Okula başlama ve bağımsızlık üzerine
Kaan okula ilk defa gidecekti. Daha önce annesinden hiç ayrı kalmamıştı. Annesi Seden hanım Kaan'ı ilk hafta, okulun da yönlendirmesi ile her gün kendi götürdü, getirdi. Kapıda hep aynı yerde bekledi. Hiç zorlamadı. İstediği zaman sınıftan çıkıp annesini görebiliyordu Kaan. Okul yönetiminin okula alışma dönemi için belirli bir oryantasyon programı vardı. Ve hiç bir ebeveynin çocuğunu ağlayarak okulda bırakmasına izin verilmiyordu. "Tuvalete gidiyorum" diye gidip tekrar geri dönmeyen ebeveynlerin, ortalıkta "Anneee" diye ağlayan çocukların, "Bırakın ağlasın, siz gidince nasılsa susar" gibi söylemlerin olmayacağına ve kendisine her tür sağlıklı desteğin yapılacağına emin olduğu için seçmişti burayı Seden hanım.
Üçüncü haftanın sonuna geldiklerinde bekleme odasında Kaan'ın dışında kimse kalmamıştı. Annesinin ona "Sen emin olmadan ben seni bırakıp gitmeyeceğim" diye güvence vermesine rağmen gittikçe daha zorlanıyordu Kaan okula gitmekte. Hatta uykularına bile yansımıştı bu durum. Gece ağlayarak uyanıyor ve okulda gün içinde daha sık sınıftan çıkıp annesinin yanına geliyordu.
Okul yönetimi çocuğunuz ağlarken bırakın gidin diyorsa, gidenlerden olmayın, yazımda
Bağımsızlığı hızlandıramayız. Çocuk önce ebeveyne bağımlıdır. Ve ebeveynlikte ilk adım; çocuğun bağımlı olmasından korkmamaktır. Bağımsızlık ebeveynin bir gün karar verip ona "Artık büyüdün" demesiyle gelmiyor. O, ebeveynine hazır olduğunu bildiren sinyalleri veriyor. Kaşığı kendi tutmak istemesi, kıyafetini kendi seçmek için annesini zorlaması, ‘doydum’ demesi hep bağımsızlığa geçişin sinyalleri. Bir sabah çocuk uyanıp 'Ben artık bağımsızım' da demiyor. Bunlar hep bir sürecin parçaları. Çocuk ebeveyne sinyal veriyor ve ebeveyn o sinyali duyup ona geri cevap veriyor. Bunun literatürdeki adı da güvenli bağlanma. 'Anne kucak' dediğinde çocuk, annenin ona 'Sen büyüdün kendi başına yürüyebilirsin' demesi ile 'Kendimi kötü hissediyorum, biraz elimi tut' diyen eşe diğer eşin, 'Sen yetişkinsin, kendi başına halledersin' demesi arasında hiç bir fark yok aslında. Hep bir ebeveyn olarak bir şey yapmamız, bir şey öğretmemiz gerektiğini düşünüyoruz çocuk büyütme yolculuğunda. Oysa konu çocuğun verdiği sinyalleri duymak. Onların bağımlılıklarından korkmamayı öğrendiğimizde sanırım, kendimizin de birilerinden yardım isteme ihtiyacından korkmayacağız.
Belki Kaan'ın annesi, Kaan'ın bebeklik sürecinde yeterince destek görmedi çevresinden. Kaan'ın bağlanma açlığını gideremedi pek çok duygusal sebepten. Yorgunluğumu, çaresizliğimi kimse görmez ise güçlü göstermeye çalışırım etrafa kendimi. Böyle bir halde iken ise kolay değil 'Anne kucak, anne meme' diye ağlayan çocuğun ihtiyacını vermek. Günlük hayat; ne kadar yemek yedi, hangi saatte uyudu, ona ne kıyafet alayımla geçmeye başlar fark etmeden. Çocuk ise tüm bunların arasında duygusal ihtiyacını karşılamak adına annenin arkasında onu tuvalete bile bırakamayacak kadar çaresizdir. Çünkü ebeveynin onun sinyalini ne zaman duyacağından emin değildir. Ne zaman doyduğu, ne zaman üşüdüğüne karar veren ebeveyninden ayrılmak ise zaten kendi başına bir panik halidir. Seden hanım ise tüm ailenin ihtiyaçlarını sağlama telaşından kendi duygusal ihtiyaçlarını göremez çoğu zaman. Akşam işten eve geldiğinde Kaan'ın ağlamasının bir oyuncak, ya da karın açlığı dışında duygusal bir ihtiyaç olduğunu,"Annesini mi özlemiş benim güzel oğlum, ben buradayım" demenin yeterli olduğunu bilecek bir tecrübe yaşamamıştır henüz. Çocuk dikkat çekmek için bir sürü hamle yapar. Aslında ihtiyacı sakin bir ebeveynin ona dokunarak, ona sarılarak, onunla göz teması yaparak onu sakinleştirmesi, onu sevdiğini, özlediğini söylemesidir.
Seden hanım günlük hayatını gözden geçirir. Kaan'ın bağlanma kovasını doldurmak adına bağımlılığına izin vererek onun bağımsızlık sinyallerinin yeninden ortaya çıkmasına izin verecek bir sürece girerler. Okul onun henüz kaldırabileceği bir ayrılık süreci değildir. Bunu fark eder ve geri adım atarlar. Seden hanım Kaan'ın daha küçük ayrılıkları tolere etmeden okula başlayamayacağını anlar. Kaan yeniden annesi işteyken anneanneyle gününü geçirmeye devam eder. Seden hanım işten eve geldiğinde 'Anne kucak' diyen Kaan'a, 'Evet elimi bile yıkamadan seni kucağıma alacağım. Çünkü tüm gün seni çok özledim. Sabahtan beri bu anı bekledim'diye yaklaşır. Ağlamaya başlayan oğluna 'Haklısın, kolay değil, buradayım' diye cevap verir. Tuvalete giderken bile haber verir ve Kaan onunla gelmek isterse izin verir. Kendi başına bir şey yemek istediğinde ise bu sinyalini görür, destekler; ancak "Anne sen yedir" dediğinde beslenme konusuna bağlanma kovasını dolduracak bir fırsat olduğunu düşünerek yaklaşır.
Kendini kötü hissettiğinde bir arkadaşından yardım istemek için çaba gösterir. Kolay değildir ama sağlıklı bir ilişkinin yardım isteme kapasitesini geliştirmek olduğunu bilir. Kendinde olmayanı Kaan'a modelleyemeyeceğini bildiği kadar. Kendi duygularını anlayacak destekler buldukça çevresinde, Kaan'ın sinyallerini de daha iyi duymaya başlar. 'Bu çocuk ne zaman sen yan odaya giderken senin peşinden gelmeyecek' diye soran bir aile büyüğüne, 'Kaan ne zaman kendi başına bunu yapacağından emin olursa' diye cevap verecek kadar Kaan'dan ve kendinden emindir. Her sabah ayrılırken “Akşam görüşeceğiz” der ve bir gece önceden ertesi gün işe gideceğini anlatarak Kaan'ın ağlamalarına izin verir. Belki tüm bunları Kaan daha küçükken yapmalıydı Seden hanım. Ama bilir ki şimdi hazırdır ve kendi suçluluk duygusuna, şefkat vermeyi de öğrenmiştir Kaan'a şefkat verme yolculuğunda.
Sevgiyle Kalın
YORUMLAR