Zorbalık, 3 ayaklı tabure
Okulda çocuğun zorbalık görmesi ya da zorbalık yapması sadece okulu değil bizi de ilgilendiren bir konu. Irmak ilk yuvaya başladığında bir kız arkadaşı “bana ‘…’ vermez isen seninle arkadaş olmam”derken, başka çocuklara da “Irmak ile oynama” diye sahiplenen bir zorbalık uygulamıştı. Irmak okula yeni gelen çocuk idi. Ancak bu konu Irmak’ın "okula gitmek istemiyorum" feryadına dönmeden, okul bunu fark edip beni de ebeveyn olarak içine alan bir açıdan ele aldı. Okulda o anlar ortaya çıktığında Irmak’a “Sen kendi ihtiyacını, isteğini arkadaşına söyleyebilirsin” ile başlayan bir güçlendirme yapmaya başladı. Bu güçlendirme hemen geri dönüş vermese de Irmak’ın okulda korunduğunu, güvende olduğunu bilem hali bana başka bir sinyal ile yansımadı. Kısaca ne okula gitmeyeceğim dedi, ne de evdeki davranış ya da duygu hali değişti.
Irmak’a destek olan okul, zorbalığı yapan kıza da destek oldu. Çünkü bu hiçbir zaman tek taraflı bir şey değildir. Irmak’ın ihtiyacı olduğu kadar, diğer arkadaşının da bunu yapmasının altında yatan ihtiyaçları vardı. Okul o çocuğa “Irmak’tan isteğini başka türlü söyleyebilirsin” gibi, isteklerini tehdide başvurmadan ifade etme becerilerini sunarak destek verdiler. O nasıl yapacağını, ihtiyaçlarını manipüle etmeden nasıl isteyeceğini öğrenirken, Irmak bu manipülasyona gelmeden kendini nasıl ifade edeceği, ihtiyacını nasıl söyleyeceği ile çalıştı. "Hayır" demeyi öğrenmek kadar, hayır kelimesini duyduğunda gelen duyguyu yönetmek de önemliydi.
Ben mi ne yaptım? Kendime baktım. “Ben evde Irmak’ın kendi ihtiyacını söylemesinin üstüne çıkacak neler yapıyorum?” sorusunu sordum kendime. Sorguladım şefkatli bir yerden kendimi. Tabii kendim ve ilişkimiz ile ilgili yepyeni şeyler gördüm.
İç çalışma zaten böyle bir şey değil mi! Kendini tanımak bir ömür sürüyor.
Akşam uyuma anlarındaki tetiklenmem ile birlikte sesimi yükselttiğim, onun bu hassas anlarında onun sesinin, sinyalinin üstüne çıktığım, bunun kimi zaman günlük hayatta da onun sinyallerini görmemi nasıl etkilediğinin farkındalığına varmak kolay olmadı. Hem de hiç kolay olmadı.
Önce kendi geçmişimden anlara yaptığım yolculuk, kendi içimdeki küçük kızın anlaşılmamaları, gözyaşlarım, kendi yasım… Sonra Irmak’tan dilediğim özür; onun sinyalinin üstüne çıkmadan, nazikçe, şefkatle, onun hikayesinin önceliği ile. Derken bir gün okul aradı ve bana dedi ki; “Bugün bir başka hal oldu Irmak’ta”. Yine arkadaşı ona aynı şeyleri söyledi. Ancak Irmak ona kendi kelimeleri ile ‘istersen benimle arkadaş olmayabilirsin,ben başka biri ile oyun oynayabilirim’ dedi. Sonra arkadaşı herkese söyleyeceğim senle oynamasın dediğinde Irmak, “Ben o zaman kendi başıma oynarım” diye cevap verdi.
Sonra ne mi oldu: O kız çocuğu Irmak’a bir daha böyle bir şey söylemedi. İkisinin arkadaşlığı da bir dönüşüm geçirdi. Birbirlerinden öğrendiler ve birbirlerine başka bir güçlenme hali kattılar.
Peki, konu bu cümleleri söylemesi miydi sadece Irmak’ın? Papağan gibi öğretebiliriz. "Kızım, oğlum söylesene" diyebiliriz! Ancak bunu söyleyebilecek bir iç güçlülük aslında tüm bu davranışın altında yatan. Benim; ilişkimizdeki farkındalığa yaptığım yatırımın, okulun o zor anlara yaptığı şefkatli müdahalelerinin bir harmanı…
Eğer bir çocuk zorbalık görüyorsa, unutmayın ki madalyonun iki yüzü var: Zorba olmamak için kurban olan, kurban olmamak için zorba olan.
Üç ayaklı bir taburenin yer üstünde sapasağlam durması gibi zorbalık konusu. Ebeveyn, mahalle ve okul ile bir arada düşünüldüğünde bir önlem alınabilen, çalışılabilen,destek olunabilen bir süreç. Ne zamandır bu zorbalık konusu ile ilgili kafa yoruyorum. Bir okulda yaşanan ve benim bir yakınım olan çocuğun başına gelenlerle başlayan olaylar zinciri bu konunun düşündüğümden daha da ciddi olduğunu gösterdi bana. Sonrasında, Ümraniye RAM ekibi ile tanışmak ve onların zorbalık konusunda daha önce yaptıkları projeleri dinlemek, Türkiye’de bu konuda daha önce pek çok grubun bu konularda çalıştığını bilmek beni heyecanlandırdı. Ram ekibi ile ‘Şu ana kadar yapılan projelerdeki eksiklikler neler ve ortaya daha bütüncül bir yaklaşım nasıl koyabiliriz’ konularını konuşmaya devam ediyoruz.
Ancak en önemli farkındalığımız ne tür proje olursa olsun, o projenin 3 ayağı olması gerekliliği: Okul, aile ve mahalle.
O zaman ilk başlangıcı "Hthayat bünyesinde çeşitli yazılarla ailelere farkındalık yaratan bir yerden başlatabilir miyiz dedik ve tabii sevgili Damla Çeliktaban ile konuştuk. Önümüzdeki günlerde Hthayat aşağıda isimlerini saydığım ekibin çeşitli yazılarını yayınlayacak.
ZEHRA KAHRAMAN, Uzman Psikolojik Danışman/Çift ve Aile Terapisti -- ilk yazısı burada: zorbalığın anne baba ilişkisiyle bağlantısı
TUĞÇE ALTUNBAŞ, Uzman Psikolojik Danışman
GÜLAY KALKAN YENİ, Uzman Psikolojik Danışman
EFSANE KARAKOÇ, Klinik Psikolog
NERMİN AYDIN, Psikolojik Danışman
Tabii sizin yorumlarınızı bekliyoruz.
Yazın, paylaşın ki; eksiklikleri, ihtiyaçları süreçte daha da iyi görme, anlama şansımız olsun. Mahalle mi kim? Mahalle işte bizleriz. Bunu okuyan sizler, bizler. Kimimiz mahallenin muhtarıyız, kimimiz bakkalı, restoranının çalışanı. Kimimiz okulun yöneticisi, firma sahibi, cami imamı, kilise papazı. Biz kocaman bir ekibiz. Yalnız değiliz.
YORUMLAR