığımız insanlar yoluyla ya pekişir ya da bastırılır. Ancak bizi zorlayan koşullar karşısında tercih ettiğimiz duruş, genelde çok erken yaşlarda ortaya çıkar. Daha kırılgan yapısı olanlar genelde daha sessiz, gözlemci, uyumlu, uzlaşmacı, savunma (kendini koruma) içgüdüleri daha güçlü kişilerdir.
Doğuştan böyle bir yapıya sahip olmamasına rağmen erken çocuklukta önemli kayıplar yaşayan veya duygusal açıdan uzun süre sağlıksız koşullarda yaşamaya maruz kalan kişilerin ise zaman içinde yine kendini koruma içgüdüsünün güçlendiği, kendilerini net ifade etmekte zorlandıkları ve çevreleri tarafından anlaşılmadıkları düşüncesiyle daha kırılgan ve küsmeye meyilli hale geldikleri görülebilir.
Eğer kırılgan olma özelliği, zaman içinde insanı çevresinden uzaklaştıracak ve yalnızlaştıracak boyuta ulaşırsa benlik yapısına esneklik kazandırmak ve yaşama karşı duruşu daha sağlıklı hale getirebilmek için profesyonel destek alma zamanı gelmiş demektir. Çünkü kırılganlığı her geçen gün daha güçlü “cilalayıp parlatarak” kendimize iyilik yapmış ve korumuş olmayız. Kırılganlığı daha sağlıklı bir kendini koruma stratejisine dönüştürebilmek için yaşadığımız olaylara ve insanlara karşı “olabilir”lerimizin ve “kabul”lerimizin artması gerekir.
“Olabilir”leri ve kabulleri arttırmak deyince aklınıza hemen kendini hiçe saymak ve ne pahasına olursa olsun uyum sağlamak gelmesin... Bunun anlamı şudur: Birçok insan, biz kendimizi net bir şekilde ifade etmeden beklentilerimizi/ihtiyaçlarımızı tahmin edemeyebilir hatta biz ifade etsek bile bunlara karşılık verme konusunda özensiz veya isteksiz olabilir. En başta bunlara “olabilir” diyebilmeliyiz. Daha sonra beklentilerimizi ve ihtiyaçlarımızı yoruma mahal vermeyecek biçimde net ifade ettiğimizden emin olmalıyız. Bu konuda sıkıntı yaşıyorsanız, belki de bir uzman desteği alarak kendinizi rahatça ifade edebilme adımını tamamlamalısınız. Bu aşamanın en önemli kısmı, beklenti ve ihtiyaçlarınızın talep ettiğiniz kişi tarafından karşılanabilir olup olmadığına dikkat etmektir. Bu analizi karşınızdaki kişinin gerçekleriyle yüzleşerek yapmalısınız.
Karşınızdaki kişinin yapısına ve kapasitesine uygun, gerçekleştirilebilir ihtiyaçlarınızı/beklentilerinizi net bir biçimde ifade ediyor ancak bunlara özen gösterilmediğini ve dikkate alınmadığını görüyorsanız, o zaman bu ortamda kalmak ve defalarca kırılmayı deneyimlemek size kendinizi nasıl hissettirecektir? “Zorla güzellik olmaz” deyişindeki gibi, bir başkasını sürekli uyararak duyarlı, düşünceli birine dönüştürmenin imkansız olduğunu kabul etmelisiniz. Böylece “olabilir” diyebilmenin ve kudretinizin sadece kendini iyi ifade edebilmekle sınırlı olduğunu kabullenmenin ruhunuza getireceği ferahlıkla, artık yolunuza gereğinden fazla kırılmadan devam edebilirsiniz. Kırılganlığınızla şefkatle yaklaşıp sabırla iyileştirebildiğiniz ferah günler dileğiyle....
YORUMLAR